Malum gündemimiz Paris 2024 Olimpiyatları. Daha doğrusu sınırlı sayıdaki iç karartmayan, yüz güldüren gündem başlıklarından biri.
Olimpiyat Oyunları’nın tarihi antik Yunan’a, M.Ö. 776 yılına kadar uzanır. Modern Olimpiyat Oyunları ise 1896 yılında Atina’da yeniden başlatılmıştır.
Antik Olimpiyatlar’da yalnızca erkekler yarışmacı olarak katılmaktaydı. Kadınların yarışmacı veya izleyici olarak katılması yasaktı. 1896 da başlayan ilk modern oyunlarda da sadece erkek sporculara yer verilmekteydi.
1900 yılında Paris’te yapılan Olimpiyat oyunlarında ilk kez kadın sporcular yer aldı. O zamanlar sadece 22 kadın sporcu, tenis ve golf gibi “kadınlara uygun” görülen dallarda yarışabiliyordu.
Paris 2024 Olimpiyatları’nda ise tarihte ilk kez kadın ve erkek sporcular eşit sayıda yer alacak. Yani, atletizm, boks ve bisiklet gibi dallarda ilk kez tam cinsiyet eşitliği sağlanacak.
Paris 2024, sadece bir spor etkinliği değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği için büyük bir adım, dünyada bir ilk.
★★★
2021 Tokyo Olimpiyatları’nda Türkiye adına yarışan sporcularımız; 2 altın, 2 gümüş ve 9 bronz yani toplamda 13 madalya kazanmıştı.
2024 Paris Olimpiyatları’na ise 50 erkek ve 51 kadın olmak üzere toplam 101 sporcu ile katılıyoruz.
Bu yıl favori sporcularım; okçulukta bizi çeşitli yarışmalarda gururlandıran Elif Berra Gökkır ve geçen Olimpiyatlarda altın madalya kazanan Mete Gazoz. Ayrıca, Tokyo 2020’de çeyrek finale yükselen “Filenin Sultanları” kadın voleybol takımımızın da Paris 2024’te de yeni bir efsane yazacağına gönülden inanıyorum.
Tüm sporcularımıza buradan başarılar diliyorum. Olimpiyat oyunlarında ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceklerine eminim. Gönlümüz, dualarımız ve desteğimiz onlarla.
Ülkemiz şimdiden sizinle gurur duyuyor.
Siyasetçilerden beklentilerimiz
Ne anlatırsan anlat, karşındakinin anladığı kadarsın ya da anlamak istediği kadar.
Biriyle aynı fikirde olmak zorunda değiliz ancak karşımızdakinin fikrine ve fikir özgürlüğüne saygı gösterebilmek medeniyettir. Bu, kişinin eğitim seviyesinin göstergesidir.
Hoşgörüsüzlük ise düşük özgüvenin, aşağılık kompleksinin ve yetersiz eğitimin ilk işaretidir.
Eğitim düzeyi düşük toplumlarda ‘hoşgörü’ genellikle enayilikle eşdeğer görülür ve sadece kamuflaj olarak kullanılır.
Çıkarlar işin içine girip farklı fikirler ortaya atılınca maskeler düşer ve gerçek yüz ortaya çıkar. Nasıl birinin iyi olabilmesi için diğerlerinin kötü olmasına gerek yoksa, kendi haklılığını kanıtlamak için de başkalarına hakaret edip saldırmaya gerek yoktur.
★★★
Geçtiğimiz Çarşamba, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yaşanan yumruklu kavga buna iyi bir örnek. Karşılıklı çeşitli iddialar ve hakaretler sonrasında milletvekilleri arasında yumruklu kavga çıktı. Görüntüler son derece medeniyetten uzak ve utanç vericiydi.
Milletvekillerinin görevi, halkı temsil ederek halkın sorunlarına çözüm üretmektir. Ne yazık ki, TBMM’de yaşanan bu ve benzeri kavgalar, meclisin itibarına ciddi zarar veriyor. Ancak milletvekillerinin de toplumun aynası olduğunu düşünürsek, ülkece gelmiş olduğumuz durumun, birbirimize karşı gösterdiğimiz hoşgörünün de bir göstergesi. Boşuna “Balık baştan kokar” dememişler.
Yine de meclis gibi halkın iradesinin temsil edildiği bir arenada fiziksel şiddet kabul edilemez. Maalesef bu tür olaylar, ne kadar demokratik bir ülkede yaşadığımızın da göstergesi.
Siyasi liderlerin ve milletvekillerinin sorumluluklarını gözden geçirerek, daha yapıcı ve uzlaşmacı bir tutum sergilemesi gerekiyor. Toplumda kutuplaşmayı artıran ve demokratik süreçlere olan güveni zedeleyen söylem ve tutumlar toplumumuza da zarar vermekte.