Şımarıklık, çocuk yaşta başlar. Sürekli ilgi gören, her isteği yerine getirilen veya sınır koyulmayan çocuklar daima şımarır. Benim de çocuklarda katlanamadığım tek şey şımarıklıktır. Haddini, sınırlarını bilmeyen, şuursuz ebeveynleri yüzünden kendilerini dünyanın merkezi zanneden çocuklar...

Aslında çocukların suçsuz olduğunu bilmeme rağmen, şımarıklık karşısında tahammül sınırım sıfır. Belki de öğretmenlik damarım kabardığından ama böyle durumlarda çocuklardan ziyade, çocuklarına aşırı ilgili ve hoşgörülü olup bütün dünyanın da kendiyle aynı fikirde olduğunu düşünen anne babaları eğitmek istiyorum. “Biz sizin şımarık çocuklarınıza hoşgörü göstermek zorunda değiliz! Ya çocuğunu sen terbiye et ya da ben devreye girmek üzereyim!” diye bağırmak istiyorum.

★★★

Aslında şımarıklık sadece çocuklarla sınırlı değil. Aşırı ilgi gören, sürekli pohpohlanan, eleştirilmek yerine hep övülen herkes zamanla şımarabilir. Güç ya da yetki sahibi kişiler, çevresinde hep onaylanmaya alışmış, kimsenin sınır koymadığı liderler, patronlar veya sürekli övgü alan ve hayranları tarafından yüceltilen ünlüler de şımarabilir. Partnerinden fazla ilgi gören, her dediği yapılan kişiler, paraya, lükse ve güce birden kavuşan insanlar da kendilerini olduklarından daha abartılı görmeye başlayıp şımarabilirler.

Şımarıklık demişken, şımarık kadınlara da tahammülüm yok! Hele ki bebek gibi konuşup kendini çok sevimli ve sempatik zannedenlere... Normal bir yetişkin gibi konuşmak yerine, kırık dökük kelimelerle, bebek gibi mırıldanarak veya ince, nazlı bir ses tonuyla konuşup kaşlarını kaldırarak büyük gözlerle bakarak, dudak büküp “Ben şana küştüm, oynamıyorum!” gibi güya şirin bebekçe hareketler yapan kazık kadar kadınlara dayanamıyorum. Bence çok itici. İşte böyle zamanlarda ne yapacağımı, nereye bakacağımı bilemiyorum.

Her şeyi tek bir kelimeyle özetlemeyi seven Z kuşağı gençlerinin dediği gibi, tam anlamıyla cringe! (“Cringe” kelimesi İngilizce olduğu için “krinc” şeklinde okunuyor.) Yani, karşımdaki yerine ben utanıyorum. Cringe kelimesinin Türkçeye tam çevirisi olmasa da utanma hissi uyandıran, yapmacık, fazla itici olaylar veya şeyler şeklinde açıklanabilir.

Ama bazı erkekler bu tür yapmacık hareketlere bayılıyor! Çocuk gibi davranan kadınların daha az tehditkar görünmesi, bazı erkeklerde onları koruma içgüdüsü uyandırdığı için hoşlarına gidiyor. Bu yüzden de bazı kadınlar, ilişkilerinde veya sosyal hayatlarında bilinçli olarak çocukça davranmayı bir strateji olarak kullanıyorlar. Masum görünmek, ilgi çekmek veya kendini daha sevimli göstermek için bebek sesiyle konuşmak, abartılı mimikler yapmak, küçük çocuk gibi şımarıklıklar sergilemek gibi tavırlar içine giriyorlar.

Cringe!

Her şeyin doğalı ve dengeli olanı güzel. Şımarıklık dozunda olursa sempatik, naz kararında olursa çekici. Ama her şeye rağmen bebek taklidi yaparak konuşmak son derece itici.

Kararsızsanız, karar vermeyin!

Falkland Yasası, “Eğer bir şey hakkında karar vermek zorunda değilseniz, karar vermeyin” der. Yani, bir karar için net bir gereklilik yoksa, acele etmek yerine beklemek daha akıllıcadır. Hızla alınan kararlar, yanlış sonuçlara yol açabilir ve gereksiz riskler doğurabilir.

Bazen hiçbir şey yapmamak, yanlış bir adım atmaktan daha iyidir. Yani sabır! Çünkü hayat kısa, seçimler zor. Unutmayın, bazen karar almamak da bir karar almaktır.

Örneğin, tatil planı yapıyorsunuz ama deniz mi, dağ mı, yurtdışı mı karar veremiyorsunuz. Falkland Yasası’na göre bir şey hakkında karar vermek zorunda değilseniz, vermeyin! O yüzden uçak biletini almaya geç kalın, fiyatlar ikiye katlanınca “evde oturmak en iyi seçenekmiş zaten” diye kendinizi kandırın.

Sabah alarm mı çaldı? Uyanmalı mıyım, biraz daha uyusam mı? Falkland Yasası diyor ki, karar vermeyin! O yüzden alarmı erteleyin, erteleyin, erteleyin... Derken bir bakmışsınız, işe/okula geç kalmışsınız! Sonra da “En başta hiç karar vermeseydim, zaten uyanmazdım” diyerek kendinizi filozof ilan edin.

Kilo mu vermek istiyorsunuz? Spor mu yapacaksınız, yoksa kalorili yemek yemekten mi kaçınacaksınız? Hiç karar vermeyin, spor yapmayın ama yemek de yemeyin. Açlıktan sinirleriniz bozulunca da “Bana bu yasayı kim öğrettiyse hakkımı helal etmiyorum” diye bağırın.

Kararsızsanız, karar vermemeye devam edin! Ama sonra başınıza gelenler için Falkland Yasası’nı suçlayıp sıyrılamazsınız!