Gazetelerin o başlıklarına kapılıp okumaya başladığımız yazılar var ya, hani ‘‘Sevdiğiniz Kişiyi Elde Etmenin 5 Sırrı’’ gibi... Her seferinde başlığa kanıp dayanamam, bir heyecanla okurum ama sonuç hep aynı: hayal kırıklığı. Ortada ne bir sır var ne de yeni bir şey; hep aynı klişe laflar, bilindik tavsiyeler...
Zaten insan ilişkilerini kurallara bağlamak veya herhangi bir formülle çözmeye çalışmak ne kadar anlamsız! Her ilişkinin kendine has bir dinamiği var. ‘‘Şunu yaparsan kazanırsın, bunu yaparsan kaybedersin’’ diye bir şey olamaz.
Ama işte, bu ecnebiler yine rahat durmamış, araştırmışlar.
“Independent” gazetesinde yayınlanan bir araştırmaya göre kadın erkek ilişkilerinde “kaçan kovalanır” klişesi maalesef doğruymuş.
Erkekler, daha az hoşlansalar da zor olanı elde etmeyi tercih ediyorlarmış. Bu zaten bilmediğimiz bir şey değil. İnsanlar, belirsizlik ve meydan okumayla karşılaştıklarında bunu daha cazip bulurlar. Özellikle romantik ilişkilerde biri size ulaşmak için çaba sarf ettiğinde, bu sizi daha değerli ve arzu edilir kılar.
Yani, biraz geri çekilmek bazen karşımızdakinin ilgisini daha da artırabilir. Tabii bu da yüzde yüz kesin bir şey değil; duruma, kültüre ve hatta kişisel tercihlere bağlı olarak değişir.
Ayrıca, erkekler mutlu görünen kadınları daha çok beğeniyorlarmış. Kadınlar ise daha ciddi görünümlü, ağır ve gururlu tipleri çekici buluyorlarmış. Çünkü ciddi ve ağırbaşlı bir duruş, genellikle kişinin olgun, sorumluluk sahibi ve ne istediğini bilen biri olarak algılanmasına yol açıyor, bu da kadınlar için güven verici olarak algılanıyormuş.
Bir de yeni tanıştığınız kişinin gözlerine 2 dakika kesintisiz bakarsanız, karşınızdaki size bazı hisler beslemeye başlıyormuş!
Valla, isteyen denesin, ben İndependent’ın yalancısıyım.

Dün masaldı, gelecek hayal

Hafta başı, hafta sonu... Ay başı, ay sonu... Arası yok sanki! Ben yaz geldi diye seviniyordum, ‘‘Yaz bitti’’ dediler. Ömür de böyle akıp gidiyor işte.
Daha dün lisedeydim, şimdi oğlum üniversitede. Arkanıza dönüp baktığınızda acı tatlı hatıralar bir yana, hayatın ilk ve en güzel bölümü okulda geçiyor.
Yine de insan okul bir an önce bitsin istiyor. Sanki okul bitince daha rahat, daha özgür olabilecekmiş gibi.
Artık kendi kararlarını alabileceğini, ne isterse yapabileceğini sanıyor insan. Oysa okul yılları en güzel yıllar... Bunu çok sonra fark ediyorsun. En azından eskiden öyleydi.

★★★

Latince ‘Carpe diem’ anın tadını çıkar, ya da şu anı yaşa... Felsefi açıdan baktığında çok doğru. Andan başka ne gerçeklik var ki önümüzde? Dün masal oldu, bitti bile... Geçmiş sadece güzel, içini ısıtacak anılar ve almak zorunda olduğun dersler için var, anlat anlatabildiğin kadar.
Gelecek ise bir rüya ve kurulan hayallerden ibaret. Kim yarın evinin soyulacağını, kocasının terk edeceğini ya da sevgilisinin kendini aldatacağını bekleyerek yaşar ki? Gelecek dediğiniz zaman herkes gözlerini kapayıp güzel günleri, hayatın kendine getireceği güzellikleri hayal ediyor.
Oysa şu an nerede olduğun, kiminle olduğun, neyin tadını aldığın önemli; işte gerçek olan o!
O zaman yapacağın tek şey var... Güzel yaşa, güzel hatırla. Hatalarından ders çıkar ve geleceğini ona göre şekillendir. Hayallerini tecrübelerinin üzerine kur.
‘Carpe diem’ anın tadını çıkar çünkü birkaç saniye sonra masal olacak, yok olacak.