BUNU YAZMAK GEREK

Servisleri kaldıracağınıza makam araçlarını azaltın

Bizzat Erdoğan’ın “Ülkeyi dolandırmaya kalktılar, onlara nasıl güvenirim” dediği Mehmet Şimşek ekonomide ipleri ele almış gözüküyor.

Elbette her şeyi Erdoğan’a rapor ediyordur.

Erdoğan ise sanıyorum yaptığı yanlış tercihlerle ülke ekonomisini batma noktasına getirdiğinin farkında olduğu için Şimşek’e şimdilik sesini çıkarmıyor.

Şimşek’in her açıklaması aslında Erdoğan’ın ekonomiyi nasıl çıkmaza soktuğunun itirafı ama çare de yok, Erdoğan sessiz, hiçbir şeye karışmıyor görünümünde, Şimşek de dolu dizgin gidiyor.

Hesapta ekonominin iyiye gittiğini söylüyorlar.

Türkiye rekor büyümüş, cari açık azalıyormuş, tüketim dengelenmiş, yakında enflasyonda sert üşüş olacakmış.

Hepsi birer rüya, sanal bir ortamda yaşatıyorlar milleti yine.

Madem ekonomi iyi milletin hali ne peki?

Ekonomiyi zora sakan sanki işçiler, memurlar, emeklilermiş gibi yük yine bu kesimin sırtına yükleniyor.

Diğer beyzadeler keyfini sürüyor bu sanal ekonomi mucizesi laflarının.

Şimşek enflasyonu yenmek için dahiyane bir formül buldu.

İsrafın önüne geçilecek, kamuda müthiş bir tasarruf sağlanacakmış.

Şimdi sert önlemler alıyorlar.

Örneğin AKP’nin Kızılcahamam toplantısına katılan milletvekilleri özel araçlar yerine otobüsle gitmişler, eşler ve çocuklar bu kez olmayacakmış, milletvekilleri odaları ikişer ikişer paylaşacakmış.

Amanın ne büyük tasarruf.

Bir başka tasarruf ise memurların servislerinden yapılmış.

Artık Ankara’daki memurlar işlerine sıradan vatandaşlar gibi otobüsle, minibüsle gidip gelecekmiş.

Buradan sağlanan toplam tasarruf ne olur bilmiyorum ama Erdoğan bir uçağını ve makam aracını satsa daha fazla tasarruf edileceği kesin.

Mehmet Şimşek memurun servislerinden tasarruf etmeyi biliyor ama nedense devletteki makam aracı saltanatına sesini çıkaramıyor.

Oysa devletteki makam aracı saltanatı servis için ödenen paraların kat be kat üstünde.

Halen devlet hizmetinde olup da makam aracı kullanın kaç kişi var biliyor musunuz?

Sıkı durun. Tam 125 bin adet.

Nüfusu bizden fazla olan Almanya’da bu rakam sadece 9 bin.

Almanya bizi kim bilir belki de bu nedenle kıskanıyordur.

Devlette 125 bin kişi makam aracı kullanır mı?

Erdoğan’ın yeni Türkiye’sinde oluyor işte.

Peki kimler makam aracı kullanıyor?

Cumhurbaşkanı, bakanlar, meclis başkanı ve başkanvekilleri, partilerin grup başkan vekilleri, komisyon bakanları, genel müdürler, generaller, bir kısım askeri personel, valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri.

Bu personel sadece bir araba ile de yetinmiyor, bir de bunların koruma araçları var, ayrıca makam araçlarının üç misli de hizmet aracı bulunuyor devletin envanterinde.

Eğer tasarruf olacaksa on binlerce memurun yararlandığı servislerden değil bu makam araçlarından sağlanmalı.

Sarayın danışmanları, genel müdürler, yardımcıları, üst düzey devlet memurları işlerine otobüsle metrobüsle gitseler incileri mi dökülür?

BAŞIMDAN GEÇENLER

Dondurmanı sarımsaklısı da olurmuş

Anadolu Kavağı İstanbul’un en sevdiğim, sakin, şirin bir beldesi.

Tabii burada eski dostum ağabeyim ANAP eski İstanbul İl Başkanlarından Mecit Yılmaz’ın Anadolu Kavağı sakini olmasının da büyük katkısı var.

Geçen hafta, ameliyat sonrası ilk dışarı çıktığımda yine Anadolu Kavağı’na gittik, Mecit Yılmaz’ın “doğum günü hediyesi” olarak ikram ettiği harika bir kalkan balığı ziyafeti çektik.

Yemekten sonra gezerken her zaman dondurma aldığım Kafkas’ın sahibi Kemal Düşme “Can Bey hiç sarımsaklı dondurma yediniz mi, yememişsinizdir, bir kaşık tattırayım” dedi.

Açık söyleyeyim dondurmanın pek çok çeşidini biliyorum ama sarımsaklısını hiç duymamıştım.

Tattım biraz, ilk anda sarımsak kokusu gelmiyor ama yedikten sonra boğazınızda hissediyorsunuz.

Kemal Düşme ile biraz sohbet ettik.

Tam 34 yıldır baba mesleği olan dondurmacılık yapıyorlarmış, aile 9 kuşak dondurma yapıp satmış.

Hepsi organik tam 58 çeşit dondurma üretiyorlar.

Hiç duymadığım dondurma çeşitleri var örneğin.

Biri sarımsaklı tabii sonra acı biberli, haşhaşlı, Türk kahveli dondurmalardan tattım birer küçük kaşık.

Acı biberli de tıpkı sarımsak gibi önce anlaşılmıyor ama sonra boğazda acıyı hissediyorsunuz.

Kemal Düşme babadan kalma yöntemle dondurma üretiyor ama oğlunu bu konuda yetiştirmiş, 4 dil bilen oğlu gıda ile ilgili bir fakülte bitirdikten sonra Amerika ve Avrupa’da ihtisas yapmış.

Oğluyla övünen Kemal Düşme “Dondurma ve diğer gıda ürünlerimizi artık hem en gelişmiş bilimse yöntemlerle hem de hiç katkısız   üretiyoruz” diyor.

Yolu düşenlere tavsiye ederim.

KOMİK

Güleriz ağlanacak halimize

İktidar sözde enflasyonu düşürecekmiş.

Hatta bu ay yüksek enflasyonda sonmuş sonra sert düşüş olacakmış.

Duy da inanma.

Bizim çocukluğumuzda meyveyi sebzeyi tane ile almak sanki ayıp gibi gelirdi.

Zaman değişti, bazı ürünler tane ile satılmaya başlandı.

Öyle ki karpuz, kavun bile dilimle satılıyor pek çok yerde.

Ama şimdi öyle bir hale geldik ki, minicik gıda ürünleri, meyveler bile taneyle satılıyor.

Orta boy bir yaprak sarmanın tanesi 10 lira.

“Şunun bir tadına bakayım” derseniz 10 lirayı bayılacaksınız.

Sevgili dostum işportacı yazar Nalan Türkeli de bu durumu protesto etmek için tezgahına koyduğu eriklerin tanesinin 3 lira olduğunu belirten bir etiket koymuş.

Ne diyeyim, artık ağlanacak halimize gülme dönemine girdik.

Sonumuz hayırlı olur inşallah.

OKURDAN MESAJ

Suriye vatandaşı olmak en iyisi

Bir okurumdan gelen üç cümlelik bir mesajı sizlerle de paylaşmak istedim.

Okurumu haklı buluyor musunuz, siz değerlendirin.

Selam Can abi, Ülkemden Suriye ye gidip oradan vatandaşlık alıp, tekrar ülkeme gelirsem sığınmacı olarak hayat standardım yükseliyor. Her şey bedava (ama her şey) ve öncelikli oluyorum. Hesapladım mantıklı geldi.

ÇOK GÜLDÜM

Pazar için üç fıkramız var

Yeni ayın ilk pazarı için üç fıkra

Yılın ortasına geldik. Yaz ayları başlıyor artık.

Haziran ayının ilk pazarı için Yıldırım Tuna’dan üç fıkra geldi.

Gelin birlikte okuyalım;

Psikiyatri testi

Psikiyatr, cinselliğe takmış bir hastayı muayene ederken kendisine net teşhisi koyabilmek için çekmecesinden tıpta Rorschach Testi adı verilen, sayfalarında gelişigüzel mürekkep lekelerinden oluşan kitapçığı çıkartmış.

“Sayfalardaki şekilleri görür görmez o an aklınıza gelen ilk şeyi bana söyleyeceksiniz” demiş ve ilk resmi gösterir göstermez adam “İri göğüslü çıplak kadınlar” diye cevap vermiş.

  1. resimde “Bir kadın ve bir erkek aşk yapıyorlar” diye atılmış.
  2. resimde “Çırılçıplak kadınlar belediye otobüsüne binmişler” deyince doktor “Ohooo, beyefendi.. Ben böyle bir şey görmedim, siz gerçekten cinsellikle kafayı bozmuşsunuz!” demiş şaşkınlığını gizleyemeyerek.

“ B.. ben mi?..” demiş adam sinirlenip ayağa kalkarak, “ Sabahtan beri bana bir doktor muayenehanesinde bulunmaması gereken uygunsuz ve iğrenç şeyleri gösterip dur, ondan sonra terbiye abidesi kesilip karşıma geç ve aşağıla.. Yok ya!”

Savunma önemli

Adamın biri komşusunu kendisine herkesin içinde “O şerefsiz işini bilir” dediği için mahkemeye vermiş. Davalı savunmasında “Hakim bey.. Bu bir övgü cümlesidir, hemen mi küfür olarak algılayıp dava açmalı? Bu tip argo kullanımlarda ‘övgü’ varsa hakaret unsuru asla olamaz!” diye savunma yapınca hafiften ikna olan hakim bu sefer davacıya dönüp “Peki, sen ne diyorsun?..” diye sormuş.
“Hakim bey ne diyebilirim ki?” demiş davacı ayağa kalkarak, “Bu fırıldak ve şerefsiz zeki kerata gerçekten çok güzel bir savunma yaptı..!”

Barmenler

Antalya’da 5 yıldızlı bir otel, iki arkadaş gün batımında bar sandalyesinde oturmuş sohbet ediyorlar, “Barmenlerin hazırladığı bütün kokteyller palavra” demiş biri, “Kafandan Bodrum Esintisi, Gri Tilki, Tornavida falan gibi bir isim uydurup iste, asla ‘Bilmiyorum’ demezler, meyve suyuyla votkayı karıştırır önüne dayarlar. Bak sana ispat edeyim..” deyip dönmüş bara, “Barmen sizden bir ‘ Akdeniz Masalı’ istesem?”
“Bu saatte mi?” demiş Barmen.

“ Evet.”

Barmen elinde silmekte olduğu bardağı tezgaha bırakıp adamın yanına sokulup gözleri ile etrafı şöyle bir kolaçan ettikten sonra “Bak uslu çocuk..” demiş ve başlamış yumuşak bir ses tonuyla anlatmaya “Bir zamanlar Antalya’da üç tane şirin domuzcuk varmış...”