22 Ekim’de MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin yaptığı çağrıyla başladı isimsiz “süreç”. 129 gün yani yaklaşık 4 ay sonra gelen silahları bırakma çağrısı sayesinde 40 yıl sonra barış umudu yarattı. PKK elebaşı Abdullah Öcalan’dan bugüne kadar gelen 4. mektup bu aslında. Ancak ilk kez “Kongre yapın”, “Silahlı güçler sınır dışına çekilsin”, “Yasal çerçeve şart” gibi ifadeler yerine doğrudan “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” diye net 2 talep içeriyor. Sadece Türkiye değil bölgedeki tüm güçler bu açıklamaya kilitlenmişken, Cumhurbaşkanı Erdoğan dün büyük bir sürpriz yaptı. İmralı heyeti önceden duyurulduğu üzere, saat 17:00’de Öcalan’ın mektubunu okumaya başladı. Erdoğan’ın sosyal medya hesabından ise saat 17:34’te Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’da Başakşehir-Nakkaştepe Otoyolu şantiyesinde incelemelerde bulunduğuna dair fotoğraflar paylaşıldı. Yanında bakanlarla helikopterden alanı izliyor, toplantı yapıyordu. Partilerin art arda olağanüstü toplantılar düzenlediği, yazılı açıklamaların birbirini kovaladığı süreçte, Erdoğan şantiyede geziyordu. Sürece bakış açısıyla ilgili sembolik bir adımdı bu. Aradan 24 saati aşkın süre geçti. Bu yazı yayına hazırlandığı sürede Erdoğan’dan hâlâ konuyla ilgili bir açıklama gelmemişti. Elbette yılların siyasetçisi için bu tesadüf olamazdı. Bir “tercih”ti. Peki, iktidar neden tercihini sessizlikten hatta olanı biteni “yok saymaktan” yana kullandı? Bunun yanıtını bulmak da aslında zor değil. 22 Ekim’den bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Bahçeli’nin çağrısıyla ilgili hep muğlak ifadeler geldi. Mektup sonrasında da Erdoğan biraz gözlem, biraz anket sonucu bekliyor olabilir. Anlaşılan işler iyi giderse “İktidardan” denilecek ve süreç sahiplenilecek. Peki, ya kötü giderse? Hedef tahtasına kim oturtulacak? Çağrıyı yapanlar mı sorumlu olacak? Çağrı okuyanlar mı? Asıl soru işte bu...
Kadınlar neden AKP’ye oy vermiyor?
Adeta bir “seçimsiz seçim dönemi”ndeyiz. Atılan adımları buradan okuyup, değerlendirdiğimizde olanı biteni anlamak kolaylaşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir süredir kadınların AKP’ye oy vermiyor olmasından dertli. Sık sık konuşmalarında buna değiniyor. Son olarak 2 Şubat’ta “Şunu tüm samimiyetimle ifade etmek isterim. Şayet bugün oylarımız arzu ettiğimiz seviyelerde değilse kadınlara yeteri kadar etkin şekilde ulaşamıyor, kendimizi anlatamıyor, haneleri içeriden fethedemiyoruz demektir. Çünkü bu fethi ancak kadınlarımız yapabilir” dedi. Daha 1 ay bile olmadan, hedef kitledeki çalışmayan kadınlara yönelik önemli bir “müjde” geldi. AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş SGK’nın ev hanımlarına yönelik özel bir emeklilik sistemi üzerinde çalıştığını duyurdu. Ancak detay vermedi. 3 ay sonrasını, Mayıs ayı sonunu işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın zamandaki bu açıklamasıyla birlikte okunduğunda, Kurtulmuş’un neden daha tamamlanmamış bir projeyi müjdelediğini anlamak zor değil. Malum 2000’lere kapı kapı gezen kadın kolları damgasını vurmuş, her cenazeye, her düğüne, her asker uğurlamasına katılanlar ülkede siyaset yapma, seçmene ulaşma tarzını değiştirmişti. Ne kitaplar ne tezler yazıldı bunun üzerine... Sonra bir gece İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı, “Daha iyisini yaparız” denildi, yapılmadı. Ekonomik kriz teğet geçecekti, vurdu ama geçemedi. Mutfakta tencere kaynatmak, pazarda poşeti doldurmak imkansız hale geldi. Çocuklar doğdu, maması, bezi daha ilk günden göz korkuttu. Biraz büyüdü kreş masrafı başladı... Sonra okul ücreti, kırtasiye, yemek, servis, kıyafet derken dertler arttı. Çocuğunu nasıl bir gelecek beklediği konusunda endişe sardı kadını. Müfredatta ne var, çocuk nasıl bir eğitim alacak belirsizdi. Pamuklara sarıp sarmalayıp büyüttüğü çocuğuna okulda annesinin mezar maketi yaptırılıp başında ağıt mı yaktırılacak, çocuğa hangi travmalar yüklenecek diye gözüne uyku girmez oldu kadının. Sınavı, etüdü, özel dersi... Bitmek bilmedi. Küpesini, yüzüğünü sattı, çocuğunu okuttu. Üniversiteden mezun olan çocuğu iş bulamadı. Evlenemedi. Çocuğunu kreşe gönderemedi. Dağ olan dertler altında ezildi, nefessiz kaldı kadın. Şimdi anlaşılan o ki, emeklilik hakkı gibi palyatif çözümlerle kadın oylarının artırılması hedefleniyor. Ancak hep söylerim. Tedaviyi doğru yapmak için önce teşhisi doğru koymak lazım...