Dün yine yeni bir hesap günüydü.

Bolu Kartalkaya’daki yangın faciasının ilk duruşması başladı.

Sanık sandalyesinde otel sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19’u tutuklu 32 kişi var.

İlk kez hakim karşısına çıktılar.

Ama o sandalyelerde kim yoktu biliyor musunuz?

Turizm ve Çalışma Bakanlıkları’ndan tek bir yetkili bile çıkmadı hakim karşısına.

Çünkü onların dosyaları ayrıldı.

78 can gitti o yangında.

Sözcü ailesinden Nedim Türkmen de...

Kimi tatildeydi...

Kimi çalışıyordu...

Kimi sadece yaşıyordu...

Mahkeme salonu küçük geldi acının boyutuna.

Bir lisenin spor salonu duruşma salonuna çevrildi.

Adalet geçici bir yere sığındı.

Ama vicdan?

Vicdan hala ortada...

Biz bu filmi daha önce çok izledik

Hani o meşhur cümle var ya: Yargı önünde herkes eşittir.
Eşit olduğumuz tek yer var artık: Musalla taşı.

Bugün bir başka facianın yıldönümü.
Çorlu Tren Katliamı’nın üzerinden koskoca 7 yıl geçti.
25 can. 7’si çocuk.
Onlardan biri, Oğuz Arda Sel. Henüz 9 yaşındaydı.
Annesi Mısra Öz, o günden beri adalet arıyor.
Hayır, öyle büyük şeyler istemedi hiçbir zaman.
Sadece evladını toprağa gönderen bir annenin en temel hakkını: Gerçek sorumluların yargılanmasını...

Ama o, mahkeme salonuna şikayetçi değil, sanık olarak çıkıyor.

Tweet attığı için.

“Ben şov yapmam” dediği için.

Bağırdığı için.
Çünkü bu ülkede adalet istemenin cezası var.

Adaletin eli hep aşağıdakilere uzanıyor.

Yukarıya değil.

İşte o yüzden, şu sıralar en çok şunu sorguluyorum:
Adaletin simgesi olan o heykelin gözleri gerçekten bağlı mı?

Themis ne tarafa bakıyor?

Heykeli bilirsiniz...
Bir elinde terazi, bir elinde kılıç... Gözleri bağlı.

Adı Themis. Bir tanrıça.
Adaleti, tarafsızlığı, bağımsızlığı simgeliyor.

Ama o gözündeki bağ, bazılarını görmemek için artık.

Görmediği kişiler hep aynı...

Mesela görevini yapmayan bakanlar.

Denetim yapmayan müdürler.

Kamuya ait ihmallerin altına imza atanlar.

Ama evladını kaybeden bir anneyi görüyor.

Meydanlarda “Adalet istiyoruz” diyen gençleri görüyor.

Seçilmiş bir belediye başkanının afişini asanları görüyor.

Öldürülmüş gençlerin isimlerini pankartlara yazanları görüyor.

Halay çekenleri görüyor.

Helva kavuranları görüyor.

Hatta ana muhalefet liderini görüyor.

Milletin vekillerini görüyor.

Görüyor da görüyor... Hem de çok iyi görüyor.

Sırada kim var?

Son günlerde üst üste yaşananlardan sonra CHP toplantı üstüne toplantı yapıyor.

CHP’li belediye başkanları Perşembe günü için Ankara’da olağanüstü toplantıya çağrıldı.

Sebebi belli: Peş peşe gelen operasyonlar.

Hedefte sadece CHP’li belediyeler var.

Biri eski dönem olmak üzere 13 CHP’li belediye başkanı an itibariyle tutuklu.

17 CHP’li belediye operasyona uğradı.

İçişleri Bakanlığı, 31 Mart yerel seçimlerinden bu yana onlarca CHP’li belediyede teftiş başlattı.

İhaleler, afişler, kreşlerdeki etkinlikler, hatta sosyal medya paylaşımları bile dosyalara konu ediliyor.

Sonra bir bir operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar, kayyumlar, yeniden seçimler...

Sadece belediyeler mi?

CHP’nin 135 milletvekilinden 61’i hakkında toplam 240 fezleke hazırlandı.

Onlardan biri de partinin başındaki isim: CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel.

Onun dokunulmazlığının da kaldırılması isteniyor.

Fezlekesi Meclis’e ulaştı.

Yetmedi, hakkında bir de soruşturma başlatıldı.

Aynı gün Cumhurbaşkanı’nın avukatı, Özel’e 500 bin liralık bir manevi tazminat davası daha açtı.

İktidar buna “temiz eller operasyonu” diyor.

Ama kirlenmişse bile, tek el temizleniyor.

Sadece muhalefete uzanıyor.

 Vicdan yetmez, hukuk gerek

İBB’nin seçilmiş, tutuklu başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı İmamoğlu’nun mesajı cezaevinden geldi.

Şöyle bitiyordu: Milletin vicdanı elbet herkesi yargılayacaktır.
Öyle olsun.
Milletin vicdanı yargılar elbette.
Ama vicdan bir yere kadar. Yetmez.
Gerçek adalet için hukuk da uyanmak zorunda.
Çünkü milletin vicdanı, yargı mekanizmasının yerini alamaz.

Bolu’daki duruşma öncesi bir pankart açıldı. “Küller soğur, vicdan soğumaz.”

O yüzden bugün bir kez daha soruyoruz.

O heykelin gözleri gerçekten bağlı mı?

Yoksa hep aynı tarafa mı bakıyor?

Çünkü evet kül soğur.
Ama bu memlekette vicdan hala yanıyor.