Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2017 yılında gurbetçilere seslenirken “3 değil 5 çocuk yapın” demişti. Yıllardır süren üç çocuk ısrarının ardından Azerbaycan dönüşü gazetecilerin ‘aile yılı’ sorusuna Erdoğan yine “Neden 5 çocuk olmasın” cevabını verdi.
Anlatalım.
Erdoğan, ailenin bizim medeniyetimizin kökü olduğunu söylüyor, değerlerimizin taşıyıcısı olduğunu, bizi biz yapan en kutsal müessese olduğunu... Hatta nasıl ülkemizin güvenliği için savunma sanayiini geliştiriyor, siber güvenlik konusunda tedbirler alıyorsak, yeni saldırılar için de ailelerimizi korumak zorunda olduğumuzu belirtti. Bunun için de LGBT gibi sapkınlıklara izin vermeyecekmişiz. Sanki çocuk yapmayanların hepsi LGBT’ymiş gibi. Peki aile kurumu sadece çocuk yaparak mı güçlenir? O çocuğu nasıl yetiştirdiğiniz, yetiştirebildiğinizin bir önemi yok mu? Nüfus artış hızında şu anda 1,7’lerde olduğumuzu, bunun da bir intihar olduğunu belirtti Cumhurbaşkanı. Bunu çözmenin yolunu da bulmuş, en az 3 çocuk, niye en az 4 çocuk olmasın, 5 olmasın? Neden olmasın tabii ama nasıl olsun?
Bugün Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 87. Yılı.
Her gün daha çok özlediğimiz, her gün mirasına sahip çıkamadığımız için üzüldüğümüz Mustafa Kemal Atatürk de çocukları çok severdi biliyorsunuz. Onları Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği olarak görür, eğitimlerine önem verirdi. Çocukların bireysel gelişimlerini, ülke geleceğini şekillendirecek hale getirilmesini öncelerdi. Hatta onlara bir bayram bile armağan etti. Eğitimde illa ki fırsat eşitliği der, bunun için reformlar yapardı. Kız çocuklarının desteklenmesi gerektiğini ve özgür düşünceye sahip bireyler olarak yetiştirilmelerini hedeflerdi. Atatürk’ün çocuk sevgisinde büyük bir vizyon vardı.
Peki diyelim üç çocuk, beş çocuk yaptık. Ev kirasını ödemekte zorlanan bir aile çocuğuna nasıl bir gelecek verecek? Evine et girmeyen bir çocuğun zihinsel ve bedensel gelişimi nasıl tamamlanacak? Onu nasıl giydirecek, okul masraflarını nasıl karşılayacak? Eğitim bu haldeyken onu kimlere teslim edecek? Kalacak yurt bulamadığında, onu nasıl barındıracak? Çocuk sinemaya gitmek istediğinde cebine para koyabilecek mi? Ona nasıl, “Okursan iyi bir geleceğin olacak” diye teminat verecek? Onu çetelerden, uyuşturucudan nasıl koruyacak? Bir aile atanamayacağını, işsiz kalacağını, ev genci olacağını bile bile nasıl 3,4 hatta 5 çocuk yapacak? Anne ve baba çalışıyor artık, hem de ne çalışma! Kimseye bir iş yetmez oldu, ikinci işte çalışıyor artık insanlar. O çocuğa hangi ara ilgi, sevgi verebilecek? Diyelim başardı, çocuğu yaptı, büyüttü, onu sırf bir eyleme gitti diye cezaevinin kapısında bekleme olasılığı hangi ana babayı kaygılandırmayacak? Fırsat eşitliği yoksa, adalet yoksa, ihtiyaçlar hiyerarşisinin hiçbir kolonu karşılanmıyorsa, hangi ebeveyn üç, dört, beş çocuk yapmayı göze alabilir ki? Eskidendi o “Her çocuk kısmetiyle doğar” sözleri. Şimdi her çocuk borçla doğuyor, hem de ne borç? Doğrusunun örneği var. Atatürk’e bakın. Onun vizyonunu okuyun, o yıllarda, o güçlükle bile eğitimde, sağlıkta yaptığı reformlara tekrar tekrar göz atın, altını çizin, uygulayın. Siz memleketi düzlüğe çıkarın, aile olmaya karar vermiş insanlar çocuk yapar, meraklanmayın.