Kütahya-Eskişehir savaşları yaşanıyordu. Ordu, Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmek zorunda kalmıştı. 1921’in Temmuz’u, zor geçiyordu...
Aynı tarihlerde Ankara’da önemli toplantı gerçekleşiyordu. 15-21 Temmuz 1921’de, I. Millî Eğitim Şûrası Ankara’da, Atatürk’ün emri ile toplandı. Atatürk’ün amacı, Vahdettin ve Damat Ferit Hükümetinin İngilizler ile iş birliğini anlatmak ve eğitim ordusunu milli mücadeleye katmaktı.
Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ortaöğretim Genel Müdürü Kâzım Nami Duru, İlköğretim Genel Müdürü Ahmet Edip Bey ilk sıradaydı.
Yükseköğretimden; Ziya Gökalp, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nafi Atuf Kansu, Halide Edip Adıvar, Yusuf Akçura, Mahmut Esat Bozkurt gibi birçok vatanseverin yanı sıra Anadolu’nun dört bir yanından, yüzlerce öğretmen bir araya geldi.
Açılış konuşmasını yapan Atatürk öncelikle kurtuluş ve kuruluş yolunu anlattı. Ardından bir “milli eğitim” programı hazırlanmasını ve eğitimin devamının sağlanmasını istedi.
Atatürk, eğitim öğretimde birlik istiyordu! Böylece savaştan zafer ile çıkacak Türk Milleti’nin çocuklarını, eşit şartlarda hayata hazırlayacaktı. Eğitim ordusu hem kurtuluşun hem de kuruluşun yanında yer almış, işe başlamıştı.
Kongrede alınan tüm kararların en önemlisi, halkın eğitimine ağırlık verilecek olmasıydı! Nüfusun büyük bir çoğunluğu köyde yaşadığı için köy okulları ve köylü ilk sıradaydı.
Kurtuluş gerçekleşmiş, Cumhuriyet ilan edilmişti. Atatürk her alanda milli bir çalışma başlatmıştı. Bağımsız ülkelerde eğitimi araştıran Atatürk, bu ülkelerden, bağımsız bilim insanlarını davet etti.
ABD’den John Dewey, İsviçre’den Albert Malche ilk sıradaydı. Hukuktan sağlığa kadar birçok alanda davet ettiği bilim insanları, kalkınmanın ve her alanda eğitimin nasıl yapılacağı noktasında rapor hazırlıyor ve Atatürk’e sunuyorlardı.
Atatürk’ün amacı, kendi kendine yetebilen, ülkelerin, çağdaş bilgilerini alıp yeni Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin ihtiyaçlarına uyarlamaktı. Başardı da! Köy Enstitülerinin ve halk eğitimi politikalarının temeli böylece atıldı.
John Dewey, bir ABD’li olmasına rağmen bağımsız bir bilim insanı idi. O günkü ABD’nin, ilerici, devrimci bir filozofu idi. O günkü ABD diyorum çünkü ABD daha emperyalizmin başı değildi!
Dewey, iddia edildiği gibi o günlerde Milli Eğitim politikalarını belirleyen kişi değildi. Atatürk de zaten alın Milli Eğitim sizin dememişti! Dahası Milli Eğitim için ABD hükümetine başvurmamıştı! Dewey’i davet etmişti. Kaldı ki Dewey, o günün dünya ekonomik krizinde, kapitalizmi eleştiren bir bilim insanıydı...
Aslında, yaklaşan II. Dünya Savaşı’nı gören Atatürk, genç Cumhuriyeti savaştan uzak tutmanın yollarını arıyordu. Buldu da! Devamında da İnönü, aynı çizgi ile bu tehlikeyi savuşturmayı başardı. Sonuç olarak Atatürk’ün milli eğitimi, eşit ve özgür bireylerden oluşan bir ulus inşa etti...
Bugün mini mini birlere, okula uyum için ders zili çalacak. Öğretmenlerimize, çocuklarımıza ve velilerimize başarılar diliyorum.
Başöğretmen Atatürk’ü de minnet ile anıyorum...