9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in hayat felsefesi tadında meşhur bir sözü vardır: Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz! İnsanda bir anda aydınlanma hissi yaratan bu cümle siyasetçiye de manevra alanını genişletme, süre kazanma fırsatı verir. Bugünlerde yine rahmetli Demirel’i anar olduk. Her ne kadar RTÜK bizden özellikle de Ana Haber bültenlerinde karamsar haberler vermememizi, yandık, bittik, mahvolduk haberciliği yapmamamızı isteyip, ceza sopası gösterse de, bu aralar her bülteni “Günün Soruşturması”, “Günün Tutuklusu”, “Günün Teröristi” haberleriyle açar haldeyiz. İktidara yakın bir gazetenin kendi internet sayfasından duyurduğu bir savcı ziyaretini haberleştirdi diye BirGün Gazetesi’nden 3 meslektaşımız pazar gününü gözaltında geçirdi. Öyle bir haletiruhiyedeyiz ki, eskiden bir gazeteci nasıl gözaltına alınır diye kıyamet koparken, şimdi “adli kontrol” verildi diye sevinildi. Eşik her geçen gün biraz daha yukarı taşınıyor... Bir astrolog da “ima”dan tutuklandı bu hafta. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise katıldığı canlı yayında altın reçeteyi verdi. Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuklanmamanın formülünün Cumhurbaşkanı’na hakaret etmemek olduğunu söyledi. Siyasi literatüre geçecek açıklamalardan birini yaptı. Aynı, cuma günü başka bir ülkede yeri yerinden oynatacak sahte içki faciası sonrasında tanıklık ettiğimiz gibi. 33 kişinin hayatını kaybetmesi sonrası konuşan Ankara Valisi Vasip Şahin ölmemek için tavsiyelerde bulundu. “Alkol tüketmeyin, zaten alkol sağlığa zararlı” dedi. Denetimmiş, cezaymış o defterleri açan olmadı. Ölmemek adına usulca eller bardaklardan çekildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da hatırlarsınız geçtiğimiz haftalarda yükselen fiyatların sorumlusunu art niyetli esnaf ilan etmiş, fahiş fiyatla mücadelenin anahtarının tüketmemek olduğunu söylemişti. Örnekler çok. Düz mantık hayat kurtarır... Desiderius Erasmus’un 1509’da yazdığı Deliliğe Övgü kitabından bir alıntı ile bitirelim. “Eğer duymuyorsanız, bir dert, dert değildir. Varsın seni ıslıklasınlar, sen kendini alkışlıyorsan ne önemi var?”

Enflasyon canavarını kim yarattı?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de son dönemin unutulmayacak açıklamalarından birini yaptı. “Enflasyon en büyük kötülüktür. Enflasyon adaletsiz bir vergi gibidir. Özellikle sabit ve dar gelirlileri vurur” dedi. Vurulmuştuk zaten ey halkım da, “Bizi kim vurdu” bu sorunun yanıtını istiyorduk. Yine alamadık... Biri bize yaşattıklarının, dibe vurmamızın, tanıklık ettiğimiz bu büyük servet transferinin bedelini ödesin istiyorduk. Olmadı... Peki ne oldu? “Nas nas” denilerek “patlatılan” enflasyon yine üçüncü tekil şahsa döndü. Yine köklü çözüm sözü geldi, yine sabır istendi, bir de “kendiliğinden” artan kiralar suçlandı. Sanki bu ülkede enflasyonla mücadele için hiçbir adım atılmazken, sadece kiralara yüzde 25 zam tavanı getirilmemiş, bir ülke ev sahipleri ve kiracılar diye ikiye bölünmemiş gibi konuştu Bakan. Tek yönlü bu uygulama koskoca bir toplumdaki barışı ve huzuru bozmamış, 10’dan fazla can yok yere çıkan kavgalarda gitmemiş gibi.... Onda da iktidarın hiçbir suçu yoktu. Onda da ortada hiçbir sorumlu yoktu... Her şey kendiliğinden olup bitmiş, kiralar da onların arkası dönükken yükselivermişti. “Vatandaşımız müsterih olsun, köklü bir çözüm peşindeyiz” diye bitirdi Bakan konuşmasını. Vurgun yemiş halk olarak yine arkasından bakakaldık o açıklamaların... “Önce düşmanını yarat, sonra savaşıp kazan” diye bir laf vardır. 90’lar bu şekilde düşmanlaştırdığımız, ötekileştirip bir canavar olarak karikatürize edilen enflasyonla mücadele ederek geçti. Enflasyon iktidarların sebep olduğu bir sorun değildi. Dış mihraktı. Canavar gibi, üç harfliler gibi bizlere musallat olmuştu. 30-35 yıl sonra döndük dolaştık yine aynı yere geldik. Nereden nereye...