Sevgili okur, daha önce pek çok kitap yazılmış, Mine Kırıkkanat başta olmak üzere birçok gazeteci Adnan Oktar’ın ipliğini pazara çıkarmış, son olarak da 140 Journos Kedicik belgeseliyle dikkatleri üzerine çekmişti. Türkiye Adnan Oktar davasıyla ilgili gelişmeleri ilk ağızdan tüm detaylarıyla öğrendiğinde Ekim 2023’tü. Operasyonu yapan dönemin İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer, ilk kez bir televizyonun canlı yayınına çıkmış, SÖZCÜ TV’de yaptığımız programlarda hem operasyonun tüm boyutlarını anlatmış, hem de örgütün tüm bilinmeyenlerini ortaya sermişti. Sonraki yayınlarda örgütte uzun yıllar bulunan ve CİMER ihbarıyla bu örgütün çökertilmesinde çok önemli bir payı olan Özkan Mamati, mağdurlar, avukatlar yayınlara katılmış, mesele enine boyuna tartışılmıştı.
Adnan Oktar, ‘iyi günlerinde’ örgüt üyeleri Didem Rahvancı ve Yeliz Sucu’yla.
Çok izlendi, izleyenleri hayrete düşürdü. 40 yıl Adnan Oktar ve örgütü bu şekilde yaşamayı nasıl başarmıştı?
Türkiye, A9 televizyonunda saçma sapan danslar, garip kıyafetler, ‘inşallah, maşallah, çok güzelsin, kedi gibisin’ gibi zırvalıklarla yıllarca dalga geçilen ve magazin perdesinin ardına özenle saklanan bir suç örgütünü tanıma fırsatı bulmuştu.
Adnan Oktar cezaevinde de rahat durmuyor, birçok genç kadın avukatla görüşüyor, örgüte adam toplamaya devam ettiği iddia ediliyordu. Adalet Bakanlığı yayınlarımızı dikkate alarak, bu konuya da el attı ve Oktar’ı Van Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’na gönderdi. Sonrasında Yargıtay 1. Dairesi kararını verdi, örgüt liderinin 8 bin 463 yıl 4 aylık hapis cezasını onadı.
Ancak Oktar yargılanmaya devam ediyordu. İki gün önce güncel yapılanma davasında hakim karşısına çıktı. Siyah uzun saçlarıyla –ki en çok tükettiği şeyin siyah saç boyası olduğunu yayınlarımızda anlatmıştık- tutuklu bulunduğu Van Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’ndan getirildi. Tutuksuz sanıklar da mahkeme salonundaydı. Hemen hatırlatalım:
SÖZCÜ TV, dosyayı tüm boyutlarıyla tartıştı. Sezer, ilk kez yayına çıktı.
Mahkeme, Adnan Oktar hariç tutuklu sanıklar Meltem Daban, Ferhunde Eda Babuna, Elvan Şahin, Aslı Efeoğlu, Mine Kalça’nın yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbiri ile tahliye edilmesine hükmetmişti.
Bu arada belirtelim: Adnan Oktar, Van Cezaevi’nde belli ki çok sıkı bir denetim altında. Sürekli Silivri’ye nakledilmek istediğini belirtiyor. Demek ki, burada özel ilişkiler kuramıyor, kendine imtiyaz sağlamak için alan yaratamıyordu.
Devam edelim...
Zor bir operasyon yapan, bir örgütü çökerten, başarılı her insan gibi cezalandırılıp işinden olan Furkan Sezer’e sorup, yanıtlarını kitap haline getirdiğimiz söyleşimiz Dragos adıyla Kırmızı Kedi tarafından yayımlandı. Kitap, çok ilgi gördü.
Furkan Sezer’e ve Özkan Mamati’ye ‘bu örgüt bitti mi’ diye sorduğumda o zaman şu yanıtı almıştım: “Bu örgüt Adnan Oktar ölene kadar bitmez.”
Ve biz mahkemeye getirildiği son yargılamada da yine tuhaf olaylara tanıklık ediyorduk.
Kedicikler Oktar’a “Hocam kombininiz çok güzel, kıyafetlerinizin seçimi çok iyi, maşallah” diyor, Oktar da ‘kedicik’lere “Maşallah çok güzelsiniz, ihtişamlı, mükemmelsiniz” diye cevap veriyordu.
Mütaalaya karşı savunma yapan kişi, yargılanma sebeplerini ‘Allah’a inanıyor olmak’ diye açıklıyordu.
Hangi inanç?
Müştekilerin anlattığı, “Namazını iç çamaşırınla kılabilirsin” dediği mi, “Kardeşlerinle birlikte olabilirsin” mi yoksa?
İnsan yazarken bile utanıyor.
Gelin birlikte silahlı suç örgütü lideri Bay Adnan’ın kıyafetini analiz edelim.
Beyaz takım ve omzunda büyük vatkası olan bir kaban giydirmişlerdi kendisine.
Bunun bir anlamı var: ‘Mehdi’nin omuzları geniştir’ diye bir hadisten söz ediliyor.
Adnan’ın ise omuzları vücuduna göre çok dar. O yüzden hep vatkalı takımlar giydiriyorlar. Yine yapmışlardı.
Mahkemede iki dakikada bir yerinden kalkıp oturmasının sebebi de meşhur fıtığı.
Örgüt avukatları Adnan’a uygulanan kısıtlama nedeniyle iddianamenin ellerine geç ulaştığını, bu nedenle ek süre istediklerini belirtti... Başkan ek süre verdi, diğer sanıkların savunmaları alındı. Savunmalar 2019’daki mahkemede yaptıklarıyla benzeşiyordu. Hep mağdur ve müştekiler suçlanıyordu. Adnan Oktar’a kumpas kurulduğunu söylüyorlardı.
Cinsel suç toplumun kanayan yarasıydı ve o nedenle cinsel kumpas kurulmuştu. Kumpas Mali şubede yuvalanmış, müşteki 40 kadın özenle seçilmişti.
“Cinsel suç toplumun kanayan yarası o nedenle cinsel kumpas kuruldu” diyor, bir de içine ‘Cumhurbaşkanımız da bizim gibi kumpastan dolayı hapis yattı’ ifadeleriyle külliyeye selam çakıyorlardı. Yemezler!
Bu örgüt kitaplarda anlatıldı, bu örgüt belgeselde anlatıldı, bu örgüt SÖZCÜ TV’de günlerce masaya yatırıldı. Hâlâ her baktığımda beni şaşırtan onlarca detay var.
Ancak şunu hiç unutmayacağım.
Furkan Sezer ile Brand Week’te bu konuda sahneye çıktık. Ben sordum, o anlattı. Bu operasyon yüzünden işini kaybetmişti. ‘Pişman mısınız’ diye sorduğumda tamamen spontane, telefonunu açıp, mikrofonuna uzattı ve bir ses kaydı dinletti. Tüm salon ağladı.
Orada bir anne şöyle diyordu Sezer’e: Yıllar sonra evladımı bana kavuşturdunuz. Allah sizden razı olsun. Şu an mutluluktan konuşamıyorum...
Anne hüngür hüngür ağlıyordu. Ne anlatırsanız anlatın, bir annenin gözyaşları yalan söylemez. Diyeceğim budur.
Sevdiklerimizin kıymetini hayattayken bilmek lazım
Bugün ‘Apolitik’ soruları Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Selim Temurci yanıtladı.
- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Uyandığım an bir duayla, şükrederek güne başlarım. Evdeysem olmazsa olmazımız, önce limonlu su içip, eşimin muhteşem kahvaltı sofrasında çocuklarımızla birlikte yeni bir güne merhaba deriz.
- En son hangi kitabı okudunuz?
Birkaç kitabı birlikte okumak zihnimi dillendiriyor. Şu an okuduklarım ‘Demokratik Kapitalizmin Krizi-Martin Wolf’, ‘Dar Koridor, Daron Acemoğlu, James A.Robinson’, ‘İslam, Aydınlanma ve Gelecek, İbrahim Kalın’.
- En son hangi filmi izlediniz?
‘Oppenheimer’ ve ‘Kör Nokta’.
- En sevdiğiniz ses ne sesi?
Akan bir derenin sesine eşlik eden kuşların sesi.
- En çok dinlediğiniz üç şarkı?
Gözler Kalbin Aynasıdır-Emel Sayın, Geçen Yıl-Ferdi Tayfur, Firuze-Sezen Aksu.
- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?
Sende Kaldı Yüreğim-Burhan Çaçan, Dağlarına Kar Olurum-Esat Kabaklı.
- Aşka inanır mısınız?
Elbette inanırım. Sevgi, varlığın yaradılış sebebi, aşk en yüce noktasıdır. Bu duyguyu bizlere yaşatan Rabbimize hamdolsun.
- Kırmızıçizginiz nedir?
Gücünü birbirinden alan ve yokluklarına asla tahammülümüzün olmadığı ülkem ve demokrasimiz derim.
- En sevdiğiniz yemek?
Temurci’nin ilk fotoğrafı ilkokul öğretmeni Mustafa Karahan ile. Burada Temurci henüz 11 yaşında. Diğer fotoğraf ise geçen yıl çekildi. Yine aynı ilkokul öğretmeniyle bu kez 53 yaşında.
Lahana çorbası, kuru fasulye, içli köfte, sütlaç. Bu konuda anne, kayınvalide, eş ve hayatı lezzet ustası olarak geçmiş bir babanın evladı olarak kendimi çok şanslı hissediyorum.
- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
Yemek seçmem, nimete hürmetsizlik sayarım.
- Sizi ne heyecanlandırır?
Yeni başlangıçlar, yeni hedefler için planlama ve mücadele.
- Yağmur mu, güneş mi?
Biri olmadan, diğeri anlamsız. İkisi de rahmet, ikisi de bereket. Yaşamak; çiseli bir günde yağmur altında yürümek, güneş doğarken yeniden dirilişe şahitlik etmek değil midir?
- Güz mü, ilkbahar mı?
Tercihim ilkbahar.
- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
Yalan, kibir ve adaletsizliğin insani kimliğimize en çok zarar veren hal ve davranışlar olduğuna inanırım.
- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?
Babaannemi çok erken kaybetmiştim. İlk torunu olduğum için benim üzerime adeta titrerdi, koruyucu meleğimdi rahmetli. Babaannemle fazla zaman geçirme fırsatım olmadığından doya doya ona sarılmak ve onu çok sevdiğimi söylemek isterdim. Sevdiklerimizin kıymetini hayattayken bilmek lazım. Büyüklerimiz, annemiz, babamız başımızdayken onların duasından ve sevgisinden mahrum kalmayalım derim.
- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Daha fazla okur, daha fazla seyahat eder, akrabalarımla, dostlarımızla bir araya gelerek hasret giderirdim. Bence bu soruya bilgisayar ve televizyonsuz üç gün de ilave edilmeli.
- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
Her insan yaratıcının özel bir eseridir. Yeniden dünyaya gelsem aynı anne ve babanın evladı olarak yine “kendim” olmak isterim.
- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
Müziği çok seven biri olarak bir enstrüman çalamamak en büyük eksikliğim. Köy hayatı, eğitim hayatı derken bizim çocukluğumuzda bu alan boş kaldı maalesef.
Bağlama, gitar çalan arkadaşlarıma hep özenmişimdir. Bu özlemimi kızımla giderdim diyeyim.
- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Ömrü verenden, ülkemize, milletimize ve insanlığa hayırlı hizmetlere vesile olabileceksek uzun ömürler dileriz. Daha da önemlisi, şairin dediği gibi gök kubbede hoş bir sada bırakarak ebedi aleme göçmek en büyük duamızdır.