“Türkiye’de mazlum ve mağdur görünmenin ödülünü en çok kim almıştır?” desem; vereceğiniz yanıt, “Elbette Recep Tayyip Erdoğan” olur.

Takvimler 6 Aralık 1997’yi gösterirken Siirt’te düzenlenen mitingde bir şiir okudu. Şiirde, “Minareler süngü, kubbeler miğfer... Camiler kışlamız, müminler asker” sözleri geçiyordu.

Bu sözler nedeniyle yargılandı ve “halkı sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle” 4 ay 10 gün süreyle cezaevinde yattı.

Ne olduysa ondan sonra oldu.

Siyaseten yıldızı parladı ve bugünlere kadar geldi.

★★★

O da bunu bildiği için her fırsatta “mağdur ve mazlum”u oynamaya devam etti...

Egzoz patlamasından darbe girişimi uydurmaya çalıştı.

FETÖ’cü polis ve savcıların desteğiyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genel Kurmay Başkanı’nı ve en değerli komutanlarını darbe girişiminde bulunmakla suçladı.

Bu oyunun karşılığını da hep fazlasıyla aldı.

Ama sanırım o günleri unuttu.

Şimdi kendisi ve adamları “yeni mazlumlar ve mağdurlar” yaratıyor.

Dün Beşiktaş’ta gördük ki; insanlar polis ve savcı ne derse desin, Beşiktaş Belediye Başkanı’na yöneltilen “yolsuzluk ve rüşvet” iddialarına inanmamış...

Yağmur demeden, soğuk demeden, trafik demeden yollara düşmüş ve tepkisini göstermek istemiş...

★★★

Erdoğan’a akıl verecek halim yok... Zaten onun, benim aklıma da ihtiyacı yok; “Jöleli Yiğit” gibi kendisine yürekten bağlı fedai başdanışmanları var!

Elbette hepsi biliyor ve görüyor ki; bu zırva iddialarla yapılan tutuklamalar, gözaltılar, görevden almalar, kayyumlar, kendi iktidarlarının sonunu hazırlıyor.

Kararsız seçmenin, anamuhalefetin etrafında toplanmasını sağlıyor.

★★★

Yine de hatırlatmakta yarar var:

Kalabalıkların öfkesi, tepkisi bir anda büyür ve dalga dalga tüm ülkeye yayılır.

İşte; o zaman bu zulmün hesabı fena sorulur.

Zalimler kaçacak yer arar.

Dedim ya en iyi Recep Tayyip Erdoğan bilir “mazlum ve mağdur” edebiyatının sonuçlarını...

Mazlumu vezir, zalim rezil eder...

Al sana dost!

Colani ya da diğer adıyla Ahmed Hüseyin eş-Şara’nın yönetimindeki HTŞ, Suriye’de Esat iktidarını devirince kendisine ilk resmi delagasyon gönderen ülke Türkiye olmuştu. Önce MİT Başkanı İbrahim Kalın, sonra da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Şam’a giderek Colani’yle görüşmüş, birlikte namaz kılıp çay içmişlerdi.

Bu görüntüler yandaş medya tarafından adeta “Esad iktidarını Türkiye devirmiş gibi” haberleştirilmişti.

Hatta iktidarın yoksulluk ve açlık nedeniyle hızla düşen oyları, son anketlerde bu sayede yükselişe geçmiş; borsadaki çimento, demir-çelik şirketlerinin hisseleri tavan yapmıştı.

Öyle ya; yıllar süren savaşta yıkılan bu ülkeyi kaldırsa kaldırsa Türk müteahhitleri ayağa kaldırırdı.

Hatta ekonomimiz bile bu sayede yeniden belini doğrultabilirdi.

★★★

Ancak önceki gün bölgeden öyle bir haber geldi ki; bütün hayaller suya düştü.

“Türk dostu” ilan edilen Colani, Türkiye’den ithal edilen başta gıda ve temel ihtiyaç maddeleri olmak üzere bütün ürünlere yüzde 350 ile yüzde 500 arasında ithalat vergisi koydu.

Bu karardan sonra bu ülkeye yapılan ihracat bir anda durdu.

Peki; Colani, bu yüksek ithalat vergileriyle Türkiye’ye ne demek istedi?

Bence mesaj açık:

“Heveslenme komşu, patron benim!”

Benzer bir tavrı PKK-YPG’yle mücadele konusunda da göstereceğine ve Türkiye’yi hayal kırıklığına uğratacağına adım gibi eminim.

★★★

Demek ki neymiş?

Türk’ün Türk’ten başka dostu yokmuş...

Elin teröristinden “dost” yaratmaya çalışırsan, döner seni vururmuş...

GÜNÜN SORUSU

Diploma töreninde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını attıkları için Cumhurbaşkanı’nın emriyle ordudan atılması istenen beş genç teğmen, dün savunmalarını yaptı... İfade vermeye giderken çekilen görüntüleri izlediyseniz, sorum size:

Ne hissettiniz?

Darısı başkalarına!

Yakın zamana kadar fırtınalar estiren eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sürpriz bir kararla siyasete veda ettiğini açıkladı.

Gerekçe olarak “Yasama çalışmaları bana göre değil... Meclis çalışmalarında verimli olamadığımı düşünüyorum. Bu nedenle siyasete veda ediyorum” dedi.

Bu gerekçeye çocuklar bile inanmaz, bakalım altından ne çıkacak...

Yine de... Sevinmedim desem yalan olur.

Darısı başkalarının başına!