Terör örgütü PKK, “bu isim altında eylem yapmama ve fesih kararı”nı açıklarken, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olan Lozan Antlaşması’nı hedef aldı.

Saray’dan da anında yanıt geldi:

“Hemen Anayasa’yı değiştirelim!”

Birinin amacı ülkeyi bölmek, diğerinin amacı “ülkeden geriye kalan”dan laikliği kaldırmak...

Peki; o kadar kolay mı bunları yapmak?

“Ben yaptım, oldu”yla yapılacak şey mi bunlar?

Bölücüyle gerici el ele verecek 102 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkacak; bu ülkenin halkı da seyrecek; öyle mi?

★★★

Kafa kafaya verip bu planları yapanlar bilmiyor ki; vatan Lozan’dır, Lozan da vatan...

Birinden diğerini çıkarırsan taş kalır, toprak kalır, beden kalır ama ruh kalmaz...

Lozansız vatan sömürge, Lozansız vatandaş ise köledir.

Beni anlamayanlar, bugün 75-80 yaşında olan büyüklerimizin hala ezbere bildiği Yusuf Ziya Ortaç’ın “Lozan’dan Bugüne” isimli şu şiirine kulak versin:

Kılıçlar girdi kına, kalemler çıktı kından,
Müjdeler bekliyorduk bu ikinci akından...
Eski yöney değişmiş, yeni yöney Lozan’dı,
Ankara’nın gür sesi ta oraya uzandı...

Meydan boğazlaşması başladı aynı hızla,
Süngünün yaptığını, yapıyorduk ağızla...
Dün kılıç tutan el, bugün kalem tutan eldi,
Kalemini İzmir’de kılıçla yontup geldi...

Kuruldu yeryüzüne yeni büyük bir vatan,
Ne Şeyhülislam, ne saray, ne Halife, ne Sultan...
Ne okulda çocuklar Arapça heceliyor,
Ne kızların yüzünü peçeler geceliyor...


Köylerde yaşayanlar, değil dünkü ölüler,
Başları panamalı, bakır tenli köylüler...
Dün yedikleri zehir, giydikleri kefendi,
Bugün her şey onların, bugün onlar efendi...

Dağılmış kafaları bürüyen kara duman

Muskadan üfürükten şimdi yok, iyilik uman...
Yeni bir soy türüyor, içi sağlam dışı dinç,

Gözlerinde parlıyor özlerindeki sevinç...

Bu çocuklar bilmiyor peçe nedir, nedir fes,

Temiz devrin havası, aldıkları her nefes...

Hepsinin yüreğinde alevden bir kanat var,

Gözlerinde bir sevgi, dillerinde bir ad var.

Bu bitmeyen bir sevgi, sonsuz bir hürriyettir,

Bu sevginin uğruna canlarımız diyettir...

Ne bir rüya, ne hayal, ne de asla niyettir,

Herkes iyi bellesin, adı CUMHURİYET’tir.

11 yıl önce...

Tam 11 yıl önce dün Soma’daki maden faciasının yıl dönümüydü. 

Haber gelir gelmez yola çıkmıştım, sadece dört saat sonra olay yerindeydim.

Ben gittiğimde normalde kömür taşıyan bantlar, üzerindeki cansız bedenlerle dönmeye başlamıştı.

Tam üç gün sürdü bu... Üç gün, üç gece!

Ölüm taşıyan bantlar hiç durmadı.

Dönen bantta kendi eşini, oğlunu, babasını gören, feryat figan ağlamaya başlıyor sonra da olduğu yere yığılıyordu.

★★★

İkinci günün sabahı olay yerine din adamları geldi...

En az yirmi din adamı.

Ölenlerin yakınlarını bir köşeye çekiyor, Kuran’dan ayetler okuyarak onları “tevekküle” ve isyan etmemeleri için iknaya çalışıyordu hepsi.

“Devletimiz yanınızda olacak, sizi asla mağdur etmeyecek, hem yakınınız şehit oldu, o artık cenette. Az şey mi bu?” diyorlardı.

★★★

İlçenin kapalı spor salonunun zemini cesetlerle dolmuştu. Madenci yakınları bu cesetlerin aralarında dolaşıyor, kendi kocalarını, oğullarını, kardeşlerini arıyordu gözyaşları içinde.

Aradan üç gün geçmişti; o ana kadar tam 301 madenci çıkarılmıştı ocaktan...

Bir baktık jandarma telaşla meydanı boşaltıyor, “Neden” diye sorduk.

“Başbakan gelecek” dediler.

O saatten sonra başka çıkan olmadı madenden... Oysa Başbakan’ın geleceği söylenmeden beş dakika önce içeride en az 100 kişinin daha olduğu açıklanmıştı.

Bir baktık, “Tehlike var” diyerek ocağın ağzını kapatıyorlar.

Bağırdık, isyan ettik, haberleştirip kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştık; umurlarında olmadı.

İçeride kaç kişi kaldı; kaç kişi ölüme terk edildi; bilmiyorum.

★★★

Bir de Başbakan madene gelmeden hemen önce ulaşan haberi hatırlıyorum:

Başbakan’ın Özel Kalem Müdürü Yusuf Yerkel, Soma ilçe merkezinde çaresizlik içinde bağıran bir madenciyi tekmelemiş ve sonra da “Ayağım incindi” diyerek utanmadan rapor almıştı.

Hani; şu daha sonra Frankfurt Başkonsolosluğu’na Ticaret Ateşesi olarak atanan adam...

★★★

Başka ne kaldı aklımda o günlerden?

Sedyeye alınırken “Çizmemi çıkarayım, sedye kirlenmesin” diyen yaralı madenci Murat Yalçın...

Ve iktidardakilerin inanılmaz paniği... O panik ortamında madenci yakınlarına verilen ama bir türlü tutulmayan vaatler.

★★★

Offfff...

O gün gitmeleri gerekiyordu aslında...

Gitmedikleri gibi tekmelemeye devam ediyorlar!

GÜNÜN SORUSU

Sorum size:
İktidarıyla, ana muhalefetiyle ülkede estirilen “barış havası”nı gerçekçi buluyor musunuz? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?