“Ben yazmıştım” demekten inanın hiç hoşlanmam...

Ama yazmıştım, ne yazık ki! Mesela Can Atalay’ı bırakmamak, milletvekilliğini düşürmek için her yolu kullanacaklarını yazmıştım... Tam da öyle oldu; tam iki kez Atalay hakkında “hak ihlali” kararı veren Anayasa Mahkemesi, ikisinde de önce yerel mahkeme, ardından da Yargıtay 3. Ceza İdaresi tarafından yok sayıldı.

Anayasada yer alan “Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. Kurumlar ve kişiler Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamakla yükümlüdür” hükmünü içeren 153’üncü madde de böylece yok hükmünde sayılırmış oldu... Daha geniş düşünürsek şu sonuca rahatlıkla varabiliriz:

- Anayasa rafa kaldırıldı!

Atalay’ın vekilliğini düşürmek çok önemliydi; böylelikle Gezi ve benzeri protesto gösterileriyle ilgili ağır cezalar kayıt altına girmiş olacaktı. Bu amaç için anayasa darbesi bile mübahtı!

Sonrası daha da acıklı... Hatay Milletvekili Can Atalay’ın, vekilliği AYM’nin kararını reddeden Yargıtay’ın açıkladığı ve hukuku katleden gerekçeli kararı Meclis kürsüsünden okunarak düşürüldü.TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, sırf bu oturumda bulunmamak için adeta kaçarcasına Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti! Meclis Başkan yardımcılarından neredeyse hiçbiri o kararı okumayı kabul etmedi. Bu metni okuyan kişi ise kara bir mizah misali kimdi biliyor musunuz...

- İki kez adalet bakanlığı yapmış olan Bekir Bozdağ’dı!

Meclis kullanılarak anayasa yok sayılmıştı...

Stratejinin ikinci karanlık yüzü!

Hatay halkının seçtiği Can Atalay şu an itibariyle milletvekili değil!

Ancak Atalay’ın avukatı Deniz Özen, bu kararın çok önemi olmadığını belirterek şöyle dedi:

- Bu kararın Meclis’te okunmasına karşı da Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yolu açık. Yeniden bir başvuru yapacağız. Ve sonrasında Anayasa Mahkemesi’nin bir ihlal kararı daha vereceğini umuyoruz.

Dilerim öyle olur! Milletvekilliğinden düşürülmesiyle eş zaman olarak AKP’li Cumhurbaşkanı, emekli olan Muammer Topal’ın yerine Anayasa Mahkemesi’ne yeni bir üye atadı. Kimi atadı peki?

- Danıştay 10. Daire Başkanı Yılmaz Akçil’i!

Neydi Akçil’in seçilmesine neden olan özelliği ona bakalım; Kulislerdeki dedikodulara göre Akçil’in, Ayasofya’nın ibadete açılması ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını hukuka uygun bulan kararlarda imzası vardı! AYM Başkanı Zühtü Aslan’ın emeklilik süresi 17 Nisan’da, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri’yken “üst düzey yönetici” kontenjanından AYM üyeliğine getirilen Muhammed Emin Kuz’un görev süresi ise 12 Mayıs’ta dolacak. Bu üç üye de bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından atanmıştı...

Bu durumda 2 yeni üye daha AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından AYM’ye atanınca 15 kişilik mahkemenin 10 üyesi şimdiki Cumhurbaşkanı tarafından atanmış olacak ve dengeler tamamen değişecek!

Kulislerde konuşulan senaryoya bakalım; Can Atalay’ın “hak ihlali” gerekçesiyle yapılan başvurusuna AYM’nin bakması şayet Nisan ayının 17’sini aşarsa verilecek karar ilk ikisinden epey farklı olacak! Böylece Saray’ın stratejisi tam da ayarlandığı şekilde tamamlanmış olacak...

- Umarım AYM kısa sürede karar verir...

İstanbul aşığı bir yazarı kaybettik

Benim en derin vatanım Türkçedir” lafını çok sevmiştim...

Hiç tanışmamıştım ama kitapları tanıtmıştı onu bana, kendime yakın hissettiğim yazarların arasına sokmuştu onu...

- Mario Levi yaşamını yitirdi maalesef...

Üstelik çok genç denilebilecek bir yaşta, 66 yaşında veda etti yaşama. Türkçe’ye olan derin sevgisini nasıl anlatmıştı biliyor musunuz?

- Fransızca yazabilirdim. Yazsaydım da işim çok
kolaylaşırdı bir dünya
yazarı olmak açısından. Bunu tercih etmedim. Zor yolu seçtim belki ama kendi doğallığı içinde gelişti bu. Çünkü çocukken sokakta hangi dilde top oynamışsan, gençken hangi dilde ilk aşkını yaşamışsan, çok kızdığında hangi dilde sövmek geliyorsa içinden,
o dil senin dilindir ve o dil Türkçeydi...

Güzel bir insanı, şahane bir yazarı kaybettik, ruhu şad olsun...