Hırsızları lanetleriz, yolsuzluğa ateş püskürürüz. Hak edilmemiş zenginlik hepimiz için en basitinden ayıplanacak bir durumdur.

Ancak bilemeyiz.

Böyle bir fırsatınız olsa...
Yani adına hırsızlık denmeyen ‘haksız kazanç’lar teklif edildiğinde ne yaparsınız?

Düşünün, kimin parasını çaldığınızı bilmeyeceksiniz. Kimin canı yanıyor, kimin cüzdanından alın teri eksildi, haberiniz olmayacak.

Ne yaparsınız?

Ya da yolsuzluğun bir parçası olmanız teklif edildi, oradan vicdanınızı dinler kaçar mısınız yoksa “Amaaan ben yapmasam biri nasılsa yapacak” mı dersiniz?

Açlıkla sınanıyorsunuz, bir çocuğun hakkına girmek pahasına karnınızı doyurmayı mı tercih edersiniz, yoksa elinizin tersiyle ‘Hadi oradan başka kapıya’ mı dersiniz?

Biliyorum. Tüm bu soruların gerçek cevabını ancak ve ancak önünüze ‘fırsat’ gelince görebiliriz.

Yoksa çıkmayan piyangoyu harcamak gibi, ‘gerçeğin’ olmadığı yerde ahkam da kolayca kesilen bir şeydir.

O yüzden tırnak içinde FIRSAT önüne geldiğinde nasıl davrandığınızdır belirleyici olan.

Yani iktidardaki bir partiyi hırsızlıkla suçlayıp, sen iktidara geldiğinde hırsızlık yapmıyorsan kıymetlidir.

Erdoğan’ın uçağına binen ve susan gazetecileri eleştiriyoruz bugün, bu kolay çünkü.

Önemli olan, olur da bir gün muhalefet iktidara gelir de, sen yeni iktidarın uçağına binersen nasıl davranacağındır.

Uzaktan torpille okula yazdırılan öğrencilerin ailesini eleştirirken, sen çocuğun için kimseden torpil istiyor musun mesela?

Atanamayan öğretmenler için ekran başında üzülüp tepki verirken, akrabanın atanması için güçlü birilerinin kapısını çalıyor musun?

Onu da geç, komşun geçen dönem belediyeyle arası iyi diye kaçak kat çıktı, şimdi senin yakın olduğun belediye geldi. Sen de kaçak kat çıkmaya başlıyor musun?

Haksızlıklar, hukuksuzluklar karşısında güçlünün yanında mı konumlanıyorsun?

Tüm yiğitliğin kapın ‘Polis’ diye çalınacağını anlayacağın yere kadar mı?

Dedim ya, bu soruların cevabı sadece ve sadece test sonucu anlaşılabilir.

Bu yazıyı niye yazdığıma gelince... Şu haberi okudum çünkü.

Bazı hisse senedi ve fon alış/satış işlemleri yapan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Behçet Yalın Özkara’nın yatırım hesabına, kullanıcısı olduğu banka tarafından yanlışlıkla fazladan 2 milyon 313 bin 962 lira 17 kuruş aktarıldı. Durumun fark edilerek düzeltilmesi için bir süre bekleyen Özkara, hatayla ilgili herhangi bir gelişme olmaması üzerine bankanın müşteri hizmetleri yetkilisiyle iletişime geçti, hatanın düzeltilmesini talep etti. Özkara’nın başvurusu üzerine banka görevlileri, hesapta gerçekleşen hatalı işlemi düzelterek 2 milyon 313 bin 962 lira 17 kuruşu geri aldı. Prof. Dr. Özkara, banka yetkililerine bilgi verdiğinde durumun şaşkınlıkla karşılandığını vurguladı. Özkara, parayı bankaya iade etme durumu olduktan sonra çevresinden “iade etmeseydiniz ya da banka mutlaka fark eder” diyenler olduğunu söyledi, “Bankanın bu yanlışlığı çok fark edeceğini düşünmüyorum. Bunu ‘çok büyük bir dürüstlük yaptım’ falan gibi bir şey olarak da görmüyorum. Sonuçta banka bulur, parayı alır. Beni çok üzerler. Hayatın temel amacının aslında para olmaması gerekiyor. Para üzerinden mutluluk elde edebileceğimize dair hayatını kurgulamak doğru değil. Özellikle bizim gibi ortalama ailelerden yetişmiş insanlar için para belli bir noktaya kadar kesinlikle mutluluk getiriyor ama sonsuz bir mutluluk sağlamıyor. Dolayısıyla o para bende olsaydı da daha keyifli bir hayatım olmayacaktı” dedi.

Bir sabah uyandınız. Çocuğun okul taksidini ödeyeceğiniz gün, içiniz sıkılıyor. 5 kuruş paranız yok ama hesabınıza 2 milyon 313 bin 962 lira gelmiş.

Ne yapardınız?