Tarih 2008...

Ergenekon kumpasında 9. dalga gözaltılar yapılmıştı... Bu operasyon sonrası kaleme alınan şu yorumu paylaşalım öncelikle:

- Çünkü bütün bu olanlar sadece Türkiye’nin kendi kararı ve arzusu gibi görünmüyor bana... Yanılıyor olabilirim ama olanları izlerken hep bir ‘dünya operasyonu’ izliyormuşum izlenimine kapılıyorum.

Kimdi bu müthiş” yorumun sahibi dersiniz?.. Taraf gazetesinin genel yayın yönetmeni ve başyazarı Ahmet Altan’dı tabii! Gerçekten kutlanmaya değer bir açıksözlülükle bir buçuk yıla ulaşan operasyonun hangi eksen üzerinde gerçekleştiğini özetleyivermişti Ahmet Bey! Tabii, bu durumu sonuna dek desteklediğini, operasyonun daha da genişlemesi dileğini, böylece devletin ve toplumun temizleneceği öngörüsünü ihmal etmeden! Hatta her zamanki gibi kendini tutamamış, hiç sıkılmadan şu satırları karalamıştı:

Bugün hala Ergenekon örgütünü küçümsemeye, onu koruyabilmek için bütün bu operasyonları ‘siyasi bir hesaplaşma’ gibi sunmaya çalışanlar, umarım biraz utanacaklar, eğer becerebilirlerse...”

Acaba gerçekten öyle miydi? Çok uzun zamandır utanç içinde yaşaması gereken, kalemini kırması gereken kimdi, bir bakalım bakmak gerekiyordu...

- Olayların diziliş sırasıyla bakalım...                                                 

Kumpasın kronolojisi

Tarih 14 Mart 2008... Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı AKP hakkında “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle dava açtı.

Tarih 21 Mart 2008... Aylardır uykuya yatmış Ergenekon soruşturmasında 5. dalga başladı.. İlhan Selçuk, Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu’nun da içinde bulunduğu 12 kişi gözaltına alındı.

Tarih 1 Temmuz 2008. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı o gün AKP hakkında yaptığı suçlamaları Anayasa Mahkemesi’nde sözlü olarak anlatacaktı... Anlattı da ama...

Tarih 1 Temmuz 2008 sabah... 6. dalgada Mustafa Balbay, emekli orgeneraller Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve ATO Başkanı Sinan Aygün gözaltına alındı... Böylece Ergenekon bir anda kapatma davasının önüne geçiverdi.

Tarih 17 Eylül 2008... Almanya Deniz Feneri davasında sanıklar dolandırıcılık suçundan mahkum oldu...

Tarih 18 Eylül 2008... Hırsızların mahkum olduğu, Alman hakimin isimlerini de vererek “asıl failler Türkiye’de” dediği gazete manşetlerine taşındığı gün sekizinci dalga Ergenekon gözaltıları gerçekleşti... Beş teğmen, bir askeri öğrenci ve sanatçı Nurseli İdiz gözaltına alındı...

Tarih 19, 20, 21, 22, Eylül 2008... RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın ve Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ın Deniz Feneri ile ilişkileri manşetlerden inmedi. Kooperatif dolandırıcılığı, evrakta sahtecilik, Armada işmerkezinden ballı paylar ve daha neler neler...

Tarih 23 Eylül 2008... Ergenekon’da 9. dalga... Bu kez Tuncay Özkan, Gürbüz Çapan ve Adil Serdar Saçan gözaltına alındı... 

“Ergenekon: Susturucu takılmış bir silah!”

Özellikle alt alta, tarihleriyle ve de isimleriyle yazmıştım...

İyi bakın; Ergenekon operasyonları hangi “çok önemli” ve de AKP’yi çok ama çok fazla rahatsız edecek olayların kuyruğuna takılmış, görün! İsimlere iyi bakın; ezici çoğunluğunun ortak özelliği, Türkiye’nin karanlığa sürüklenmesine karşı çıkan, muhalefet eden, halkı bilgilendiren, uyaran aydınlar, gazeteciler, yurtseverlerdi..

Hangisinin üzerinde hırsızlıktan, yolsuzluktan açılmış bir dava vardı? Hangisi dindaşını, yurttaşını, zavallı işçileri soymakla suçlanmıştı? Hiçbiri!

Bu tabloya bakacaksın, sonra da “bu bir hesaplaşma değildir, bunu diyenler umarım biraz utanırlar” diyeceksin...

- Zavallı!

O sıralarda Vatan gazetesinin başyazarı olan yıllar önce yaşamını yitiren Güngör Mengi’nin Ergenekon Soruşturması’yla ilgili yaptığı tanımlamayı da paylaşayım, Ahmet Altan ve türevleri belki biraz utanır:

- Tatsız bir gerçek olabilir ama (Ergenekon) şu anda daha çok siyasi amaçlarla kullanılan, susturucu takılmış bir silah gibi duruyor!

Peki, sonuçta ne oldu onu da paylaşayım:

- Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi kumpas davalarının tümü çöktü!

Tabii, yüzlerce yurtsever yıllarca Silivri’de, Hasdal’da, Ankara Sincan’da ve benzeri hapishanelerde yıllarca tutsak tutulduktan, onulmaz hastalıklara yakalandıktan, intihar ettikten, aileleri perişan olduktan sonra!

Bu davaların düzmece olduğu, iktidarın üst düzey “en büyük Türk büyükleri” tarafından da itiraf edildi. Bu kumpasa karışan soysuz savcılar, polisler, gazeteci kılıklı tetikçiler ve aydın sıfatlı liberal paydaşların önemli bir kısmı yurt dışına kaçtı. Kaçamayanların önemli bölümü de şimdilerde Silivri’de misafir. Bir kısım tetikçi ise buharlaşıp, yok oldu!

- Şimdi kimin utanması, insan içine bile çıkamaması gerekiyor acaba, siz karar verin...