Suriye’de yaşananların iç siyasete olduğu kadar partilerin iç işleyişine de etkisi büyük. Hatta kabine dedikodularına da...

Yıl bitmeden birkaç koltuğun değişmesi beklenen kabinede hâlâ adım atılmadı. 12 günde değişen Suriye rejimi kuşkusuz bunda büyük pay sahibi. 

Dün ise birkaç gelişme tetiklendi. 

Ak Parti’de Erdoğan başkanlığında bir dizi toplantı yapıldı, sayfalarca rapor sunuldu. Erdoğan’a sunulan raporların içerisinde il kongrelerinde kazanan adaylar olduğu kadar kaybeden kadroların reaksiyonları da yer aldı. 

Cumhurbaşkanı şimdi bir kararın eşiğinde. Partisinin büyük kongresini Ramazan ayından sonra mı, önce mi yapacak? 

Parti kurmaylarının kendisine sunduğu rapor, il kongrelerini takiben kış sonunda kongrenin yapılması gerektiğini vurguluyor.

Beştepe danışmanları ise değişim hususunda artık acele etmemek gerektiğini çünkü Suriye’de olup bitenlerden sonra partideki oy kaybının durduğunu anlatıyor. Onlara göre; kongre ilkbahar ortasında yapılabilir, bir sakıncası kalmadı. 

Erdoğan’ın hangi raporu dikkate alacağını göreceğiz ama kendisine sunulan bir rapor daha var. 

Bakanların son dönem performansları...

Dikkat ederseniz; kabine değişimi dedikoduları başladığı andan itibaren bakanlar adeta bir yarışa girmiş ve kamuoyunda konuşulur açıklamalar yapmaya sanki özellikle baş koyar hale gelmişti. 

Milli Eğitim Bakanı, Çalışma Bakanı ilk akla gelen “sivri” çıkışları yapanlar olmuştu... 

Yenidoğan krizi sonrası okların çevrildiği Sağlık Bakanı ise hâlâ durumu toparlamış görünmüyor. Ne kamuoyunda ne de Erdoğan’a sunulan yeni raporlarda...

Ak Parti kulislerinden konuştuğum iki farklı kaynak da şu ortak paydada:

“Normalde, kongre sonuna (Mart-Nisan) bırakılması beklenen kabine değişiminde tek istisna Sağlık Bakanı olabilir ve Kemal Memişoğlu yeni yılda koltuğunda kalmayabilir.”

Von der Leyen niye geldi, Trump niye övdü?

Daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret mektubu ile konuştuğumuz Trump’ın, dün övgü cümleleriyle karşılaştık. 

Peşine Von Der Leyen geldi. Kendisi AB Komisyonu Başkanı... 

Avrupa ülkelerinin, Suriye’deki rejim devrilir devrilmez az sayıdaki sığınmacısını da göndermek istedikleri biliniyor. Bu bilgi bizi, AB Komisyon Başkanı’nın Türkiye ziyareti hakkında az çok fikir sahibi yapıyor. 

Ortak basın açıklamasında “İnsani yardımların ulaştırılması konusunu ele aldık” dense de arka planı hepimiz tahmin edebiliyoruz. 

Çünkü AB’nin yardım planlaması çoktan yapıldı ve bunun için Leyen’in Türkiye’ye gelmesi de gerekmiyor. AB’nin ilgili birimlerine başvurduğunuzda gelen yanıt şöyle:

“AB’nin finanse ettiği yardım uçuşları, Dubai’deki AB stoklarından toplam 50 ton sağlık malzemesini önümüzdeki günlerde sınır ötesinde dağıtılmak üzere Adana’ya getirecek. Danimarka’daki bir başka AB deposundan 46 ton daha sağlık, eğitim ve barınma paketleri Adana’ya kamyonlarla taşınacak ve Suriye içinde dağıtılmak üzere UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü’ne hibe edilecek”.

Yani planlama çoktan yapılmış. 

Şu halde yazının başlığına tekrar dönmek gerek: 

Von der Leyen niye geldi, Trump niye övdü?

Hayrola.

KÖŞENİN GÖZÜ

Tarih 21 Ocak 2014, Brüksel. 

Suriye’den ülkemize dönük göç henüz ağırlığını yeni hissettiriyor. 

Dönemin Başbakanı Erdoğan ile dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ortak basın toplantısı düzenlemişti. 

O toplantıda göç dışında “Esad sonrası” da konuşulmuştu. 

Erdoğan, “Suriye’de Beşar giderse yerine kim gelecek sorusundan bıktık. Beşar giderse halkın iradesi iktidar olacaktır. Bundan kötü Suriye düşünülemez” demişti. 

Dünkü Von Der Leyen ziyareti sonrası bu tarihi kareyi hatırlatmak istedim.

KÖŞENİN SÖZÜ

“Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz.” -William Shakespeare