Haftayı, Atatürk ve cumhuriyete kin kusayım derken komik olan bir muhteremin içler acısı hikayesiyle bitireyim...
Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda AKP İstanbul Milletvekiliydi, şimdilerde eski milletvekili... Adı Ahmet Hamdi Çamlı...
Hatırlayamadınız mı? Kod adı “Yeliz” desem; gördünüz mü hemen bildiniz! TBMM’de oturumlar sırasında telefonuyla gizlice görüntü çekip “Yeliz” takma adıyla yayımlarken yanlışlıkla kendi görüntüsünü yayına verince yakalanmış, böylelikle kod adı da üstüne yapışıp kalmıştı!
Neyse, bu muhterem zat programa katıldığı bir yerel TV’de muhalefete, daha çok da CHP’ye yüklenirken boyundan büyük laflar etmiş tarih bilgisi de sıfıra yakın olduğundan sapla samanı birbirine karıştırmıştı. CHP’nin 100 yıldır iktidarda olduğunu anlatan, “devletin içine yerleştiğini” savunan bu arkadaş konuşmanın “şehvetine” fazla kapılmış olsa gerek ki şu masalı anlatmıştı:
- Bunlar, milletin ahlakını bozdular. 1909, Sultan Abdülhamit hal edilmiş. Bir kısım Osmanlı vatandaşı Londra’dan İstanbul’a gelen İngiliz Büyükelçisi’ni karşılamaya gidiyorlar Sirkeci Garı’na. Büyükelçinin arabasındaki atları söküp kendileri giriyorlar ve büyükelçiyi Tarlabaşı’ndaki İngiliz Büyükelçiliği’ne kadar getiriyorlar. Beygir yerine çekiyorlar. Onların torunları bunlar. İngiliz at arabasına beygir olan insanların torunları bunlar.
Çamlı, yakın tarihi bir nebze olsun bilseydi, anlattığı hikayenin nerelere dokunacağını çok iyi bilmesi gerekirdi; Böyle bir düşüklük, böyle bir alçaklık yaşanmışsa mutlaka belgesi, bilgisi olması gerekir. Ama varsayalım ki, birileri bu beygirliği yaptı...
O zaman bu herif-i naşerifleri İngiliz Muhipleri Derneği’nde (İngiliz sevenler) araması gerekmiyor muydu? Bilindiği üzere bu derneğin 1 numaralı kurucusu 1922’de İngiliz Malaya Zırhlısı’yla memleketten kaçan Padişah Vahdettin’di!
Sonracığıma, hemen ardından büyük zafer sonrası ardına bakmadan Yunanistan’a kaçan, orada gazete çıkarıp “Allah’ım beni Türklükten azad et” diye yalvarışta bulunan, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idam fetvasını kaleme alan Mustafa Sabri isimli eski şeyhülislam vardı mesela!
Damat Ferit Paşa haini vardı örneğin; padişah adına İngilizlere gidip, “20 yıl süreyle Birleşik Krallığın mandası olmak istediklerini” arz edip, şefaat dilenen sadrazam kılıklı soytarıdan söz ediyorum!
- Daha bitmedi!
Çoban ateşlerinden doğan Kuvayı Milliye!
İngiliz Muhipleri Derneği ihanetin odak noktasıydı!
İdam fetvalarına imza atan Şeyhülislam Dürrizade Abdullah alçağı, Artin kod adlı “gazeteci” sıfatlı, Damat Ferit hükümetinde İçişleri Bakanlığı yapmış, Kuvayı Milliyecilere “haydut sürüsü” diyen Ali Kemal, şairlik yeteneğini güce taptığı için satılığa çıkarmış Cenap Şahabettin, İskilipli Atıf, Rahip Frew, Mevlanzade Rıfat gibiler tüm melanetlerini bu dernek vasıtasıyla ve oralardan emir alarak yerine getiriyorlardı!
Tabii ki Hürriyet ve İtilaf Partisi’ni, Prens Sabahattin isimli soysuzun kurduğu “İngilizden daha İngilizci olduğunu kapitülasyonların kaldırılmasına şiddetle karşı çıkarak” gösteren Ahrar Partisi’ni asla unutmamak gerekiyor!
Sakarya Savaşı esnasında askerden firar eden, eşkiyalığa soyunan “asker kaçakları”nı da deftere yazmak şart!
- İşte yukarıda yalnızca birkaçının ismi zikredilen zevat, dernek ve parti ile eşkiyanın torunlarıdır bahsettiği olsa olsa!
Meydan boş değil efendiler!
İstanbul’da bu faziletsiz, haysiyetsiz, karaktersiz girişimler iğrenç biçimde sürdürülürken, Anadolu’da bir büyük önderin yönetiminde Kuvayı Milliyeciler çoban ateşlerini büyütmek, vatanı işgalden kurtarmak için canlarını dişlerine takmış savaşıyorlardı!
- O Kuvayı Milliye hareketi daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası adını alacaktı!
Bu iftiraların mumu bile utancından yanmaz!
Ahmet Hamdi Çamlı isimli milletvekili, önce yakın tarihi öğrenmeli!
Bunun için en iyi başlangıç ise Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün NUTUK isimli büyük eserini okumak olmalı. Oradaki, tek bir tanesi dahi çürütülememiş belgeleri tek tek incelemeli.
- Sonra da başta Atatürk olmak üzere o kahramanlardan özür dilemeli!
Bu, benim olmayacağını adım gibi bildiğim temennim tabii! “CHP, ülkeyi 1950’ye kadar silahla yönetti” yalanını söyleyen kişiden böyle bir şey beklemek abestir. Aynı zat, Cumhuriyete ve onu kuran partiye ve kuruculara karşı öylesine nefretle dolu ki, şöyle bir cümle bile kurmaktan sıkılmıyordu:
- Sen bana desen ki ağabey ‘Ben, bu huyumu beğenmiyorum’ vallahi, billahi, tallahi o senin kendini beğenmediğin, kendine ait o huyunda bile CHP’nin parmağı var.
Diyeceksiniz ki, “değer mi öyleyse köşeni bunun için doldurmaya?” Bunu ben de düşündüm aslında ama meydanı boş bulup iyice yalanlara gark olmalarına yüreğim elvermedi!
- Bakarsınız bir şeyler öğrenir, utanırlar!
NOT: Sevgili okuyucularım, bir süreliğine izne çıkıyorum. 23 Temmuz Salı görüşmek üzere sevgi, saygılar.