Bir gruba ait olma isteği, insan doğasının temel özelliklerinden biridir. Grup içinde olmak, insanlara güven verir. Ayrıca, ortak değerler ve hedefler, kişilerin birbirlerine karşı daha koruyucu ve yardımsever olmalarını sağlar.
Bu, sağlıklı bir psikoloji için de önemlidir. Çünkü insanlar, kendilerini ifade edebilecekleri, benzer düşünce ve ilgi alanlarına sahip kişilerle bir araya geldiklerinde kendilerini güvende ve değerli hissederler.
★★★
Günümüzde insanlar aidiyet duygularını sosyal medya platformlarında tatmin ediyorlar. Burada insanlar kendi hayat görüşlerinde olanlarla topluluklar oluşturup, sanal kimlikleriyle var olmaya çalışıyorlar.
Hayvanseverler, iktidarı destekleyenler, eleştirenler... Herkes kendi fikri doğrultusunda kalabalık gruplar kuruyor, yapılan yorumlar, paylaşımlar, beğenilerle yepyeni bir dünyada önemli olduklarına inanıyorlar.
İnsan bir süre sonra takip ettiği kişilerin yorumlarına ve beğenilerine bakınca ve bir anda kendini, herkesin onunla aynı fikirde olduğu bir yerde buluyor. “Vay be, ne kadar da geniş bir kitleyiz!” diye düşünüyor.
Oysa farklı düşünce ve görüşte olanlar da aynen onun gibi, büyük bir topluluğun parçası olduklarına ve çoğunlukta olduklarına inanıyorlar.
Algoritmalar bizim hoşumuza giden içerikleri önümüze serdikçe, dünya bizimle dönüyor sanıyoruz. Bu durum “echo chamber” yani “yankı odası” olarak adlandırılıyor.
Sistem sadece kendi fikirlerimizi yansıtan, bizim gibi düşünen insanlarla dolu bir dünya sunuyor bize. Böylece herkesin bizim gibi düşündüğüne inanmaya başlıyoruz.
Halbuki, karşıt görüşte olanlar da kendi yankı odalarında benzer bir sanrıyı yaşıyor.
Ama işin aslı, hepimiz kendi küçük sosyal medya balonlarımızda yaşıyoruz.
★★★
İşte bu balonlardan en popüler olanlarından biri kapatıldı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) aldığı bir karar nedeniyle 2 Ağustos 2024’te Türkiye genelinde Instagram erişimi durduruldu.
BTK, “katalog suçlar” nedeniyle bu kararı aldığını açıkladı. Katalog Suçlar nedir derseniz; kasten öldürme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu madde kullanımı gibi ciddi suçlar.
Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, sosyal medya platformlarının Türkiye’deki düzenlemelere ve toplumsal hassasiyetlere uyması gerektiğini vurguladı.
Esas gerekçenin ne olduğu, toplumsal hassasiyetin gerçekten toplumsal olup olmadığı belli değil. Bir gerekçe var mı, o da belirsiz. Yani “Hiçbir şey olmasa da kesin bir şeyler oldu” gibi bir şey.
Gördüğünüz gibi bizim algoritmalara, sanal dünyaya hiç ihtiyacımız yok. Zaten Türkiye’de herkes kendi doğrusunun genel doğru olduğuna inanmakta.
Kadeh tokuşturmanın sırrı
Güven, hayatımızın belki de en önemli yapı taşı. Karşımızdakine güven duymak, insanı en çok rahat ettiren ve huzur bulduran şeylerin başında geliyor. Bu yüzden herkes, evinde ya da ailesinin yanındayken daha mutlu, daha huzurlu hissediyor.
Güven dediğimiz şey, insanların onsuz yaşayamayacağı kadar hayati bir olgu, ancak kazanılması en zor olanı. Bir kez kaybettiniz mi, o eski günlere dönmek neredeyse imkânsız hale geliyor.
Aslında güveni söylenenler değil, yapılanlar belirler. Yani aslında, insanlar sözleriyle değil, hareketleriyle konuşur. Bu eskiden de böyleymiş.
Davetlerde neden kadeh tokuşturuyoruz, hiç düşündünüz mü? Bu çok eski bir gelenek.
★★★
Eski zamanlarda önemli insanlar evlerinde davet verdiklerinde konuklarına doğal olarak içki ikram ederlermiş.
İnsanoğlunun mayası belli... Dünya kurulduğundan bu yana, güç ve iktidar hırsı için, insanlar rakiplerine yapmadıklarını bırakmamış. Eski dönemlerde de rakiplerden kurtulmanın en yaygın ve kolay yolu içkilere zehir koymakmış.
Bundan dolayı, davet veren ev sahipleri konuklarına içkilerinin zehirli olmadığını göstermek için kadehini misafire uzatır, onun içkisinden bir parça kendi kadehine dökmesini istermiş.
Misafir ise ev sahibine güvendiğini ve buna gerek olmadığını göstermek için kadehini uzatıp diğer kadehle hafifçe tokuşturur ve içkisini içermiş.
Yani, kadehimizi başkalarınınkiyle tokuştururken aslında “sana güveniyorum” diyoruz. Ne güzel değil mi?