Kurulduğu günden bu yana kimi savrulmalar yaşayan Yeniden Refah Partisi eninde sonunda kendi kurumsal hüviyeti açısından bir düz çizgi tutturmuş görünüyor.
Bu siyasetin “kitabın ortasını bulma hali” olarak tarif edilebilir.
Ne demek istiyorum? Biraz açmak gerekir elbette.
Önce ilk sınavdan başlayalım.
Saadet Partisi’nden farklı bir konumlanma ama aynı çizgiyi ve dahi parti geleneklerini sahiplenme arzusu...
O günlerde bina boşaltma tartışmalarıyla “Cumhur İttifakı” için çalışıyor görüntüsünün verilmesi...
Önce yekten adaylık propagandası sonra vazgeçip Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasına geçme hali...
Derken yerel seçimlerde verilen nihai ve somut bir karar: Yeniden Refah bir başına mücadele edecek.
O günden beri kazanıyor Fatih Erbakan.
Sonra transfer baskılarıyla çok sayıda belediyesini kaybetse de yerel seçimlerin CHP’den sonraki yıldızı olarak hatırlanıyor, biliniyor.
Böylesine bir baskı ve olta ortamında kimi belediye başkanlarını elde tutmak yüz yıllık partiye bile ağır gelirken YRP açısından da anlaşılabilir kayıplar bunlar.
Bugüne geldiğimizde ise Erbakan’ın gündem belirlerken yine somut bir çizgi benimsediğini görüyoruz. Tutarlı olmak geniş seçmen gruplarının dikkatini çekiyor ve yine tutarlılık kısa vadede olmasa da uzun vadede bir saygınlık getirebiliyor.
Mahalle metaforları olmadan çözümleme yapamayacağımız ülke siyasetimizde Erbakan da hem babasından yadigar çizgiyi korumak hem de günümüz koşullarına uygun esneklikte bulunmak zorunda.
Bir daha aşı ve üç bacaklı-kollu çocuk doğumları gibi bilim kurgu filmlerinden kopmuş gibi görünen tevatürleri ciddiye almamalı mesela... Yoksa seçmen anında onu jelibon rezervini gerçek sanan Gökçek ile aynı kefeye koyabilir.
Tutarlılığa dönelim. Yeniden Refah sırf aynı seçmen mahallesinde diye bir daha AK Parti ile hizalanmayacak belli ki...
Hatta iktidarın planlarını açık ederek gündem belirleme yoluna girdiğini de görüyoruz. Bunda başarılı da oluyor.
Kitabın ortasından konuşma hali biraz da buna gönderme...
İktidarın Yavaş ve İmamoğlu’nu engelleme mücadelesini sürdürdüğünü, Kılıçdaroğlu’nu getirmek isteyerek kontrollü seçimi devam ettirmeyi denediğini söylüyor mesela.
Asıl söylediği ise nedense gündeme alınmayan sözleri:
“Siz, Kılıçdaroğlu’nu getirelim Mansur Bey’i, İmamoğlu’nu yasaklayalım derken bir yandan Fatih Erbakan, bir başkası çıkar yine kaybedersiniz. Sandığa gittikleri müddetçe bundan kaçış olmayacak.”
Siyaset iddia işi, kendisini yabana atacak değil elbette. Yine de bu cümlede toplumsal muhalefete ve birleşik muhalefet mücadelesine bir gönderme ve “şimdilik” el uzatma var.
Sandık geldiğinde, kabaca 3 milyon oyu cebinde tutarak işe koyulacak olan Erbakan’ın başka nerelere “siyaseten” çıkabileceğini göreceğiz.
Biz yine bir ön almış olalım. Yarınlar hep sürprizlere gebe.
KÖŞENİN GÖZÜ
Tarih: 8-9 Ocak 2023.
Ekrem İmamoğlu’na ilk siyasi yasak ve hapis cezası verildiğinde kamuoyu bugün unutulan bir tartışmayı dinlemişti. O tartışma, sine-i mille ile ilgiliydi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, “Herhangi birimiz görevden alınırsa hepimiz istifa edelim, sine-i millete dönelim” dediği iddia edilmişti.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, “Bu seçenek tartışılabilir. Kendi başımıza yapacak değiliz. Genel merkezimizle görüşürüz, tartışırız, tavır ortaya konulacaksa konulur” değerlendirmesini yapmıştı.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, “Tabii ki biz bu haksız uygulamalara seyirci kalamayız. Herhangi birimize yapılan bir saldırıyı, hukuksuzluğu hepimize yapılmış sayarız” yorumunda bulunmuştu.
CHP milletvekili Ali Öztunç ise “İBB’yi kaptırmayı içlerine sindiremiyorlar. İBB’ye kayyum atayacaklar. Seçim sürecinde yeniden İmralı’yı devreye sokacaklar. Göreceksiniz” demişti.
Türkiye Mayıs 2023 seçimlerine giderken bunlar konuşulmuştu. Önce altılı masanın hezimeti ardından değişim ve 2024 Mart seçimlerinin kazanılması...
Acaba, bu sine-i millet önermesi İmamoğlu gözaltına alındığında tercih edilseydi ne olurdu?
Meclis için değil belediyeler için tekrar sandık kurulması zorlanabilir miydi?
Ya da tutuklanan belediye başkanları, tutuklanmadan önce istifa edip ettikleriyle mi kalırdı?
Şimdilerde ise bu önermenin bir geçer yanı kalmadı. “O gün yapılsa ne olurdu?” diye düşündürdü sadece.
Bugün ise bir yerel seçim propagandası başlatıp “çift sandık” talep edilebilir mi CHP? Sadece soruyorum.
KÖŞENİN SÖZÜ
“Bazı çiçekler bazı topraklarda olmuyor. Hayatın gerçeği bu.” - Aykut Kocaman.