Bir haftalık sevinçler, bir haftalık müjdeler, bir haftalık gündemler...
Sonra her şey eski yerine dönüyor.
Bir haftalık ülkeyiz biz.

★★★

Geçen hafta gözümüz Hatay’daydı.
Depremin üzerinden aylar geçmiş, hala şehir tam anlamıyla ayağa kalkamamışken, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, X hesabından bir video paylaştı.
“Küllerinden doğan Hatay’ımız yeniden göz kamaştırıyor” notuyla Antakya Atatürk Caddesi’nin yeni halini gösterdi.
Kaldırımlar pırıl pırıl, taşlar tertemiz, arkada müzikli bir yeniden doğuş atmosferi...
Sadece bir hafta geçti.
Aynı cadde, ilk şiddetli yağışta bu kez sular altında kaldı.

★★★

O görüntü bir sembol aslında.
Sadece bir caddenin değil, bir ülkenin röntgeni.
Çünkü bu ülkede “göz kamaştıran” her şeyin ömrü bir hafta.
Bir haftalık coşku, bir haftalık başarı hikayesi, sonra koca bir sessizlik.

★★★

Hedef enflasyona göre asgari ücrete zam yapılıyor mesela.
“Rahatlayacağız” deniyor, sözler veriliyor, umut dağıtılıyor.
Sonra yıl bitmeden, hedefin tutmayacağı bizzat bakan tarafından itiraf ediliyor.
Yani daha maaş zamma doymadan, hayat pahalılaşıyor.
Ardından o klasik cümle: “Bu kez söz başka vergi artışı olmayacak” deniyor.
Aradan bir hafta geçmeden Meclis’e “çorba” bir torba yasa geliyor.
Yeni, yaratıcı, sürpriz vergilerle dolu.
Vergi dairesi sanki bir laboratuvar: Her hafta yeni bir formül deneniyor.

★★★

Biraz daha geriye gidelim...

Tarihi seferberlik ilan ediliyor: Orta sınıf için konut projesi!
Ama bir ülkede maaşlar asgari ücret etrafında toplanmışken, en ucuz taksit 60 bin lira.
İstanbul’un merkez ilçelerinde 2+1 evler için aylık 600 bin lira isteyen projeler bile var!
Yani seferberlik değil, sefaletin fiyat listesi.

★★★

Bir başka “müjde” KAAN uçağıyla geliyor.
Seçime günler kala gökyüzüne kaldırılıyor, törenler, alkışlar, sele dönen gözyaşları...
Sonra birden öğreniyoruz: Üretim durdu.
Çünkü ABD motor vermemiş.
Gökyüzüne kalkmış bir hayal daha yere çakılıyor.

★★★

“En çok yeşili biz diktik” deniyor.
Fidan dikme törenleri, yeşil vaatler, ağaç sevgisi nutukları...
Bir hafta sonra, zeytinlikler maden faaliyetlerine açılıyor.
Bir hafta daha geçiyor, sıra milli parklara geliyor.
Ağaçları korumak için değil, üstlerine otel dikmek için yasa çıkıyor.
“Doğayı koruyoruz” dedikleri yerlerde asfalt dökülüyor, göl kenarı betona boğuluyor.
Fotoğraf güzel ama çerçevenin dışında orman kalmıyor.

★★★

“Türkiye bir hukuk devleti” deniyor.
Dünyanın en büyük adliyeleri yapılıyor.
Ama içi dolmuyor.
İddianamesiz tutukluların sayısı artıyor, dosyalar raflarda çürüyor.
Bir hakim serbest kalsın diyor, savcı itiraz ediyor.
Bir mahkeme reddediyor, diğeri yeniden tutukluyor.
Artık karar almak isteyen, 10 mahkeme dolaşıyor; sonunda istediği kararı verecek birini buluyor.
Adalet de Hatay’daki kaldırımlar gibi; ilk yağmurda yerle bir oluyor.

★★★

Yetmiyor, “Dünyaya örnek hastaneler” yapılıyor.
Ama en erken MR randevusu altı ay sonrasına.
Yeni yurtlar açılıyor; öğrenciler, gözyaşları içinde mevcut yurtlarda yaşadıklarını anlatıyor.
İstihdam müjdeleri veriliyor; ama geniş tanımlı işsizlik, Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırıyor.
Seçim öncesi doğalgaz bulundu diye müjde veriliyor.
Sonra doğalgaza zam geliyor.
Yetmiyor, ABD’den çok daha pahalı LNG alınıyor.
Bir haftalık müjde, ömürlük fatura.

★★★

Kıssadan hisse: Hatay’da bir hafta arayla çekilen 2 video, aslında sadece bir caddeyi değil, bir ülkeyi anlatıyor.
Bir hafta önce “göz kamaştırıyor” dediklerimiz, bir hafta sonra göz göremez hale geliyor.
Çünkü basit: Bir haftalık ülkeyiz biz.
Bir haftalık sevinç, bir haftalık umut, bir haftalık gösteri.
Gerisi sessizlik, belirsizlik, “eski normal.”
Göz kamaştırıyoruz — ama kısa sürüyor.
Çünkü bu ülkede ışıklar hep bir hafta sonra sönüyor.