ACAİP YAZILAR

Hani “Millette para var şekerim, bak her  yer kalabalık” diyorlar ya işte nedeni

Özellikle AKP’lilerden ama muhaliflerden de çok duyduğum bir şey var.

Siz de çok duyuyorsunuzdur, hatta belki siz de söylüyorsunuzdur.

Ne zaman ekonominin kötülüğünden söz edilse, ne zaman iktidarın yanlış kararları nedeniyle Türkiye’nin felakete gittiğinden laf açılsa hemen şöyle diyorlar;

“İyi de şekerim, ‘Para yok’ diyorlar ama bak her yer dolu, caddeler lüks otomobillerle dolu, lüks mağazalara girmek için kuyrukta bekleniyor.”

İlk bakışta doğru görünüyor değil mi?

Öyle ya bir tarafta ucuz ekmek ya da et kuyruğunda bekleşenler, pazar sonraları çöplerden meyve sebze toplayanlar, her gün dayak yemeği göze alıp pahalılığı protesto eden memurlar, emekliler, işçiler, çalışanlar, öte tarafta da lüks içinde yaşayan gününü gün edenler.

Gerçekten nasıl oluyor bu?

Nasıl oluyor da lüks lokantalarda yer bulunamıyor?

Nasıl oluyor da lüks mağazalar satış rekorları kırıyor?

Nasıl oluyor da caddelerde en lüks araçlar fink atıyor?

Nasıl oluyor da pahalı marketler satış rekoru kırıyor?

Bunun birkaç nedeni var.

Birincisi; Türkiye’de gerçekten üretimden kazanan, yatırım yapmış olan, ciddi kazançlar sağlayan zengin insanlar var.

Bunlar toplumun yüzde 5’ini oluşturuyor ama ekonominin yüzde 50’sinden fazlası bunlara ait.

Çok lüks yerlerdeki kalabalığı bu insanlar oluşturuyor, onları aslında günlük hayat içinde fazla görmüyoruz, en lüks araçlarla vınnn diye geçip gidiyorlar, yüksek duvarlı korumalı sitelerdeki malikanelerde yaşıyorlar.

İkincisi; ortalıkta daha çok gördüğümüz insanlardan “dövizle iş yapanların” işleri tıkırında, onlar da ciddi harcamalarda bulunabiliyor, bunları çıplak gözle görebiliyoruz.

Üçüncüsü; rantiye bir kesim var.

Bunlar ya bir şans eseri ya miras kalması sonunda ciddi bir paraya kavuşmuş insanlar, üretimde yoklar, paraları ile para kazanıyorlar.

Örneğin Erdoğan’ın “asrın icadı” olarak sunduğu Kur Korumalı Mevduat sisteminden 500 bin kişi yararlandı.

Bunlara ödenen faiz tam 735 milyar TL.

Ana paraları yine “rantta” olan bu 500 bin kişi aldıkları faizi harcıyorlar, hem de sanki ülkede her şey güllük gülistanlıkmış gibi.

Sonuncu grupta ise esasında pek varlıklı olmayan buna karşı şans eseri bir fırsat yakalayıp şimdi keyfini sürenler var.

Bir örnekle anlatayım.

2020 yılında bankalar ev kredisine aylık yüzde 0.64 faiz uyguluyordu.

O sırada dar gelirli kişilerin alabileceği evlerin fiyatları 300 bin ile 700 bin lira arasındaydı.

Maaşı 2020’de 10 bin lira olanlar aylık 1500-3000 lira arası taksit ödemeye başladılar.

Bu kişilerin maaşı 2023’te 20 bin liranın üzerine çıktı.

Üstelik çoğu ev de bitti ve oturulacak hale geldi.

Bu kişilerin büyük bölümü kiraların artmasından yararlanarak evlerini 25-30 bin liradan kiraya verdiler.

Kendileri ise hala 5-6 bin lira kirası olan evlerde oturuyor.

Şimdi düşünün: Bu kişi 10 bin lira maaş alırken 3 bin lira taksit ödüyordu 2 bin 500 lira da kira ödüyordu.

Şimdi maaşı 20- 25 bin lira oldu, kirası 5-6 bin liraya çıktı, yeni aldığı evinden 25 bin lira kira geliri var ama hala 3 bin lira taksit ödüyor.

Sadece 3 yıl içinde toplam geliri 10 bin liradan 45-50 bine çıktı ama taksit/kira gideri 10 bin lirayı bile bulmuyor.

İşte etrafta para harcarken en çok gördüğümüz kişiler bu gruptakiler.

Sonuç olarak Türkiye’de rahatlıkla para harcayan 2.5 milyon yetişmiş insan var.

Bunların büyük çoğunluğu muhalefete oy veriyor

Kalan 50 milyona yakın yetişkin ise büyük sıkıntılar içinde zamlarla, pahalılıkla boğuşuyor.

Ve bunların yarıdan fazlası da AKP’ye oy veriyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Türkiye’de sadece “yandaş medyayı” izleyenlerin hali budur

KOMİK

Süper saçma cümleler

Bu hafta Erhan Tığlı süper saçma cümleler derleyip göndermiş.

Bakalım neler var:

Balık baştan kokar. Neden?

(Ayakları yoktur da ondan)

Sıcak kahve nasıl içilir?

(Fincanla)

Alfabede kaç harf var?

(6. A-L-F-A-B-E)

Hangi karnede sıfır olmaz?

(Sağlık karnesinde)

İlk Türk Bayrağı’nı kim dikmiştir?

(Terzi)

Hangi macunla diş fırçalanmaz?

(Lahmacunla)

Termometre ile öğretmen arasında ne benzerlik vardır?

(İkisi de sıfırı gösterdiği zaman insan titrer)

Hastalara ameliyattan önce ne verilir?

(Gün verilir)

Kırıldığı zaman kullanılan şey nedir?

(Yumurta)

Nasrettin Hoca eşeğe neden ters biner?

(Eşeğin dikiz aynaları olmadığı için)

Mustafa Denizli denize düşmüş, kim kurtarmış?

(Mustafa Sandal)

Hangi tene krem sürülmez?

(Antene)

Elmayı yerken kurt bulmaktan daha kötü olan nedir?

(Yarım kurt bulmaktır)

Bisiklet ne zaman uçak kadar hızlı gider?

(Uçağa bindiğinde)

İyi ki Arnavutluk’ta doğmamışız neden?

(Çünkü Arnavutça bilmiyoruz)

Kaptan gemiyi ne zaman terk eder?

(Karaya çıkıp evine giderken)

Kahvaltıda ne yenmez?

(Öğlen ve akşam yemeği)

Fatih Sultan Mehmet on sekiz yaşını bitirince ne olmuş?

(On dokuz yaşına girmiş)

Adam bilgisayarın başında uyuya kalmış, ertesi gün nezle olmuş. Neden?

(Windows açık kalmış)

Bir atın başı kuzeyi gösterirse kuyruğu nereyi gösterir?

(Yeri)

Altı adam bir şemsiyenin altında ıslanmadan nasıl durabilir?

(Yağmur yağmazsa)

Hangi meslekte çalışanlar çalışırken sigara içemezler?

(Dalgıçlar)

Hangi devlet dairesinde ‘İşi olmayan giremez’ yazılı tabela yoktur?

(İş ve İşçi Bulma Kurumu’nda)

ÇOK GÜLDÜM

Bu hafta yine üç fıkramız var

Pazar günlerinin değişmezi fıkralar tabii yine Yıldırım Tuna’dan geldi

Haydi okuyalım:

Çöpçatan

Hayli tutucu bir aile 35 yaşına gelip hâlâ evlenemeyen oğullarına gelin aramaktan sonuç alamayınca, sonunda mahalle mahalle dolaşıp çöpçatanlık yapan bohçacı kadına başvurmuşlar.
Bohçacı, evlenmek isteyen delikanlıya ve ailesine bir sürü sorular sormuş, eş ve gelin olarak ne tip beklentileri olduğunu öğrenmiş ve haftalar sonra bohçacı harika bir kız bulduğunu müjdelemiş.
“Yaşı tam isteğinize göre” demiş, “Ev işlerinde bir uzman sanki... Harika bir aşçı, çocukları çok seviyor, o da büyük bir aile özlemi içinde, çıtı pıtı, müthiş de güzel!”

Aile çok çok mutlu olmuş.

“Hemen randevu al, gidip isteyelim” demişler, hatta düğün hesaplarına başlamışlar. Her şeyi ses çıkarmadan izleyen oğlan nihayet bohçacıyı bir köşeye çekip fısıltıyla sormuş.

“Acaba yatakta da iyi midir?”

“Bak haklısın, evlilikte bu çok önemli bir konu” demiş bohçacı birden ciddileşerek, “İyi diyenler de var, beş para etmez diyenler de... Ama çoğunluk ‘Eh işte, n’apalım idare ediyoruz’ diyenler... Ben de tam anlayamadım yani...”

Falcı

İki arkadaş hafta sonunda kafede sohbetteler... “Hayatım inanamazsın, geçen hafta sonunda bizim falcıya gittim, ‘Bir vakte kadar iş bulacaksın’ dedi, bak o kadar yıldır iş arayıp duruyordum, dün çağırdılar ve işe başladım” demiş birincisi, “Nasıl bildi inanamıyorum. Bak, anlatırken bile tüylerim yine dimdik oldu vallahi.”
Diğeri “O falcı gerçekten acayip biliyor şekerim” demiş, “Bana da ‘Senin hanene para değil ama sanki parayla ilgili bir şey girecek’ dedi, aynı geceyi Servet diye birinin yatağında geçirdim.”

Yoklar ülkesi

Kurşun

Geri kalmış fakir bir ülkede emekli adam saatlerdir ucuz ekmek kuyruğunda, sıra tam ona yaklaşınca fırında ekmek bitmiş ve kepenkleri kapatmışlar, “Yeter be!” diye isyan etmiş, “Fakiriz diye günlerdir ekmek bile alamıyoruz. Yettiniz artık!”
Bunu duyan polisin biri hemen adamın yanında bitivermiş, “Bana bak, böyle şeyler söylemeyi bırak yoksa...” diye onu sertçe uyarmış ve elinin parmaklarına silah şekli vererek adama doğrultmuş ve
“Bang!” demiş
Adam sinir içinde evine dönmüş, karısı onun şaşkın halini görünce “Ne oldu?” diye sormuş, “Ekmek yine mi bitti? Unları mı yok?..”
Adam “Yahu hanım memleketin durumu gerçekten berbat” demiş düşünceli bir şekilde, “Ne ekmeği ne unu karıcığım, yahu poliste kurşun bile yok.”