Harp Okulu’nda teğmenlerin geleneksel kılıç çatma töreni yapması gerici çevreleri pek öfkelendirdi!

AKP’li Cumhurbaşkanı 8 gün sustuktan sonra önce bir imam hatip okulunda, bir süre sonra da ABD seyahati sırasında bu öğrencilerle ilgili ağır laflar etti hatta bir bölümünün cezalandırılacağını bile söyledi.

Tepkiler gecikmedi tabii; halkın büyük bölümü genç teğmenlerin arkasında durdu, küçük bir bölüm de iktidarın arkasında durdu… Tarikatlar, cemaatler her zamanki gibi iktidarı destekledi tabii ki!

İnsanlar, her seferinde soruyor “biz bu karanlığa nasıl ulaştık?” diye, hiçbir fırsatı kaçırmayan bu iktidar döneminde, çıraklık, kalfalık ve en büyük bölümünü de ustalık döneminde tabii!

Gelin sizleri uzun yıllar öncesine, ülkenin nasıl dönüştürüldüğünü gösteren binlerce yaşanmışlıktan birine götürüp, hafızanızı tazeleyeyim…

İşte bugünlere böyle geldik!

“Artık, böyle bir ülkede yaşıyoruz...

Artık, böyle bir gerçeklikle karşı karşıyayız... Artık bu ülkede, hırsıza hırsız, ahlaksıza ahlaksız, haine hain diyemezsiniz!.. Derseniz, kaymakamı ardından valisi soruşturmayı bastırıverir!.. Minicik bir çocuk olsanız bile fark etmez; hükümetin görevlisi (devletin değil!) anında yakanıza yapışıverir...Tıpkı Keşan’da olduğu gibi!..

Edirne’nin Keşan ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğü, Cumhuriyet’in 84. yıldönümü nedeniyle ilköğretim okulları arasında bir kompozisyon yarışması düzenledi. Yekta Baydar İlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencilerinden biri “Cumhuriyet gelince” başlıklı kompozisyonu ile ikinciliği kazandı. Buraya kadar her şey normaldi. Her şey dinci yerel gazetede bu kompozisyon hedef alınarak “ödül istiyorsan ecdadına küfret” başlıklı bir yazı yazılmasıyla başladı. Bu yazının ardından Kaymakamlık soruşturma başlattı!.. Neydi ikincilik kazanan minik öğrencinin büyük suçu?

-Son padişah Vahdettin’den ismini kullanmadan “Hain” diye bahsetmek!

Suçun büyüklüğüne bakın! Kaymakam Abdülkadir Karataş yakalamış durur mu, hemen harekete geçti ve seçici kurulu oluşturan 7 öğretmen hakkında da soruşturma başlattı. Yeterli bulmamış olacak ki, görevlendirdiği milli eğitim müfettişleri okula gidip, öğrencinin kim olduğunu tespit etmeye çalıştı!

Kaymakam böyle celallenir de Vali geri kalır mı?!.. Edirne Valisi Nusret Miroğlu hemen inisiyatifi ele alıp, müfettiş görevlendirildiğini belirtti ve şu dehşetengiz saptamayı yaptı       

-O cümleler, o yaştaki bir çocuğun kuracağı cümleler değil. Soruşturma sonunda anlaşılacak...

Anlaşılacak olan neydi? Vahdettin’in hain olmadığı mı? Ayıptır ayıp! Vali ile kaymakam bu durumda Nutuk ve Mustafa Kemal hakkında da soruşturma açmalıydı! Bakın daha Nutuk’un birinci sayfasında büyük devrimci, padişah ve etrafındakileri nasıl tanımlıyordu:

-Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkak.

Demek ki o minicik çocuk, kendi düşüncelerin üstüne bir de Nutuk’un ilk sayfasındaki bu sözleri eklese, demek okuldan bile kovulabilirdi...

-Utanç vericiydi, bir vali çocuğu olarak utanç duymuştum!

Vahdettin’in ihanetleri sayfalara sığmaz!

O Vali, o Kaymakam ve sırtını dayadıklarına biraz tarih bilgisi de ben vermiş, sormuştum:

 -Mustafa Kemal ve arkadaşları için idam emri çıkaran, şeyhülislama da bu konuda fetva verdiren Vahdettin değil miydi?

-Kuvayı Milliye’yi haydut, Yunan ordusunu “hilafet ordusu” ilan eden Vahdettin değil miydi?

-İngilizlere damadı Ferit Paşa aracılığı ile sömürge olma teklifi yapan Vahdetin değil miydi?

-Milli Kurtuluş Savaşı’nı engellemek için Anadolu’nun en kritik noktalarında Aznavur gibi soysuzlara isyanlar çıkarması için emir, unvan ve para veren Vahdettin değil miydi?

-Kurtuluştan hemen sonra, 17 Kasım 1922’de İngiliz savaş gemisi Malaya’ya gizlice binip ülkesinden kaçan Vahdettin değil miydi?

Böyle bir kişi için “Hain” sıfatı çok az kalıyordu, o nedenle bu sıfatın yanına Nutuk’un birinci sayfasında yer alan “soysuz” ve “alçak” sözcükleri de mutlaka eklenmeliydi!

Keşan’da yaşanan, buzdağının yalnızca görünen yüzüydü…

Anadolu’nun dört bir yanında her gün buna benzer yüzlerce örnek yaşanıyor devleti ele geçirmek, oralara kendi yandaşlarını oturtmak yetmiyor, toplumu da devşirmek için her fırsat kullanılıyordu. Beyin yıkayarak, çarpıtılarak, olmadı zor kullanarak, minicik beyinler üzerinde hegemonya kurularak... Dünya klasiği Heidi’nin büyükannesini bile türbana sokan kafadan her şey beklenirdi! Bu ülkenin aydınlık insanlarının, yurtseverlerin çok ama çok uyanık olmaları gerekiyordu...

-Karanlık kol geziyordu!”

İşte bugün, yukarıda yaşananlar gibi binlerce örnek karşısındaki suskunluk, adam sendecilik, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” bencilliği bizi “Tek adam” bataklığına sürükledi!

Umut tükenmez. Nitekim bu karanlıktan kurtulmak için bir umut, bir şans doğdu; bunu kullanmak, çocuklarımızın geleceğini kurtarmak elimizde…

-Şartı da çok basit, birlik olmak, ele ele vermek ve karanlığı kovmak!