ANALİZ

Erken seçim istemek doğru mu?

Son günlerde CHP’liler arasında bir huzursuzluk var.

Yerel seçimdeki zaferin bir an önce merkezi otoritede de yaşanmasını isteyen CHP’liler “erken seçim çağrısı” yapılmasını istiyor.

Ayrıca sadece CHP’liler değil, CHP dışındaki kimi muhalif çevrelerden de bu talep sıkça dile getirilmeye başlandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Erdoğan’dan randevu istemesi, AKP Genel Merkezi’nde görüşmesi, Erdoğan’ın iade-i ziyaret yapacak olması, yumuşama ve normalleşme mesajlarının verilmesi de muhalefette tartışmalara yol açıyor.

Özgür Özel, pasif davranmakla hatta Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmekle suçlanıyor.

Elbette bu eleştirilerde haklılık payı var, ancak özellikle erken seçim için çok bastırmanın gerçekten mantıklı olup olmayacağı konusunda ciddi kuşkularım var.

Öncelikle erken seçim konusunda tek karar yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi.

Erdoğan’ın işaret vermemesi halinde AKP ve MHP grubunun erken seçim için oy vermesi mümkün değil.

Ayrıca asla ihmal edilmemesi gereken bir nokta daha var.

Meclis’te çok sayıda yeni milletvekili var. Bu milletvekillerinin “kıyak emeklilik” hakkı kazanmaları için en az iki yıl milletvekili olmaları gerekiyor.

Şu anda yapılacak bir erken seçim çağrısına muhalefet milletvekillerinden de karşı çıkanlar olacaktır, çünkü bu hakkı kazanmadan seçime gitmeyi bir risk olarak göreceklerdir.

Şimdi konuyu biraz daha açalım.

Erken seçim yapılırsa elbette cumhurbaşkanlığı seçimi de yapılacaktır.

Mantıken kamuoyu desteği yüzde 40’a düşmüş olan Erdoğan’ın seçilemeyeceği düşünülüyor.

Ama sorun AKP adayında değil, muhalefetin adayında.

Hemen yapılacak bir erken seçim çağrısının karşılık bulması halinde AKP için adaylık sorunu olmayacaktır ama aynı şeyi muhalefet için söylemek mümkün değil.

Erdoğan’a karşı kazanabilecek aday elbette CHP’nin adayı olacaktır ama bu aday kim olacaktır?

2023 seçiminde Kılıçdaroğlu’nun dayatma ile aday olduğu, oysa Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’la seçimin kazanılabileceğine inananlar yine aynı duygu ve düşünce içindeler.

Bu durumda CHP’de aday belirlenmesi yine kriz yaratacaktır.

İkinci olarak, CHP yerel seçimde büyük başarı kazandı ama muhalefetin tüm kesimlerinden de oy almayı başardı.

Sonuçta bunlar şimdilik “emanet” sayılabilecek oylardır.

Gidilecek bir yakın erken seçimde her parti seçmeni kendi partisine dönecektir.

Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre bugün seçim olsa barajı aşacak 4 parti olduğu görülüyor.

Bunlar; AKP, CHP, DEM Parti ve MHP.

Eğer küçük partilerden CHP’ye giden oylar geri dönerse, CHP belki yine birinci parti olabilir ama Meclis’te çoğunluğu elde edemeyebilir.

Ama asıl sorun cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanacaktır.

Şimdiden çok belli ki ilk turda bir sonuç alınamaz.

Çünkü bu kez 6’lı masa gibi bir ittifakın kurulması pek mümkün görünmüyor, bu durumda ilk turda en az 4 veya 5 parti aday çıkaracaktır.

İkinci tur aşamasına gelindiğinde ise seçmen ister istemez Meclis’te oluşan aritmetiğe bakacaktır.

AKP-MHP bloku 300’ü geçerse ikinci turda muhalefet partilerinden bazılarının Erdoğan’a yönelmesi daha büyük olasılıktır.

O halde şu anda “ille erken seçim” diye tutturmak mantıken bana yanlış geliyor.

BUNU YAZMAK GEREK

Yumuşama CHP’nin değil, Erdoğan’ın talebi

Pek çok kişi diyor ki, “Özgür Özel neden bu kadar mülayim davranıyor, bu yumuşama normalleşme nereden çıktı, CHP oyla eline geçirdiği fırsatı iyi kullanmalı, iktidara karşı daha sert muhalefet yapmalı, erken seçim istemeli.”

Ama olaya tersten bakalım.

Yumuşamayı, normalleşmeyi talep eden CHP ve genel başkanı mı yoksa Erdoğan mı?

Söylemlere baktığımızda bu kavramların aslında Erdoğan tarafından ortaya atıldığını görüyoruz.

Özgür Özel, Erdoğan’dan randevu isterken “normalleşme, yumuşama” demedi.

Bu kavramlar görüşmeden sonra ortaya çıktı.

“Normalleşme” sözünü ilk kullanan Erdoğan oldu.

Bu kulağa hoş gelse bile aslında Erdoğan durumun normal olmadığını itiraf etmiş oldu.

Biri “normalleşelim” diyorsa demek ki durumun anormal olduğunu kabul ediyordur.

Erdoğan yakın tehlikeyi görüyor.

Güç dengesi artık aleyhine döndü, eskisi gibi “milli irade bizim arkamızda” deme şansı yok.

Ayrıca bu koşullarda artık önünde sadece ve en fazla 4 yıl kaldığını ve görev süresini uzatma şansının kalmadığını da görüyor.

Bu nedenle normalleşme adı altında bir iktidar değişikliğinde hesap sorulması ihtimalini ortadan kaldırmaya ya da en aza indirmeye çalışıyor.

CHP’liler, “AKP’ye teslim mi oluyoruz, oyuna mı geliyoruz, Erdoğan’ın ekmeğine yağ mı sürüyoruz” fobisinden kurtulur, Özgür Özel de süreci iyi yönetirse demokrasiye ve hukuk devletine dönme süremiz çok kısalır.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Sokak hayvanları konusunda bile milleti bölmeyi başardılar

Erdoğan iktidarının ülkeye verdiği en büyük zararlardan biri hemen her konuda toplumu ikiye bölmeleri bana göre.

Konu ne olursa olsun AKP, toplumu hemen iki parçaya bölmeyi başarıyor.

Bugüne kadar bundan hayli de yarar sağladı, bu da bir gerçek.

AKP’nin son “bölücü” tutumu sokak hayvanları konusunda oldu.

AKP tarafından hazırlanan bir yasa teklifine göre başıboş ve saldırgan sokak hayvanlarının, özellikle köpeklerin “uyutulması, yani itlaf edilmesi” isteniyor.

Tabii buna hayvanseverler şiddetli karşı çıktılar.

Ancak ne gariptir ki, AKP’liler hemen taraf olarak sokak hayvanlarının öldürülmesi gerektiği konusunda kamuoyu oluşturmaya başladı.

Yandaş medya sürekli olarak sokak hayvanlarının saldırısına uğrayanları haber yapıyor, çözümü de uyutmada görüyor.

Sonuçta durum kısa sürede yine bir bölünmeye yol açtı ve AKP medyasının bu tavrı nedeniyle konu bir siyasi çekişmeye dönüştü.

Ben de hayvanların öldürülmemesi konusunda görüş bildirdim önceki gün yayınlanan Youtube konuşmamda.

Anında trol saldırısı başladı.

Üstelik bazı yerlerde sokak hayvanlarının gerçekten saldırgan olduğunu, tehlike yarattığını, hatta kendi kızımın bile benzer bir saldırıya uğradığını da anlattım “ama” dedim, “Bu hayvanların öldürülmesinin gerekçesi olamaz, hem belediyeler hem merkezi otorite buna insani bir çözüm bulmalıdır” dedim.

Sokak hayvanlarının öldürülmesini isteyenlere şunu sormak isterim; insanlara hayvanlar değil, insanlar daha çok zarar veriyor. Peki insanlara saldıran, yaralayan ve hatta öldürenleri öldürüyor muyuz? İnsana zarar veren insanlar bunu bilerek isteyerek yapıyor. Oysa sokak hayvanları çoğu kez korktukları için saldırgan oluyor. Onları hemen öldürmek mi gerek?

BAŞIMDAN GEÇEN ŞEYLER

Özel ambulans çağırmak bu kadar pahalı olabilir mi?

Şiddetli bel ağrım tutunca gecenin 03.00’ünde hastaneye gittim.

Özel sağlık sigortam olduğu için gitmek istediğim Acıbadem hastanesini arayıp bir ambulans çağırdı eşim.

15 dakika içinde geldiler, koluma bir serumla ağrı kesici bağlayıp sedyeye yatırdılar ve ambulansa kadar taşıdılar.

Hastaneye gidince öğrendim ki ambulans bedeli özel sağlık sigortası kapsamı içinde değilmiş.

Sözleşmede bu varmış ama nereden kalsın aklımda.

Tamamı 10 dakika süren bu taşıma işlemi için önüme konan fatura 5 bin lira.

Normalde ambulans bile çağırmazdım ama ağrı o kadar şiddetliydi, daha da önemlisi o kadar acı veriyordu ki, kapıya kadar gidip bir taksiye binecek gücüm bile yoktu.

Taksiye binebilsem sadece 100 lira ödeyecektim çünkü evle hastane arası taksimetre ancak bu kadar yazar.

Ama 5 bin lira ödemek durumunda kaldım.

10 dakika süren bir taşıma için bu kadar para alınması bana göre normal değil.

Sonuçta usulen bir ağrı kesici verildi o kadar.

Hani kalp krizi geçirirsiniz de yolda sizi hayata döndürürler ki bunun bedeli yok, ama öyle değil ki.

Özel sağlık hizmetlerinin bedeli hiç de normal değil.

Burada da bir “normalleşme” olmalı artık.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Özgür Özel, “Adayımız İmamoğlu” demiş

Habercilikte başlık çok önemlidir.

Bir haberi okutmak için başlık özenle seçilmeli, dikkat çekmelidir.

Anca bu başlıklar farklı anlamlara çekilebilecek nitelikteyse bu olmaz, çünkü bu bir tür sahtekarlıktır.

Bunun örneklerinden birini dün yaşadık.

Aralarında koca koca gazete ve televizyonların da olduğu bazı internet haber sitelerinde şöyle bir başlık vardı;

“Özgür Özel ‘adayımız İmamoğlu’dur’ dedi.”

Bu başlığı okuyunca ne anlıyorsunuz?

Akla ilk gelen yapılacak ilk seçimde CHP’nin cumhurbaşkanı adayının İmamoğlu olacağı değil mi?

Yanlış.

Çünkü Özgür Özel’in ağzından verilen bu başlık, Belediyeler Birliği başkanlığı için aslında.

Ben bile ilk anda tuzağa düştüm ve haberi açtım.

Tamam çok fahiş bir durum değil ama yine de medya etiği açısından hoş olmamış.