Psikolojinin temel süreçlerindendir. Örtük (farkına varmadan) öğrenmenin üç türü vardır. Alışma, duyarlılaşma ve klasik koşullanma.

Alışma; uyarıcının tekrar tekrar verilmesi sonucunda, organizmanın tepki vermeyi bırakmasına denir. Bir ortamdaki parfüm kokusunu bir süre sonra duymamak, kokuya alışmak örnek verilebilir.

Bölücü terör örgütünün şehit ettiği ilk askere herkes tepki gösterirken ardı arkası kesilmeyen şehitlere ve bölücü terör örgütüne karşı alışmak da bir örnektir.

Duyarlılaştırma; alışmanın tersidir. Zararlı uyarıcıdan sonra duyarlılaşmış organizmanın, tüm uyarıcılara hafiflemiş bile olsa güçlü tepki vermesidir. Çok ciddi bir trafik kazası geçiren birisinin fren sesi duyduğunda korkmasıdır.

Pandemide hastalanan birinin “son dakika” diyerek vaka sayıları ve Türkiye haritalarını gösteren haberler sonrası, korkuyla evin içinde bile maske ile oturmaya başlamasıdır. Meşru yollar ile sesini duyurmaya çalışan halkın, şok eden tedbirlere maruz kalmasını yaşayan birinin tekrar hak aramaktan korkması da bir
örnektir.

Bugün medya, dünyada en önemli araçtır. Halkı yönetmek ve yönlendirmek için medyanın bir propaganda aracı olarak kullanıldığının birçok örneği var.

Psikolojinin bu temel süreçlerini, bir şekilde halkının yararına kullanırsan insanları özgürce düşünmeye sevk edersin. Eleştiriler bakabilen, somut şartların somut analizini yapabilen bir toplum var edersin! Adil, adaletli ve refah toplumu yaratabilirsin. Eğer istersen...

Eski çağlarda köleler, toplumda ayırt edilebilsin diye kulaklarına küpe takılırdı. Günümüzdeki küpe, gözümüzü ayıramadığımız medya ve akıllı telefonlardır...

Bahar bayramı

Köleci toplumdan kalma bir gelenek olan Nevruz, dünyanın dört bir yanında benzer gerekçeler ile yapılan bir etkinliktir. Baharın gelişi, bolluk bereket, uyanış, yeni yıl vb. kavramlar ile karşımıza çıkmaktadır. Her toplumda adı aynı olmasa da ana tema aynıdır.

Son yıllarda Nevruz ayrışmanın bir aracı olarak kullanılmıştır. 2013 Nevruz kutlamaları, önemli bir dönüm noktasıydı. O gün bölücü örgüt, Türkiye’den çekilme kararı alıyordu.Anlaşılan bölücü terör örgütü için Türkiye, tehdit olmaktan çıkmıştı! Elebaşı ise sık sık yeni bir Türkiye, yeni bir Ortadoğu ve yeni bir süreç vurgusu yapıyordu...

Bu arada bölücü terör örgütü, Malazgirt’te toplanıp fesih kararı alsın iddiası ile gözler 1071’e çevrildi. 1071 Malazgirt Savaşı, tarihimizde önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak 1071’i, büyük önder Atatürk olmasa bugün kimse hatırlamayacaktı!

Tarihin akışındaki bir savaşta, kazanan ve kaybedenlerin olduğu bir ayrıntı olarak yer alacaktı.

Osmanlı’yı da Selçuklu’yu da ve ondan önceki dönemleri de tarihimizin bir parçasıdır diyen ve öğreten Atatürk’tür! Atatürk tarih birliğini sağlamamış olsaydı, çoktan tarih olmuştuk...

Çünkü Atatürk, etnik temelde bir millet ve devlet kurmadığı gibi tarihin bir parçasını başlangıç alıp, burasıdır demedi. Ulus devletlerden önce var olan imparatorlukların tarihi ise imparatorluğu kuranla başlar...
Atatürk bunu yapmadı.

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken etnik ve dinsel hiçbir kriteri esas almamıştır. Hem emperyalizme hem de işbirlikçilere karşı savaşmıştır. Anadolu’da yaşayan hiçbir etnik yapıyı düşman görmediği gibi yok da saymamıştır.

O günlerde, milletimizi meydana getiren milli unsurları defalarca dile getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken hiç kimse unutulmamış, yok da sayılmamıştır...

Son olarak geride bıraktığımız 20 yılı aşkın sürede bölgemizde ve dünyada yaşananlara bakalım. Rejimleri, sınırları, adları, başkentleri ve bayrakları değişen onlarca ülke gördük!

Bu devletleri kuran ulusların, etnik ve dinsel yapılara dayanan devletçiklere bölündüğünü gördük.

Bu zor günlerde Atatürk’ün yolunda ayrılmadan, birliğimizi koruyalım. Vatanın bütünlüğünün milletin birliğinin tek yolu, Atatürk’ün yoludur...