Savaşlar, çatışmalar, kutuplaşma, yoksulluk, yoksunluk...

Dünya iyi bir yer değil.

Metroda, otobüste her yerde insanların yüzü asık. Trafikte herkes birbiriyle kavga ediyor. Gözünün üstünde kaşın var diye insanların birbirini bıçakladığı bir dönem.

Sokak çeteleri, kara para, sanal bahisle çöken hayatlar.

Uyuşturucu kullanımının gün be gün arttığı, gençleri tuzağına düşürdüğü zamanlar.

Peki bunca kötülük arasında ‘kendi iyi alanını’ yaratmak mümkün mü?

Hem ruhsal, hem fiziksel olarak güvenli, besleyici ve huzurlu bir ortam oluşturabilir miyiz?

Stresimizi azaltabilir, üretkenliğimizi artırabilir, her şeye rağmen bu dünyaya ve insanlara güvenebilir miyiz?

Bilmiyorum ama en azından deneyebiliriz.

Kendimizi tanımak, sevmekle başlayabiliriz belki de.

İnsanlarla ilişkilerimize sınırlar koyup, neye evet, neye hayır diyebileceğimizi öğrenebiliriz.

Şefkatli olmaktan vazgeçmeyip, en azından kendimiz dışında, ihtiyacı olanlara el uzatabiliriz.

Minimalist yaşayabiliriz. Tüketimi sınırlayabilir, bizi besleyen, işlevsel olana yönelebiliriz.

Unatmayalım az çoktur.

Kendine ait bir köşe yaratabilir, orada çiçek açan bitkilere yer verip, tohumlarından doğan çiçeklerle umutlanabiliriz.

Plazalarda hapsolmak zorunda olabiliriz ancak açık alana koşabilir, oksijeni içimize çekebilir, yaz geldi, sahile bir sandalye atıp, elimize de çayımızı, kahvemizi alıp uçsuz bucaksız denize dalıp hayal kurabiliriz.

Elimize bir kitap alıp, bir ormana, bir parka giderek çimin üzerine attığımız hasırımızın üzerinde kitap okuyabilir, meditasyon yapabiliriz.

Linç mekanı sosyal medyayla aramıza mesafe koyabilir, sürekli kaçamasak da birkaç saat diyet yapabilir, kötücüllükten uzak kalabiliriz.

İnsanın enerjisini emenlerden uzak durup, hayatı anlamaya çalışan, sürekli sızlanmayan dostlar edinebiliriz.

Yavaşlayabiliriz. Her şeyi o gün halletmek zorunda değiliz.

Olanca ağırlığımızla kendimizi bırakabilir, dünyanın bizi taşıyıp taşıyamayacağını test edebiliriz.

Kendi alanını yaratabilmek pahalı değil, ulaşılabilir bir lükstür.

Uyanır uyanmaz, aynaya bakıp, “Bugün seni nasıl mutlu edebilirim” diye kendimize sorabiliriz.

Hep başkalarının ihtiyacına cevap vermektense, kendimize bu soruyu sorabiliriz.

Güzel bir müzik koyup, belki biraz onun ritmine teslim olabiliriz.

Doğada uzun yürüyüşlere çıkabilir, bir kediyi, bir köpeği sevip, onlara dokunup, gerçek sevgiyi duyumsayabiliriz.

Hadi bugün Pazartesi. Milat olsun. İyi beslenip, kendimizi şımartacak bir hayatın ilk günü olsun.

Biz iyi olursak, belki başkalarına da iyi geliriz.

Kitabın yerini ekran mı aldı?

Bu sorunun cevabını ünlü İngiliz gazetesi The Guardian veriyor. Habere göre, çocuklara kitap okuma oranı düşüyor. Özellikle Z kuşağı ebeveyleri kitap okumayı ‘sıkıcı’ buluyor. Uzmanlara göre, ekran süresi bire bir etkileşimleri azaltıyor ve çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor. Dikkat!

Nâzım Hikmet, Zülfü Livaneli, Edip Akbayram ve Cem Adrian

Türk şiirinin evrensel ismi Nâzım Hikmet ölüm yıl dönümünde  Moskova Nâzım Hikmet Vakfı’nın düzenlendiği etkinliklerle anıldı. Ünlü sanatçı Cem Adrian Nâzım Hikmet anısına gerçekleştirdiği akustik konser ile Moskova’da unutulmaz bir geceye imza attı. Konser başlangıcından sonuna dek dinleyenleri etki altına alan eşsiz yorumuyla seyirciyi adeta büyüleyen Cem Adrian’a Moskova’da büyük bir ilgi ve hayranlık vardı. Salonu tam kapasite dolduran seyircinin sanatçıya eşlik ettiği anlarda hep bir ağızdan söylenen şarkılar birbirinden güzel anlara sahne oldu. Moskova Nâzım Hikmet Vakfı Onursal Başkanı da olan Zülfü Livaneli her yıl olduğu gibi bu yıl da Moskova’daydı. 2025 yılı Nâzım Hikmet Dostluk Ödülü Gün Benderli’ye verildi. Genç yaşta siyasi sebeplerle sürgün yılları yaşayan ve Nazım Hikmet’in önerisi üzerine Macaristan’a gelen Gün Benderli Budapeşte Radyosunun Türkçe yayın servisinde editör ve sunucu olarak çalıştığı yıllarda Eşi Necil Togay ve meslektaşı Yılmaz Gülen ile birlikte gerçekleştirdikleri çalışmalarla, Nâzım Hikmet’in kendi sesiyle okuduğu şiirlerin kayıtları arşivledi. Bu kayıtlar, hem Türk hem dünya edebiyatının sesli mirası açısından paha biçilmezdir.

Harmoni Korosu etkileyici bir performansla tekrar sahne aldı! Gösteri sırasında yakın zamanda aramızdan ayrılan ünlü sanatçı Edip Akbayram’ın kendi sesinden bir şiirine de yer veren koro izleyiciden büyük alkış aldı.

Vakfın Başkanı Ali Galip Savaşır ile geçen yıl yine Nâzım Hikmet anmasında Moskova’da tanıştım. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ni de açan Savaşır’ın emekleri çok kıymetli. O olmasaydı, yıllardır yapılan bu organizasyon yapılamazdı. Kendisini bir kez daha tebrik ediyorum.