Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Mabel Matiz’in Perperişan şarkısına erişim engeli istiyormuş.

E aile yılı tabii.

Peki neden istiyor bunu bakanlık?

Efendim, çünkü bu şarkı aile kurumuna zarar verebilirmiş.

Çocuk ve gençlerin zihinsel gelişimini olumsuz etkileyebilirmiş.

Üstelik kamu düzenini bozabilir ve toplumda infiale yol açabilirmiş.

Demek varmış.

Aile kurumumuz gayet sağlıklı yürüyor, çocuk ve gençlerin zihinsel gelişimi fevkaladeymiş. Kamu düzeni deseniz bizden iyisi yokmuş meğer.

CİMER üzerinden vatandaşlarımızın da ‘Türk ailesinin örf ve adetlerine aykırı’ şikayetini de işin içine katarsak, bakanlığımız 5651 sayılı kanun kapsamında kamu düzeni ve genel sağlığa aykırılık gerekçesiyle Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurmakta haklı tabii...

Üstelik bu Mabel Matiz’in ilk falsosu değil bu.

Karakol şarkısının klibiyle de eşcinselliği özendiriyordu hatırlarsanız...

Mabel Matiz

Mabel Matiz, tüm bu yaşananlardan sonra sosyal medya hesabından ders gibi bir açıklama yapıyor, diyor ki: “Dertlerimiz varken, başka bir derdimiz yokmuş gibi günlerdir yazdığım şarkı sözleri sosyal medyada konuşuluyor. Kasıtlı, son derece art niyetli ve aklıselim biri tarafından algılanması imkansız olacak şekilde bambaşka bir yerlere çekiliyor. Şaşkınlıkla izliyorum. 100’ü aşkın eserin söz yazarı olarak, ilk ve son kez, Perperişan şarkısı özelinde kafaları biraz netlemek gereğini görüyorum. Şarkılarım her zaman hayatın pek çok alanından ilham almış ve hayatın kendisini anlatmıştır. Benim yazım tarzımla ortaya çıkmış bir üründe herkes, her dinleyen, kendine ait, kendine dair kişisel anlamlar bulabilir. Sanatın ve edebiyatın çekici ve güzel yanı da budur zaten. Bu şarkı halk edebiyatı geleneğine öykünerek, metaforlar üzerinden bir aşk hikâyesini anlatıyor. Dinleyenlerimin son derece aşina olduğu muzip bir anlatım tarzı. Misal, kuş dediğin yuva da kurar göklere de uçar. Artık nereden almak istersen. Sadece bir noktayı son derece net olarak ifade etmem gerekir ki, Herkese selamlar, Sofrada bereket, sokakta selamet, insanda dürüstlük ve daha niceleri gibi şarkıda geçen “toy bebe”, “kelek / ham / hayattan derslerini almamış ruh” manası taşımaktadır. (Kuşkusuz biçimde ve de tabii ki!) Benim bu hikâyenin neresinde olduğumun yorumunu ise sizlerin temiz kalplerine bırakıyorum. En kadim kültürel değerlerimiz arasında olan “ozanlık” gereği, bunun şahit olanı ve anlatıcısı da olabilirim. Son olarak, kamu düzeni ve genel sağlığımızın alt tarafı bir şarkıdan bozulacak kırılganlıkta olmadığına inanmak istiyorum. Bu algı yaratma çabaları arasında, zihni ve kalbi rencide olan ne kadar sevenim varsa her birine yürekten sarılıyorum.”

Evet Mabel Matiz, ben de sizin gibi kamu düzeni ve genel sağlığımızın alt tarafı bir şarkıdan bozulacak kırılganlıkta olmadığına inanmak istiyorum.

Bu ülkede milyon tane sorun var.

O ahlakı bozulacak diye endişelendikleri gençlerin karnı aç karnı.

Doğru beslenemedikleri o endişelendikleri çocuklar bodur kalıyor.

Bırakın sizin şarkıyı anlamayı, derslerini bile anlayamıyorlar, araştırmalar okuduklarını anlamadıklarını gösteriyor biliyor musunuz?

Aile kurumuna zarar meselesine gelince...

Gündüz programlarını hiç izlemiyorlar diyeceğim ama bunun mümkün olmadığını da biliyorum.

Her gün kim kimi karşı komşusuyla aldatmış, bir olup nasıl kocayı öldürmüşler bunu izliyoruz.

Heee, yasaklayın demiyorum. Bu programları fevkalade faydalı buluyorum.

Bize ayna tutuyorlar, namus lafını ağzından düşürmeyenlerin ne halde olduğunu anlatıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde de popüler müzik grubu Manifest’e takmışlardı.

Hatta mahkemelik olmuş, grup üyeleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hayasızca hareketler ve teşhircilik suçlamalarıyla açılan soruşturma kapsamında ifade vermiş, mahkeme, yurtdışı çıkış yasağı adli kontrol şartıyla serbest bırakmıştı.

Her şeyin çivisi çıkmış, siz hala bir şarkının bize neler yapacağını konuşuyorsunuz.

Mabel Matiz’in şarkısındaki gibi halimiz zaten ‘Perperişan’ değilmiş gibi...

(Not: Bu yazı yazıldığı sıralarda Mabel Matiz’in “Perperişan” şarkısı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının talebiyle 5651 sayılı Kanunun 8/A maddesi uyarınca, YouTube, Spotify ve Apple Music’te erişime engellenmiş, şarkı, platformlar tarafından henüz Türkiye’den görünmez kılınmamıştı.)

Dini tahammülsüzlük nasıl kaosa dönüştü?

Charles Dickens’ın ilk tarihi romanı Barnaby Rudge 1 ve 2, İnkılap Yayınevi etiketiyle raflarda. 1780 Gordon Ayaklanmaları’nı bir tarihçi titizliğiyle işleyen ve yazarın sadece iki tarihi romanından ilki olan bu başyapıt, dini tahammülsüzlüğün nasıl bir toplumsal kaosa dönüştüğünü anlatıyor. Edgar Allan Poe’nun meşhur ‘Kuzgun’una ilham olduğu söylenen Grip, Dickens’ın en şahsına münhasır karakterlerinden Barnaby Rudge ve “Papalığa Hayır!” nidalarıyla Londra semalarını kızıla boyayan öfkeli kalabalıklar, Dickens’ın kaleminde yeniden hayat buluyor. Gordon Ayaklanmaları’nın ortasında, kitle psikolojisini, insan ruhunun karanlık yönlerini, aşkı ve kahramanlığı ustalıkla işleyen bir klasik. Okuyun derim.