Her gün WhatsApp’tan birçok gazeteciye ulaştığı gibi bana da geldi mesajlar. Birkaç fotoğraf ve bilgi. Can Candan hoca, yıllardır bir gün aksatmadı, bizleri bilgilendirdi.

Boğaziçi Üniversitesi’nde toplanan akademisyen ve mezunlar derneği üyeleri, üniversite mensubu olmayan bir akademisyenin rektör olarak atanmasını protesto etmeyi sürdürüyor.

Rektörlüğe karşı sırt dönme nöbetlerinin 990’ıncı gününde bir açıklama yaptılar, “Sizlere özgür basının hâlen alınmadığı, öğrencilerin, birçok mezun ve emekli öğretim üyesinin girişlerinin engellendiği, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz” dediler.

★★★

Türkiye’de her gün gündem değişti.

Seçimler, siyasetin çalkantılı gündemi, ekonomik kriz, çeteler vs.

Onların gündemi hiç değişmedi.

Israrla, inatla sürdürdüler eylemlerini... Otoriter müdahaleye karşı, dile kolay 4 yıl üniversitenin akademik özerkliğini ve bilimsel özgürlüğünü savundular.

Tepeden inmecilik, kurumların hiçe sayılması, liyakatsizlik, hukuk dışılık, eylemlerde kullanılan şiddet...

Aslında Boğaziçi Üniversitesi bu dört yılda Türkiye gibiydi.

2024’te Anayasa Mahkemesi önemli bir karara imza atarak 2018 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılan rektör atamalarının hukuka aykırı olduğunu tescil etti.

Bu kararın ertesinde Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri hukukun üstünlüğü ilkesinin, demokratik teamüllerin ve akademik ahlak kurallarının gereği olarak ‘gayrimeşru konumları hukuken doğrulanmış’ dedikleri rektör ve idarecilerin istifa etmelerini talep etti.

Türkiye’deki diğer üniversitelerin de demokratik süreçler ve liyakat esasıyla evrensel kriterlere uygun modelle yönetilmesi bir başka çağrıları oldu.

Her iş günü, her öğlen meydanda toplandılar, rektörlüğe sırtını döndüler, gayrimeşru olarak gördükleri yönetimin demokratik olmayan uygulamalarının hiçbirini kabul etmediklerini, ilkelerinden vazgeçmediklerini söylediler.

★★★

İnsanın sahiden aklı almıyor.

Bir ülkenin gözbebeği üniversiteleri bir elin parmaklarını geçmiyorsa, o ülkeden ona var gücüyle sahip çıkması beklenir.

Prestijini, kalitesini koruması istenir. Kaç öğrencinin hayallerini süsleyen Boğaziçi, ODTÜ gibi üniversiteleri neden yerden yere vurursunuz?

Neden adını ‘en iyi’lere yazdıran bir üniversitenin, kıymetli hocalarını yaz-kış demeden yağmur, çamur, kar demeden liyakat için eylem yapmak zorunda bırakırsınız?

Aslında bunun cevabını 2021’de söyleşi yaptığım, Matematik Profesörü Betül Tanbay’dan almıştım. Dünyanın saygın hocalarından biri olan Tanbay, “Vasıflı, eğitimli gençlikten korkuluyor” demiş, cevabı net bir soru sormuştu, “Kendi gençliğimizden korkarak ilerlememize imkân var mı?”

Her alanda böyle değil mi?

İktidarını uzatmak için vasatlığı yaymaya çalışanlar, vasıflı insanların varlığından rahatsızlık duyarlar.

Vasatlığı yaymanın en kolay yolu da, eğitimden geçiyor maalesef.

Her devrimci gibi mandolin çalardım

CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, ‘Apolitik’in bugünkü konuğu.

- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Çayı koymak ve dem tutana kadar haber sitelerini, sosyal medyayı karıştırmak.

- En son hangi kitabı okudunuz?

On Binlerin Dönüşü.         

- En son hangi filmi izlediniz?

MoonFall.

- En sevdiğiniz ses ne sesi?

Dere sesi.

- En çok dinlediğiniz üç şarkı?

Selanik Türküsü, Karadeniz Karadeniz, Yerine Kimseyi Koyamadım.

- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

Karadeniz Karadeniz...

- Aşka inanır mısınız?

Evet, kesinlikle.

- Kırmızıçizginiz nedir?

İhanet.

- En sevdiğiniz yemek?

Kahvaltı.

- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Cağ kebabı, fena is kokuyor.

- Sizi ne heyecanlandırır?

Yükseklik.

- Yağmur mu, güneş mi?

Yağmur.

- Güz mü, ilkbahar mı?

Güz.

Mustafa Adıgüzel, anne ve babasıyla yer aldığı bu fotoğrafta henüz 2.5 yaşında. 

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Dinliyormuş gibi yapıp dinlememek, trafikte gereksiz korna çalıp atar yapmak, haksızlığa uğramak.

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Bu bende kalsın:)

- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Trakya Istranca’da çadır kurup, derede balık tutmak, ormanda ve dere boyunda dolaşmak isterim.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Doktor Mustafa Adıgüzel.

- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Küçükken mandolin çalardım her devrimci gibi. Şimdi çalabilir miyim, bilmiyorum.

- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

80, yani en az, yapılacak işlerim, yarım kalan hayallerim var.

FERDİ TAYFUR SEVGİSİ

Antalya’daki bir hastanede tedavi görürken karaciğer ve böbrek yetmezliği nedeniyle yaşamını yitiren 79 yaşındaki Ferdi Tayfur’un ölümü Türkiye’yi yasa boğdu. Biliyordum, en azından onunla konsere gidenlerden duymuştum. En büyük kalabalığı o topluyordu, sevenleri onu hiçbir yerde yalnız bırakmıyordu. Yine de bu kadar çok sevildiğini bilmiyordum. Bahçeli hariç. Son yıllarda benim için Ferdi Tayfur, Bahçeli ile bütünleşmişti adeta. O kadar siyasetle çevriliyiz ki Bahçeli’nin mesajlarında Ferdi Tayfur şarkısı kullanması, eski otomobiliyle Ankara sokaklarında tur atarken teybinden yükselen sesin Ferdi Tayfur’a ait olması odağımızı oraya çevirdi. MHP liderinin sanatçının ardından “O kardeşimdi, gönül diyarıma tercüman olan ses ve söz ustasıydı. Kelimeler boğazıma düğümleniyor” diyerek ne kadar üzüldüğünü de hatırlatalım.

Ancak gördüm ki, o kadar değil. Tahminimin çok ötesinde hayran biriktirmiş Ferdi Tayfur. Anlamaya çalıştım, en yakınıma sordum. Sözcü TV’de mesai arkadaşım, gazeteci Serap Belovacıklı “Bu kadar sevdiğimi bilmiyordum” deyince, ona bunu söyleten duyguyu anlatmasını istedim. Serap, “Bunun bir açıklaması yok aslında. Gidince fark ediyor insan. Bir daha asla yeni bir şarkı yapamayacağını anlıyorsun mesela. Bütün şarkıları hafızamda yer etmiş. Özellikle açıp dinlemedim ama her şarkısını ezberlemişim farkında olmadan. Evden biri gitmiş gibi hissettim. Çocukluğum gençliğim... Bir de o nazik beyefendi tavrı hep dikkatimi çekmişti. Arabesk, ülkede biraz kaba algılanan bir müzik ama Ferdi Tayfur kişiliğiyle bunu da yıkan biriydi bence” dedi. Evet, bu dünyadan bir Ferdi Tayfur geçti... Şarkıları hepimizin.