AİHM, Türkiye’nin, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş kararına yaptığı itirazı reddetti. Böylece AİHM kararı kesinleşmiş oldu. Kararın ardından sosyal medya hesabından açıklama yapan Demirtaş, “AİHM kararı elbette önemlidir ve hukuken bağlayıcıdır. Ancak sadece bizim açımızdan değil, 86 milyon yurttaşımız açısından kendi aramızdaki ‘kardeşlik hukuku’ her şeyden kıymetlidir” dedi.

Bu yazı yazıldığı saatlerde AİHM kararları ve anayasaya rağmen 9 yıldır cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş henüz tahliye edilmemişti.

Ancak MHP Lideri Devlet Bahçeli, yaptığı grup konuşmasında tahliye olacağının sinyalini şu sözlerle vermişti: Demirtaş’ın tahliyesi hayırlara vesile olacak!

Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kararlar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” dediği AİHM kararları uygulanmıyordu.

‘Terörsüz Türkiye’ süreciyle birlikte, ‘önder Apo’ sözlerinin ardından tüm eleştiriler ‘Madem barış yapıyorsunuz, Selahattin Demirtaş neden içeride’ eleştirileri yükseldi.

Demirtaş’ın içeride kalmasını isteyen sadece iktidar mıydı, o da tartışılır!

Peki AİHM kararı uygulanır, Demirtaş tahliye edilirse, bu aynı zamanda yıllardır içeride olan Osman Kavala ya da örneğin milletvekili seçildiği halde cezaevinden çıkarılmayan Can Atalay da tahliye olur mu?

Prof. Dr. Adem Sözüer’e sordum. Cevap çok netti: HAYIR.

Peki ama AİHM kararı emsal olmuyor mu?

Kararların hukuki değil siyasi olduğunu belirten Adem Hoca şöyle diyor: “Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanması en an başta hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Yargı kararlarının uygulanması günlük siyasi koşul, çıkar ve gereklere bağlanırsa bu keyfiliktir. Osman Kavala, Can Atalay ve aynı durumdaki herkes hakkındaki AİHM/AYM kararlarının yerine getirilmesinin geciktirildiği her gün anayasal düzenlemeler ihlal edilmişti. Edilmeye devam ediyor.”

★★★

MHP Lideri Devlet Bahçeli, konuşmasında şunu da söyledi: “Elbette PKK’nın kurucu önderliğinin son düzlükteki görüş, düşünce ve kanaatleri alınmalı, konuyla ilgili günlerdir yapılan kısır tartışmalar sonlandırılmalıdır. İmralı ile Edirne ihtilafı çıkarmanın, “Terörsüz Türkiye” hedefini baltalamanın arayış ve anlayışında olan bazı medya kuruluşlarının, sipariş ve sivri görüşleri seslendiren sözde uzmanların nereye hizmet ettiklerini çok iyi biliyoruz.

Hem Öcalan’ın hem de Demirtaş’ın arasına mayın döşemek suretiyle Terörsüz Türkiye adımlarını kösteklemeye çalışanların potansiyel hazımsızlıklarını görüyor, hiç kimsenin de bu oyuna gelmeyeceğini değerlendiriyoruz.”

Bir İmralı ziyaretinde Abdullah Öcalan’ın Demirtaş’a yönelik eleştirileri olduğu iddia edilmişti. O iddiaya göre Öcalan, “Daha önce HDP’nin yüzde 15’ler bandında bir oy potansiyelinin olduğunu görmüştüm.  ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ meselesi Selahattin ve Sırrı’nın hatasıydı.  Seni başkan yaptırmamaya çevirmelerine gerek yoktu.  Erdoğan’ı karşıya almalarına da gerek yoktu.  Demokratik ittifaklarına, çalışmalarına, cepheyi genişletmeye odaklanmalıydılar. Olmadı. Selahattin de hatasını anladı sanırım” demişti.

Bu sözler beni 2022’ye götürdü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşmasında HDP’nin tutuklu eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ı da hedef alıp “CHP’nin başını çektiği ittifakın bir cenahını oluşturan PKK’nın güdümündeki parti ne yapacağını, ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını belirlemek için milletvekillerinin dağdaki eli silahlı sevgililerinden gelecek icazeti bekliyor. Bunların göğsündeki şeref madalyası dağa kaçırdığı yavrular, bunlardaki vicdan bu. Ama Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek!”

Kim çıkarıyor ihtilafı sizce? Bu mevzuyu buraya taşıyan kimdi/kimlerdi?