Türkiye, uzun yıllardır “saldım çayıra mevlam kayıra” tadında bir yaşam döngüsü içinde, tabir yerindeyse, sürünüyor!

Büyük kentlerde, tatil yörelerinde silahlar hiç susmuyor... Hele istanbul; maşallah Teksas bunun yanında sütten çıkmış ak kaşık! Dünya medyasında Türkiye uzun süredir “kara para cenneti”, “mafya diyarı” olarak damgalanmış durumda...

Peki yalan mı? Tabii ki hayır! Nereden çıktığı belli olmayan milyarlarca dolar ortalıkta fink atıyor... Ancak geçmişle ufak bir farklılık var; eskiden kara para geliyordu, şimdilerde o kara para sahipleri tarafından getiriliyor!

Ne kadar mafya babası, uyuşturucu baronu, çete reisi varsa soluğu İstanbul’da alıyor, yani kara parayı kendi elleriyle getiriyor... Kendi aralarındaki hesaplaşmaları sokak ortasında, otomatik silahlarla kendileri görüyor!

Sırp, Gürcü, Hırvat, Romen, Rus mafyası mı istersiniz, dünyanın dört bir tarafından uyuşturucu tacirleri mi istersiniz, tümü mevcut, fazlası var eksiği yok! Her Tanrı’nın günü bir yığın operasyon yapılıyor, açıklamalara göre yüzlerce, binlerce suçlu yakalanıyor ancak melanetin kökü bir türlü kazınamıyor, tam tersine adeta ürüyor!

İşin can acıtan bölümü ise, bu muhteremlerin çoğu Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı sahibi. E, tabii 400 bin doları bastıran, ev sahibi olana şeker dağıtır gibi Türk vatandaşlığı bahşedilirse yaşadıklarımızın hiç de garipsenecek tarafının bulunmadığı ortada!

- Onlar tepişiyor, Türkiye cumhuriyeti yurttaşları eziliyor, kim vurduya gidiyor!

Bir cumhurbaşkanı bakan çocukları eksikti o da tamam!

Bu kadar kepazeliğin içinde eksik olan kalmış mıydı peki?

Kalmaz olur mu; dünyanın en geri kalmış, kara para ve uyuşturucu cenneti ülkelerinin diktatör tadında Cumhurbaşkanı ya da bakan çocukları vardı daha... Onlar da bu utanç tablosunda yerini aldı, başımız göğe erdi! Şu son iki hafta içinde yaşananları paylaşayım, bakın bakalım ülke hangi utanç denizinde kulaç atıyor görelim.

30 Kasım 2023... Avrasya Tüneli Avrupa çıkışı üzerinde motosikletini sağa çekip durmak için yavaşlayan moto kurye Yunus Emre Göçer’e arkadan hızla gelmekte olan diplomatik plakalı otomobil çarpıyor ve yere düşen Göçer’in üzerinden geçtikten sonra ancak 250 metre sonra durabiliyor. Geri geri geliyor, dışarı çıkan kişi arabadan çıkıyor ve polise şöyle sesleniyor.

- Diplomatım, dokunulmazlığım var!

Baştan aşağı yalan; bırakın diplomat olmasını o arabayı kullanması bile başlı başına suç! Direksiyondaki kişi Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Mohamed Hassan Şheikh Mohamud. Sonrası ise bir yalanlar silsilesi! Öncelikle trafik polislerinin tuttuğu tutanak gerçekten içler acısı, tamamen düzmece. Zaten görüntüler ortada. Sonrasında karakola götürülen Mohamud, bir süre sonra savcının talimatıyla serbest bırakılıyor. Hem de savcının görüntüleri seyretmesine rağmen!

Polisler Yunus Emre Göçer’in arkadaşlarına “intihar etti” diyor! Bunun da gerçekle hiçbir alakası olmadığı ortada. Göçer’in avukatı “kaçma şüphesi” nedeniyle bırakılmaması için dilekçe veriyor. Ancak hepsi boş ne yazık ki, Cumhurbaşkanı oğlu Mohamud, bir gün sonra hem de diplomatik pasaportla yurtdışına kaçıyor! Bu duruma neden olan görevliler hakkında soruşturma başlatıldı ama kuş bir kere kaçmıştı!

Gelelim Bakan oğluna... Yemen eski Ulaştırma Bakan’ı Ahmed Musa’aed Husseın Haidrah (77) hasta olduğu için tedavi amaçlı oğlu Musaeed Ahmed Musaeed Hussein (27) ile birlikte Türkiye’ye geldi. Eski Bakan ve sürücüsü oğlu cadde üzerinde hastaneye seyrettiği esnada yolun karşısına geçmek isteyen Pakize Özer’e (71) çarptı. Kaza sonucu yere savrulan Özer, başını yere çarpması sonucu ağır şekilde yaralandı. Kameralar kazayı olduğu gibi kaydetti. Kadın yoğun bakımda. Sürücü Hüseyin ise yüzde yüz kusurlu raporuyla hakim karşısına çıktı ve yurtdışına çıkış yasağı konularak adli kontrol şartıyla ev hapsine çarptırıldı...

- Buradaki avuntumuz bakan oğlunun kuş olup uçamaması oldu!

Futbolun kapkara yüzü!

Sayın medyamız genellikle şu başlığı attı:

- Futbolun utanç gecesi!

MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçının 1-1 bitmesinin ardından bir zat yanında adamları ile sahaya dalarak yumruğunu hakem Halil Umut Meler’in suratına patlattı. Yere düşen hakem aynı şahıs ve adamları tarafından defalarca da tekmelendi...

Önce saldırgan kim ona bakalım. Ankaragücü Başkanı Faruk Koca. AKP kurucusu ve iki dönem milletvekili. Pek sinirli, öfkesini kontrol edemeyen biri olduğu karıştığı olaylarla sabit. Mesela milletvekili olduğu dönemde Meclis’teki kavgalarda genellikle başrolde olduğu görülüyor. Bir de gümrük memuruna “yavaş çalışıyorsunuz” diye giriştiği bir olay düştü medyaya!

Daha traji-komik olanı ise şu:

- Futbol Federasyonu, kısa süre önce bu zata “Fairplay” yani centilmenlik ödülü sunmuş, iyi mi!

Neden şaşırmadığıma gelince: İnsanların sinir küpü haline dönüştüğü, futbolun siyasetin elemanı gözüyle görüldüğü, hakemlerin özellikle son sıralarda başlıca hedef haline geldiği bir ülkede olay yine de ucuz atlatıldı. Araya girenler olmasaydı çok daha feci durumlar yaşanabilirdi! Dünyaya nasıl rezil olduğumuz ise ayrı konu. Başımızın epey dertte olduğu, olacağı da öyle!

İşte size üç ayrı olay, yüzdüğümüz utanç denizinden üç nadide örnek...

- Yazık, günah bu ülkeye!

Özür: 09 Aralık’ta yazdığım “Sağlıkta devrimi göremeyen çocuklar” başlıklı yazımda iki bariz hata var. Belinay’ın annesinin adı Safinur Arı, ben Safiye Nur yazmıştım. İkincisi ise baba Mevlüt Arı kızına geçen genetik hastalığı nedeniyle bir beyin ameliyatı geçirmiş. Şu anda göz sorunu işini yapmasına engel değil, düzeltir özür dilerim.