Ortalama yaşları 81... Türk Silahlı Kuvvetleri’ne on yıllar boyunca şerefleriyle hizmet etmiş komutanlar... İsimlerini bir kez daha hatırlatayım: 

- Orgeneral Çetin Doğan (1940 doğumlu 84 yaşında) 
- Orgeneral Fevzi Türkeri (1941 doğumlu 83 yaşında) 
- Korgeneral Yıldırım Türker (1941 doğumlu 83 yaşında) 
- Tümgeneral Cevat Temel Özkasnak (1945 doğumlu 79 yaşında) 
- Tümgeneral Erol Özkasnak (1946 doğumlu 78 yaşında) 

Dün itibarıyla 1000 (yazıyla bin) gündür hapisteler! Peki niçin hapisteler? Hükümete karşı darbe suçlamasından! Kısaca o süreci de anlatayım. İbretlik bir hikayedir!

FETÖ iddianamesi!

Necmettin Erbakan 27 Şubat 2011’de vefat etti... 28 Şubat Davası, bu ölümün hemen ardından açıldı! Peki niçin beklediler? Çünkü Erbakan’ın bu içi boş davaya karşı çıkacağını biliyorlardı! Davanın iddianamesini Savcı Mustafa Bilgili hazırladı. 1’i sivil 103 kişi sanık oldu. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 Eylül 2013’te açılan dava toplam 106 celse sürdü. 3 kez mahkeme başkanı, 3 kez savcı değişti. 13 nisan 2018’de 21 sanığa müebbet, 78 sanığa ise beraat verildi. Komutanların rütbeleri söküldü, emekli maaşları silindi! Yargılama sürecinde 11 asker vefat etti.

İddianameyi hazırlayan Savcı Bilgili, FETÖ üyesi olmak suçundan 17 seneye mahkum edildi, hapishanede cezasını çekiyor! Diğer bir deyişle komutanlar, FETÖ iddianamesi ile yıllarca yargılandılar, inanılması zor hukuksuzluklar yaşandı. Sanık avukatlarının dinlenmesini talep ettikleri tanıkların neredeyse hiçbirisi dinlenmedi! Deliller değerlendirilmedi. Davaya eli değen herkes FETÖ bağlantılı çıktı! Daha geçen gün 28 Şubat döneminin Devlet Bakanı ve basın Sözcüsü Namık Kemal Zeybek, mahkemede “28 Şubat asla bir darbe değildir. Komutanlar suçlanamaz” demesine rağmen komutanlar hala hapiste! Genel kanı ise şöyle:

- Yargı, siyaset eliyle bir intikam aracı olarak kullanıldı!

Göstere göstere gelen ölüm!

Hepsinin çeşitli ve ciddi hastalıkları mevcut. Aileleri bunu duyurabilmek için başvurmadık yer bırakmadı, hepsi kulak ardı edildi... Derken 85 yaşındaki Korgeneral Vural Avar hapiste hayatını kaybetti. Hasta ve yaşlı olduğu biliniyordu. Ayrıca ileri derecede demans hastasıydı, kısa bir süre önce düşüp kaburgasını kırmıştı. Hücrede bir dakika bile kalmaması gerekiyordu. Ölümünün ardından Emekli Korgeneral Vural Avar’a 10 gün önce Şehir Hastanesi sağlık kurulu tarafından “Cezaevinde kalabilir. Fiziksel engeli yoktur” raporu verildiği ortaya çıktı, iyi mi! Gerçekten merak ediyorum; bu raporu verenler “Hipokrat yemini” etmişler midir? 85 yaşında bir demans hastasına bu raporu verirken vicdanları biraz olsun bile sızlamamış mıdır? Kamuoyunda büyük tepki yaratan bu ölümün hemen ardından 2 Adalet Bakanlığı bir genelge yayımladı. Bakın ne yazıyordu o genelgede:

- TC Anayasası’nın 104. maddesinin 16. fıkrasına göre sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak görev ve yetkisi cumhurbaşkanına aittir.

Bakanlık bununla da yetinmiyor, “Cumhurbaşkanlığı makamına gecikmeksizin eksiksiz sunulabilmesi amacıyla”, hasta ve yaşlı mahpusların Adli Tıp’a sevk edilmesi uyarısında da bulunuyordu.

- Bu da vakit geçirmeden yapıldı...

O yetki kimlere uygulandı?

Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu generallere ayrıntılı bir sağlık taraması yaptı. Yapılan incelemeler sonucunda 5 generalde de sürekli hastalık ve kocama halleri tespit edildi. Raporlar vakit geçirmeden savcılıklara gönderildi. Doktorlara göre de beş general hapiste kalamazdı. Devam etmeden önce, Cumhurbaşkanı’nın aynı süreçte üç hükümlü için kullandığı af yetkisini paylaşayım:

- Mezar evlerde günahsız insanları işkenceyle öldüren Hizbullah davası sanığı 71 yaşındaki Mehmet Emin Alpsoy’un, Saadet Partili sandık görevlilerini katleden 75 yaşındaki Hacı Sülük’ün, Sivas’ta yazarları diri diri yakan 75 yaşındaki Hayrettin Gül’ün hapisliklerini hasta ve yaşlı diye büyük bir hızla sonlandırdı!

Ayrıca, Cumhurbaşkanı’nın attığı imza sadece takdir ve yetki kullanmak değil, aynı zamanda görevini yapmaktı! 

Verilen raporlar mahkumun cezaevinde kalamayacak hastalıkları olduğunu, kocama hali bulunduğunu ortaya koyuyorsa Cumhurbaşkanı’nın “hayır” demesi mümkün değildi. O da zaten yukardaki örneklerde bu uygulamaya imza atmıştı...

- Ancak Cumhurbaşkanı, aynı durumla karşı karşıya olan generaller için imza atmadı! Cumhurbaşkanı siyasi olarak yakınlığı olan katilleri bile affederken, ciddi hastalıklarla boğuşan generalleri görmezden geliyor... Bu nasıl bir duygudur, bilmekten acizim açıkçası. Ancak çok iyi bildiğim bir başka şey var: - Beş general ikinci bin güne adım attı... Daha ne kadar dayanırlar bu işkenceye bilinmez... Onlar dik duruyor, aileler acı içinde kıvranıyor... Akbabalar ellerini ovuşturup sabırsızlanıyor...

- Tarih baba da kara kaplı defteri başında not düşmek için bekliyor...