Balıkta ortalama 100 gram başına yaklaşık 19.5 gram protein vardır.
Protein, kasların gelişmesinde önemlidir.
Kemis ve kas kütlesinin sağlıklı kalması yeterince protein almakla doğrudan ilişkilidir.
Çocuklar bolca tüketmelidir.
Selenyum, iyot ve D vitamini açısından zengindir.
Selenyum, bağışıklık sistemini güçlendirir.
Tiroid fonksiyonunu korur.
İnsan vücudu için gerekli 13 vitamin vardır.
Büyük bölümü balıkta bulunur.
Ayrıca 100 gram balık etinde 250-500 miligram arasında potasyum bulunur.
Potasyum, kalp atışlarının düzenlenmesi, sinir sistemi, kas kasılmasında kilit roldedir.
Balık eti magnezyum açısından da zengindir.
Balığın içinde omega 3 yağ asitleri bulunur.
Görme, kavrama ve motor becerilerini geliştirmede müthiş bir fayda sağlar.
Çocukların beyin, sinir sistemi ve gözlerinin gelişimi için önemlidir.
Malum balık mevsimindeyiz.
Ekmek arası balık en iyi ihtimalle 300 lira.
4 kişilik bir aile, sadece bir hafta sonu, yanında hiçbir şey içmeden sadece bir öğün Eminönü’ne gidip balık ekmek yese 1200 lira ödemek zorunda.
Oraya gitmek için ödeyeceği yol parasını hesaplamıyorum bile.
Üç tarafı denizle çevrili ülkemizde kişi başına balık tüketimi düşüktür.
2024 Su Ürünleri Raporu’na göre; 2023 yılında Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su ürünleri tüketimi Türkiye’de 8 kilodur. Dünya ortalaması 16 kilo, AB ortalaması 26 kilodur.
Ezcümle balık tüketimimiz düşüktür, çünkü onu alacak paramız yoktur.
Devlet Memurları Konfederasyonu, toplu sözleşme görüşmelerinden çıkan sefalet zammından sonra TÜİK önünde toplandı.
Cumhurbaşkanı’nın malum simit-çay hesabı bile artık onlara uymuyor.
Simit-çay, simit-ayran almakta dahi zorlandıklarını söyleyen memurlar eylemde ekmek arası balık kraker yedi.
Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede balığı kraker olarak yiyen vatandaşlarız biz.
Parası olanın bile deniz ürünlerini Yunanistan’da yediği ülkenin vatandaşlarıyız.
Balığın soframızda eksik olması, o vitamin ve minerallerden eksik olmamızın sonucudur PISA verileri.
PISA sınavı, 15 yaş grubundaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen bilgisi alanlarındaki bilgi ve yetkinliklerini ölçen bir testtir.
Türkiye, PISA sınavlarında; sınava katılan OECD ülkelerinin ve tüm ülkelerin puan ortalamasının altındadır.
81 ülkenin değerlendirildiği teste göre 2023’te Türkiye okuduğunu anlamada hem OECD ortalamasının altında kalmış, hem de 2018’deki sonuçlara göre 10 puan geriye gitmiştir.
Okuduğunu anlamanın ölçüldüğü okuma becerilerinde yeri 37 OECD ülke içerisinde 30’uncu olmuştur.
Bunun sebebi AKP’nin eğitim sisteminin yanı sıra, ülkeyi mahkûm ettiği yoksulluk, bunun sonucunda yeterince beslenememektir.
Balık yiyemeyen bir nesil, balık krakere mecbur edilmiştir.
Vitamin yerine dogmaların enjekte edildiği beyinler ya göçer ya da yok hükmündedir.
Bu arada balık krakerin 100 gramı 484 kalori.
40 gram balık kraker 10 liraya satılıyor.
Yarım ekmek arası balık krakerin fiyatıysa 17.5 liraya geliyor.
4 kişilik bir aile yarım ekmek arası balık kraker yese 70 lira eder.
30 gün, 3 öğün yarım ekmek arası balık kraker yese 1200 lira yapar.
İstanbul Planlama Ajansı’nın araştırmasına göre İstanbul’da yaşamanın maliyeti geçen yılın aynı ayına göre yüzde 42,86 arttı. İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti 102.045 lira olarak hesaplandı.
Yani bu koşullarda yarım ekmek arası balık kraker bile lükstür.
CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış hesaplamış, bugün Türkiye’de doğan her çocuk daha gözünü açar açmaz 140 bin lira borçla hayata başlıyor.
Çocuğu, genci, kadını, emeklisi...
Hem borçlu, hem aç ve çok mutsuz.
Geleceği görebiliyor musunuz ey okur?
Ya da geleceksizliği...
Aşk yetmez, şans da olmalı!
Bu haftanın kitap önerisi Ann Napolitano’nun ‘Merhaba Güzellik’ adlı romanı.
Ailesinin yarattığı sessizliğin içinde büyüyen William, üniversiteye başladığında kendini Julia’nın ona bütünüyle yabancı gelen ailesinin içinde bulur. William’ın geçmişi anlatılmamış bir hikâyedir, onu dinlemeye karar veren Julia’ysa geleceğini çoktan planlamıştır. Ancak Julia, William’la tanıştığında henüz şunu bilmeyecek kadar gençtir: Planlar, başkalarını hayatımıza aldığımızda darmadağın olabilir ve aileyle kurulan güçlü bağlar da kırılgandır. Julia ve her biri kendine özgü sesiyle var olan üç kız kardeşi, William’ı çocukluğundan beri kaçtığı gerçek benliğiyle yüzleşmeye iter; William’sa Julia’yı hayatın planlanamayacağı gerçeğiyle yüzleştirir.
Sevgili Edward’ın yazarı Ann Napolitano, kısa sürede çoksatar listesine giren yeni romanı Merhaba Güzellik’te bambaşka hayatların nasıl iç içe geçebileceğini, sessizlik duvarı aşıldığında nelerin açığa çıkabileceğini ve gerçek bağlar kurmanın ne demek olduğunu usulca, ama tanıdık heyecanları ustaca kullanarak anlatıyor. Görkemli bir aile destanı okuyacak, aşkın tek başına yetmediğini, biraz da şansın gerekliliğini anlayacaksınız.
DÜNYADAKİ SORUNLARIN SEBEBİ İKTİDARI BIRAKMAK İSTEMEYEN ERKEKLER Mİ?
Eski ABD Başkanı Barack Obama, Londra’da O2 Arena’da İngiliz tarihçi David Olusoga ile konuşuyor.
Ve öyle bir laf ediyor ki, insan haksız mı diye sormadan edemiyor.
Obama, “Dünyadaki sorunların yüzde 80’inin, ölümden ve önemsiz kalmaktan korkan ve iktidarı bırakmak istemeyen yaşlı erkeklerle ilgili olduğunu söylemek doğru olur” diyor.
Bence haklı.
İktidarı bırakmayı ölmekle eşdeğer tutuyor erkekler.
Tabii hepsi değil.
İktidarından başka hiçbir şeyi olmayan, koltuğu bırakırsa dünya altından gidecek zannedenler için böyle.
İktidar, erkek için ölüm kalım meselesi.
Kadınlar için öyle değil. Emekli olan kadınlara bakın. Resim yapıyor, biraz parası varsa arkadaşlarıyla seyahat ediyor, bahçesiyle ilgileniyor, hobileriyle hayatına renk katıyor. Tecrübelerini paylaşıyor.
Bir de erkeklere bakın. Güçten düşmüş zannediyor, işe yaramadığını düşünüyor, sürekli pohpohlanmak istiyor.
Hepsi değil tabii, ama acaba Obama’nın dediği gibi yüzde 80 olabilir mi?
HAYAL SATICISI
Sevgili program partnerim, başarılı oyuncu Berna Laçin’in oyunu ‘Hayal Satıcısı’ İzmir’de tiyatroseverlerle buluşuyor.
7 Ekim’de İzmir İstinyeArt’ta ve 9 Ekim’de İzmir Bostanlı Suat Taşer Tiyatro Salonu’nda sahnelenecek oyunda, gerçek bir yaşam hikayesinden yola çıkarak kadınlığın ezberlenmiş söylemlerine ayna tutuyor. Hapsoldukları bu dünyadan çıkışı engelleyen görme biçimini, özellikle de eril dili ve yarattığı körlüğü sorgulatıyor. Bir fal kahvesi, iki yaşam arasına sıkışıp kalmış bir kadın, gelenler-gidenler, içinde bulunduğu cendereden çıkamayanlar. Zehra İpşiroğlu’nun yazdığı, Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği oyunda Berna Laçin sahnede tek başına harikalar yaratıyor. İzmirliler kaçırmasın derim.