26’ncı Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un kaleme aldığı ‘Lider, Güç, Strateji’ kitabını okuyorum. Kitapta “Atatürk nasıl bir liderdi” başlıklı bölüm bugün ve her gün yol gösterici olmalı.
Fransız gazeteci Berthe G. Gaulis Türkiye’yi çok iyi tanıyor.
Kendisi gibi gazeteci olan eşi George ile uzun yıllar İstanbul’da yaşıyor.
1912’de eşinin ölümü üzerine Fransa’ya dönüyor, Kurtuluş Savaşı sırasında defalarca Anadolu’ya geliyor. Birkaç defa da Mustafa Kemal ile görüşüyor. Hatta bir seferinde Çankaya’da misafiri oluyor.
Hatta Meclis’te bir oturuma katılıp o anları şöyle anlatıyor: “Çok kısa bir arayla tam beş saat, topluluğa hitap edecekti. Öyle bir topluluk ki, çok farklı unsurlardan oluşmuştu. Bir kere olsun tökezlemeden, sürtüşmeyen sözlerinin egemenliği onu ilgilendirecekti. Düşüncelerini tam anlamıyla hakim bir halde konuşuyordu. Sözlerindeki şiddet tesadüfi değil, bilinçliydi. Topluluk, inanılmaz bir dikkat yoğunluğuyla fakat asla aşağılık duygusuna kapılmaksızın, bazen de heyecandan titreyerek yürekten onu dinliyordu.
★★★
Peki Gaulis’in tespitlerine göre Atatürk nasıl bir liderdi?
- Uzun vadeli hedefleri vardı. Bu hedefleri adeta davası olarak kabul etmişti. Davasına gönülden bağlanmış, adeta kendisini adamıştı.
- Vizyon sahibiydi. Ancak her zaman başkalarının düşüncelerine karşı çok saygılıydı. Bu düşünceleri öğrenmeye çalışan bir kişiydi.
- Bir liderde bulunması gereken neredeyse bütün niteliklere sahipti: Sezgi, gözlem yapma, kavrama, hızlı düşünme, parlak yargılama ve belki de az kişide görülen inanılmaz bir biçimde karşıdakilerin düşüncelerini dinleme yeteneği.
- Karizmatikti. Karizması, kılık ve kıyafetine, davranışlarına, inanılmaz hitabet gücüne dayanıyordu. Değer ve prensiplere dayanan karizmaya da sahipti. Bir asker olarak, gereksiz yere kan akıtılmasından nefret edişi ve insana insan olduğu için duyduğu saygı, onun değerlere ne kadar önem verdiğini de göstermek için yeterlidir.
- Vizyonerdi.
- Kapsamlı ve radikal dönüşümleri gerçekleştiren devrimci bir liderdi.
Orgeneral İlker Başbuğ’un kitaplarını okumuş, onunla defalarca söyleşi yapmış bir gazeteci olarak ‘Lider, Güç, Strateji’yi de okumanızı tavsiye ederim.
Atatürk’ü daha iyi anlamak için...
Kaybettiklerime onları sevdiğimi daha çok söylemek isterdim
Bugün ‘Apolitik’ soruları Zafer Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu yanıtladı.
- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Allaha şükrederek uyanırım. İlk işim telefonumdaki mesajlara bakmak olur. Her sabah mutlaka tıraş olur duş alırım. Mutlaka parfümümü sıkarım, ne giyeceğimi bir gece önceden hazırlarım, evden mutlaka sağ ayağımla çıkarım. Hastaneye vizit için uğrar, muayenehaneme geçerim. Kahvaltı etmem, pazar günleri kahvaltı hazırlamak benim işimdir.
Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu
- En son hangi kitabı okudunuz?
Yoğunluktan çok kitap okumaya zaman bulamıyorum. Yılmaz Özdil ‘Yaşamak Cesaret İster.’
- En son hangi filmi izlediniz?
‘Gelin Takımı’, sıkılmadan izlemekten keyif aldığım ve beşinci kez izlediğim Bodyguard.
- En sevdiğiniz ses ne sesi?
Sessiz bir ortamda ormandaki kuş sesleri.
- En çok dinlediğiniz üç şarkı?
Santa Esmeralda You’re My Everything, Volkan Konak Magusa Limanı, Antalya Medeniyetler Korosu İnsan İnsan...
- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?
‘Memleketim’, her dinlediğimde ya da söylediğimde milli duygularım en üst seviyeye çıkar.
- Aşka inanır mısınız?
Evet, aşka, özellikle ilk görüşte aşka ve ruh ikizine inanırım, ancak devam ettirebilmek için güvenin, bağlılığın, sıkıntılara karşı birlikte mücadele etmenin, iki tarafın da heyecanını kaybetmemesinin çok önemli olduğuna inanıyorum.
- Kırmızı çizginiz nedir?
Saygı ve empati hayattaki en önemli kırmızı çizgilerimdir. Saygının kaybedildiği bir yerde sorunların çözülmesi mümkün olmaz. Saygın olunması için empati şarttır. Eğer karşınızdakinin yerine kendinizi koyarsanız size nasıl davranılmasını istiyorsanız siz de öyle davranmalısınız.
- En sevdiğiniz yemek?
Size bir menü söylemek istiyorum, güzel bir balık çorbası, hafif tatlı olan zeytinyağlı fasulye ya da barbunya pilaki, beğendili bir patlıcan yemeği ve Hamsiköy sütlacı.
- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
Menüden anlaşıldığı gibi yemek yemeyi çok severim, dolayısıyla yemek ayırt etmem.
- Sizi ne heyecanlandırır?
Zor bir ameliyat açıkçası çok heyecanlandırır. Hastamı gördüğüm ve ameliyat kararı verdiğim ilk andan itibaren o ameliyatı yapana kadar en az 5- 6 defa, yatarken, tıraş olurken vs. kafamda bu ameliyatı yaparım. Çünkü hataya yer yoktur. Bir de Genel Başkanımızın özgürlüğüne kavuşma haberi herhalde beni en çok heyecanlandıracak haber olacaktır.
- Yağmur mu, güneş mi?
Yerine göre ikisi de. Dinlenmek istediğim zaman, kafamı dinlemek istediğim zaman, kısaca kendi kendime kalmak istediğim zaman yağmur, yapmak istediğim ama yapamadığım en önemli şeylerden biri olan yaz tatili için de deniz ve bol güneş.
- Güz mü, ilkbahar mı?
Genelinde yazı çok seviyorum. Dolayısıyla yazın habercisi ve yeşilin her tonunun görülebildiği, çiçeklerin açtığı bir mevsim, ilkbahar beni daha çok mutlu eder.
- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
Saygısızlık ve kaba davranışlar, kibir ve küstahlık, şımarıklık.
- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?
Çok küçük yaşta babamı, fakülte yıllarımda annemi son yıllarda bir abimi kanserden, diğer abimi de covid’den kaybettim. İnsan kaybettiklerinin değerini daha sonra çok daha iyi anlıyor. Eğer ki böyle bir şansım olsaydı, onlara onları çok sevdiğimi söyler, onlarla geçireceğim zamanın kıymetini daha çok bilirdim.
- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Sesiz ve sakin o duvar kâğıtlarındaki gibi bir adada, telefon çalmadan, mesaj gelmeden 3 gün... Hayali bile çok güzel. Bir siyasetçi, bir doktor her şeyden önce bir eş, bir baba, bir dede olarak 3 gün telefonsuz yaşamak inanın çok zor.
- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
İyi ve vicdanlı bir insan olmak istiyordum. Çevremdekiler de öyle bir intiba bıraktığımı söylerler. 6 yaşından beri askeri doktor olmak istedim. İyi bir hekim, iyi bir harp cerrahı, iyi bir ortopedi uzmanı, omurga cerrahı, bir arama kurtarmacı, Filenin Sultanları’nın doktoru, Ordu Milli futbol takımının doktoru gibi takım doktorluğu, bir akademisyen... Bunların hepsini yaşadım, mutluluğunu ve onurunu tattım. Siyasi olarak fikirlerimi sonuna kadar savunduğu için Zafer Partisi’nde yer aldım ve yönetim kadrosuna girdim. Bir insan olarak daha ne isteyebilirim ki? Onun için yine Ali Şehirlioğlu olmak isterdim.
- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
İlk okulu bitirdiğimde gitar çalmayı öğrenmek istedim ama sık ve uzun eğitimlerde teller parmaklarımı kesti, dolayısıyla gitardan soğudum, hayatımın her döneminde mutlaka bir enstrüman çalmayı istedim ama olmadı. Herhangi bir dinletide o enstrümanı çalan bir müzisyen olmayı çok istemişimdir. Son yıllarda bateri çalmaya başladım, ders aldım, şu anda evde elektronik baterim var.
- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Çok zor bir soru. Kimseye muhtaç olmadan benim o eski halimle hatırlandığım ve milletime, vatanıma, aileme karşı bir şeyler yapabildiğim bir yaşa kadar hayırlısıyla yaşamak isterim. Tabi ki Allah’ın bileceği bir şey.