Cumhuriyet Halk Partisi.

Yerel seçimlerin birinci partisi.

Anketlerde açık ara birinci çıkıyor.

Erdoğan’ın karşısına hangi adayını koyarsa koysun kazanacağı görülüyor.

Erdoğan da bunu görüyor ki, rakibini demokratik olmayan yollardan alt etmeye çalışıyor.

Peki buna rağmen, neden CHP’yi AKP’lilerden daha çok CHP’liler eleştiriyor?

Ülke 23 senedir ‘tek adam’la yönetiliyor.

Kendisini eleştirenler bir yere kadar gidebiliyor, o sınırı aşanlar kendilerini en iyi ihtimalle mahkemede, genelde de cezaevinde buluyor.

İşinden olabiliyor, terörist ilan edilebiliyor, marjinalleştiriliyor.

Oysa oldum olası CHP’yi eleştirmenin bir maliyeti yok.

Kimi eleştirirsen, ne kadar sert olursan ol, genel başkanından milletvekiline, belediye başkanından bürokratına ‘Eleştirilere ne diyorsunuz’ sorusuna, ‘Eleştiri hakkına saygılıyız’ cevabı veriliyor. Demokrasi deniyor, seçmenin eleştirisini başının üzerine koyuyor.

Bundan mı cesaret alıyoruz?

Kendimi ve medyayı da bunun içine koyarak soruyorum?

Erdoğan, ‘Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’ ya da ‘Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ üzerine oynarken...

Bu oyun üzerinden Türkiye’nin tüm sorunlarını unutturmaya çalışırken...

‘Bunlar yapamaz, bunlar daha aralarında anlaşamıyor, bunların derdi koltuk’ diyerek kendine prim yaptırırken farkında olmadan, hazır da eleştiri hakkımız varken onun oyununa dahil mi oluyoruz?

Sevgili okur,

Açız aç!

Kendi aramızda düşünebiliyor ama otosansür uyguluyor, artık her şeyi konuşamıyoruz bile.

İfade özgürlüğünü de CHP eleştirisi üzerinde kullanıyoruz.

Sevgili okur,

Ben demiyorum ki, Erdoğan ‘Nas’ı savunduğunda ‘Nas’ı savunan, faiz artırdığında bunu canhıraş destekleyenlerden olalım.

Ben demiyorum ki, altın yükseldiğinde yarım altın grafiği yaptıralım.

Ben demiyorum ki, hatalardan zafer devşirelim.

Ben demiyorum ki, cadı avına çıkıp, herkesi aynı torbaya koyup yargılayalım.

Ben diyorum ki, iktidarda olan biteni görelim.

Diyorum ki, iktidarın yapamadıklarını muhalefete yüklemeyelim.

Eleştirelim ama tüm eleştiri hakkımızı da orada kullanmayalım.

Kısacası iktidarın ne yapmak istediğinin farkına varalım, oyuna girmeyelim.

Diyeceksiniz ki muhalefet böyle olmasa iktidar, iktidar kalamazdı.

Onun için de Türkiye’de uzun zamandır inşa edilen rejime bir dönüp bakmak lazım.

Hak yenmesi kırmızı çizgimdir

Bugün ‘Apolitik’ soruları CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala yanıtladı.

- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Güne bir bardak su içerek başlamayı severim.

- En son hangi kitabı okudunuz?

Reşat Ekrem Koçu’nun “İstanbul Tulumbacıları” adlı kitabını okudum.

Kayıhan Pala

- En son hangi filmi izlediniz?

En son, eşimle birlikte “Bridget Jones’un Bebeği” adlı filmi izledik.

- En sevdiğiniz ses ne sesi?

Su sesini severim.

- En çok dinlediğiniz üç şarkı?

Bilge Su’dan Sabah, R.E.M’den Everybody Hurts ve Joe Satriani’den The Forgotten.

- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

Bugünlerde Moğolların “Bir Şey Yapmalı” şarkısı olurdu herhalde.

- Aşka inanır mısınız?

Evet aşka inanırım, hem de çok.

- Kırmızı çizginiz nedir?

Hak yenmesi, kırmızı çizgimdir.

- En sevdiğiniz yemek?

Lahana dolması, elbette.

- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Sevmediğim yemekler var ama asla yemem dediğim bir yemek yok.

- Sizi ne heyecanlandırır?

Üretmek, her zaman heyecanlandırır beni.

- Yağmur mu güneş mi?

Yağmur, sanırım Rize’de mecburi hizmette yaşadığım yıllardan kalma, yağmuru seçerim.

- Güz mü ilkbahar mı?

Güz. Sararmış yapraklar ve yeni bir döneme başlamanın heyecanıyla.

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Samimiyetsizlik, sahtekarlık, iftira.

Kayıhan Pala, 7 yaşında, henüz ilkokul 1. Sınıf öğrencisiyken.

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylerdiniz?

Eşime, “Haklısın” demek isterdim.

- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Okumak için beklettiğim kitapları okur ve bir süredir yazmaya fırsat bulamadığım sağlık sistemlerinin performans ölçütleriyle ilgili yazımı yazardım.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Yine kendim olmak isterdim, mümkünse daha az hata yapabilen biri olarak.

- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Maalesef herhangi bir enstrüman çalamıyorum.

- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Mümkün olursa 80 yaşımı görmek isterim doğrusu.

İNSAN KAÇ PARASI OLURSA ZENGİN OLUR?

En sevdiğim yazarlardan biri Seray Şahiner. Yunus Nadi Öykü Ödülü ve Orhan Kemal Roman Ödülü sahibi yazarın beklediğim yeni romanı ‘Vatan Millet Samatya’ çıktı. Aile bağlarını sevgiyle değil, zaaflarla kuran üç kuşağın, dönüşen İstanbul’la birlikte yeniden biçimlenen hikâyesi. Sevilmek isteyen kızların tetikte büyümelerinin, baskı altında yaşayan kadın ve erkeklerin hayatta kalmak için başvurduğu farklı çözümlerin çarpıcı panoraması.

Roman, İstanbul’a caddeler üzerinden damga vurmak isteyenlere, aynı caddelerden can havliyle geçenlerin gözünden bir bakış sunuyor. Bugünlerde ne okuyayım diyenlere şiddetle tavsiye olunur.

YERİM YURDUM FALAN VARDI IŞIKLARIM YANARDI

Kahramanmaraş depremlerinin 2. Yılında Adıyaman’da bir depremzedenin elindeki pankartta böyle yazıyordu: Yerim yurdum falan vardı, ışıklarım yanardı.

O kadar sıcak bir şeyden bahsediyor ki...

Sadece yıkılan bir mülkten değil, yuvadan bahsediyor.

Depremlerde 11 kentte 53 bin 537 kişi öldü. 107 bin 213 kişi yaralandı. Halka ev yapılacaktı, depremin yıldönümünde protokol beyler geçsin diye yol yapıldı.

İnsanlar evlatlarını, ana babalarını, kardeşlerini, evlerini, yuvalarını kaybetmiş, hâlâ çocuklarına dair tek bir iz bulamayan aileler var. “Bari mezarını bilseydik, gidip başında dua ederdik evladımızın” diyorlar.

İki yıl geçti, anmadan anmaya gündeme geliyor.

Tıpkı diğer felaketler gibi...

Tıpkı 78 cana mal olan Bolu’daki yangın gibi...

O kadar çok acı yaşıyoruz ki, artık kalbimiz yetişmiyor üzülmeye. Mutlu olmaya utanan insanlar oluverdik.

Dayanışma duygumuz olmasa halimiz harap. İyi ki dayanışıyoruz, iyi ki üzerimize basanlara direniyor, kurtarabildiğimiz kadarına yetişiyoruz.

Ama yetmez.

Bize adalet de gerek!

Yerimiz yurdumuz olsun, ışıklarımız yansın, çorbamız kaynasın, çocuklarımız gülsün diye bize adalet gerek! “Adalet mi var ki” diye kenara çekilmeden, bunu talep etmekten vazgeçmemek en büyük sorumluluğumuz.