BUNUY YAZMAK GEREK

AKP’den geçen belediyelerin borçlarını sürekli açıklamak aleyhe de dönebilir!

Yerel seçimlerden sonra çok sayıda kentte belediye başkanlıkları muhalefetin eline geçti.

Bunların çoğunu CHP’li adaylar kazandı.

Yeni belediye başkanları adeta bir kampanya halinde AKP’li belediyelerden kalan borçları açıklıyorlar kamuoyuna.

Dev pankartlar hazırlatarak bunları belediye binasının üzerine asıyorlar ve halka durumu gösteriyorlar.

Bu çok ciddi ve olumlu bir çabadır.

Ancak bu kampanyayı “başka bir şey yapmadan” ısrarla sürdürmek kısa bir süre sonra aleyhte bir durum yaratır, bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Sonuçta eski belediyelerin bıraktığı borç bataklığı kamuoyunun tepkisini çeker ama bir süre sonra millet “Tamam anladık, ama bu bahanenin arkasına sığınarak iş yapmıyorsunuz” demeye başlar.

AKP’li belediyelerin büyük bir savurganlık içinde oldukları zaten bilinen bir gerçek.

Ama yapılması gereken bu savurganlığın ifşa edilmesinden sonra hesap sorulma aşamasına da geçilmesidir.

Belediyeler hizmet kurumlarıdır ve elbette bu hizmetleri götürmek için kendi öz kaynakları yeterli olmayacaktır.

Bu nedenle en büyüğünden en küçüğüne kadar her belediyenin borçlanması kaçınılmazdır.

Yeni başkanlar bence şunu yapmalıdır.

Birinci aşamada borç durumu saptanmalıdır.

Bu zaten yapılmış ve çoğu belediye de bunu açıklamış durumda.

Şimdi sıra incelemeye gelmelidir artık.

BİR: Borç neden alınmıştır?

İKİ: Alınan borç yerinde kullanılmış mıdır?

ÜÇ: Borcun ödeme kabiliyeti var mıdır, bu önceden saptanmış mıdır?

DÖRT: Borçların ödenmesi bugüne kadar düzenli biçimde yapılabilmiş midir?

Yeni belediye başkanları bu maddeleri yerine getirdiğinde eğer bir yolsuzluk, usulsüzlük veya iş bilmezlik varsa ortaya çıkacaktır.

Bu durumda eski başkan ve yöneticileri hakkında hemen suç duyuruları yapılmalıdır.

Belediyelerin borçlarının büyük bölümünün kamuya olduğu görülüyor.

Örneğin vergi ve sigorta borçları dağ gibidir.

Burada da yapılması gereken şudur; Bu kamu borçlarının ne zamandan beri ödenmediği saptanmalıdır, kamu kuruluşlarının alacaklarını tahsil etmek için çaba gösterip göstermedikleri ortaya çıkarılmalıdır.

Eğer kamu kurumları alacaklarının peşine düşmemişse ve bunları şimdi yeni yönetimden hemen istiyorlarsa bu da anında açıklanmalı ve hem eski yöneticilere hem de borcunun tahsilatının peşinde koşmayan kamu görevlilerine yönelik suç duyurusu yapılmalıdır.

Bir de kamu bankalarının verdiği krediler var.

AKP iktidarı bugüne kadar CHP’li belediyelere kamu bankalarından kredi vermezken kendi belediyelerine ise yağdırdı.

Kamu bankalarından alınan kredilerin de dökümü yapılmalı, alınan paranın gerçekten bir hizmette kullanılıp kullanılmadığı öğrenilmelidir.

Bunlar yapılmazsa, çoğu hatta tamamı AKP’li olan bütün alacaklılar belediyelerin kapısına gelecektir ki işte o zaman kıyamet kopacaktır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Yine bir danışman faciası

Sosyal medyada dün Özgür Özel’in bir kişiyle çekilmiş fotoğrafları yayıldı.

Özgür Özel’in meclisteki makam odasında çekilmiş bu samimi fotoğrafta güleç yüzüyle görülen kişinin adı Taha Hüseyin Karagöz’müş.

Bilinen özelliği Erdoğan’ın çocuklarından Bilal Erdoğan’ın yakın arkadaşı olması.

Bir de attığı tweetlerle Atatürk’e hakaret etmeye yeltenen bir kişi olarak biliniyormuş.

Ben tanımıyordum açıkçası.

Ama attığı tweete bakınca, bir dönem zihnimde kalmış olduğunu hatırladım.

İyi de böyle bir adamın Özgür Özel’le ne işi var?

Odasına girip fotoğraf çektirmeyi nasıl başarmış acaba?

Açık söyleyeyim, Özgür Özel’in böyle bir kişiyi bilerek isteyerek odasında kabul edeceğini ve fotoğraf çektireceğini sanmıyorum.

Bana göre yine bir danışman faciası ile karşı karşıyayız.

Çünkü Özel bu fotoğrafla ilgili olarak “Geçmişte televizyon programlarına katıldığım birisi. Dün de Ankara’da birçok siyasiye uğramış. Bana da Meclis’te uğradı. Nikah davetiyesi verdi. Meclis’te kapının önünde biz seni içeri almayız diyecek halimiz yok” demiş.

Tamam da bu adamı Özel’in kapısına kadar getiren kim?

Özgür Özel’in böyle bir kişiyi şahsen tanıması ve sempati göstermesi bana göre pek mümkün değil, ama getirene güvenince işte ortaya böyle bir facia çıkıyor.

KOMİK

Saatini 17.25’te durduran Bahçeli, Özel’e saat esprisi yapıyor

Salı günkü MHP grup toplantısında komik bir an yaşandı.

Bahçeli konuşmasından hemen sonra görüşeceği Özgür Özel’e çatarken bir saat esprisi yapmaya kalktı.

MHP grubu da bunu alkışladı.

Konu şu; Özgür Özel Avrupa Parlamentosu toplantısında gittiğinde üyelerden birine saati sormuş, o da “Siz önce Kavala’yı hapisten çıkarın” cevabı vermiş.

Bahçeli diyor ki “Özgür Özel’in saati yok mu da saati başkasına soruyor? Saati öğrenmek istiyorsa kendisine köstekli bir saat hediye edeyim.”

Nitekim Bahçeli grup toplantısından sonra görüştüğü Özel’e köstekli bir saat hediye etti.

Bahçeli için espri yaptığını yazdım ama gerçekten espri mi bilemedim.

Çünkü Bahçeli’nin sözleri pek espri gibi değildi.

Bana göre sanki Özel’in yaptığı ironiyi anlamamış.

Çünkü Özel saat konusunu anlatırken bir metafora başvurarak “Adamlara saati sorsanız bile önce Kavala’yı soruyorlar” anlamında söylemişti o sözleri.

Saat üzerinden espri yapmak Bahçeli’ye hiç uymadı.

Nedenine gelince, 17/25 skandalı patladığında Bahçeli makam odasındaki saati 17.25’te durdurarak Erdoğan’a bir gönderme yapmıştı.

Tabii o sırada henüz Erdoğan’ı “kurtarıcı” olarak görmüyordu ve muhalefet ediyordu.

Bir hatırlatma daha yapmak istiyorum.

Bahçeli, Kavala’nın ve Gezi sanıklarının “hükümeti ortadan kaldırmaya kalkışmak ve şiddet kullanarak darbe yoluyla iktidarı ele geçirmeye çalışmak” suçundan ağır cezalar aldıklarını söyledi.

Oysa aynı Bahçeli, Gezi direnişi sırasında Taksim’e kadar gelerek destek vermişti.

Yani bir anlamda “bu olmayan suça” kendisi de ortak olmamış mıydı?

ŞAKA GİBİ

İşe bakın, Erdoğan bugün Beyaz Saray’da Biden ile görüşecekti

Bugün 9 Mayıs.

Türkiye’nin gündeminde aslında Erdoğan-Biden görüşmesi olacaktı.

Oysa böyle bir görüşme yok.

Ne oldu ne bitti tam bilmiyoruz.

Biden, seçimlerden önce Erdoğan’ı Amerika’ya “resmen” davet etmişti.

Gerçi bu davet durup dururken olmamıştı.

Sarayın adamları aylar süren bir çalışma yapmışlar, Beyaz Saray kapısında dil dökmüşler ve Biden’in başkanlık seçimlerinden önce Erdoğan’la görüşmesi için ricası olmuşlardı.

Merakla 9 Mayıs’ta ne konuşulacağını beklerken bir anda gezinin iptal olduğu haberi yayıldı ortaya.

Aslında hiçbir resmi açıklama yoktu, şuna buna hemen yalanlama yapan Fahrettin Altun’un dezenformasyonla mücadele merkezi de suskundu.

Şizofrenlere ehliyet verilmeyeceği haberine bile cafcaflı yalanlama bildirisi yazan DMM, cumhurbaşkanı ile ilgili üstelik dünyada da merak uyandıran resmi Amerika gezisinin iptali iddiasına karşı hiçbir şey yapmadı.

Muhalefet nedense bunu hiç sorun etmedi.

Medya sanki sıradan bir olaymış gibi tek sütun bile haber yapmadı.

Şu anda hâlâ bu gezinin kim tarafından neden iptal edildiğini bilmiyoruz.

Şaka gibi ülke değil miyiz?

OKURDAN MESAJ

Konteyner kentten bir feryat

Kahramanmaraş Pazarcık ilçesi hatırlarsınız depremde en ağır hasar gören yerlerden biriydi.

Burada gazetecilik yapan bir meslektaşım, bir konteyner kentte yükselen feryadı yazmış bana.

Size de sunuyorum, umarım yetkililerden bir kulak veren çıkar;

Sayın abim, Kahramanmaraş’tan İYİ Parti öncülüğünde kurulan konteyner kentten yazıyorum.

Kahramanmaraş’ta elektrik dağıtım firması AKEDAŞ, 94 adet ailenin elektriğini 14 gün önce kesti ve insanlar iki haftadır karanlıkta.

11 aile başka kamplara gönderildi.

AFAD ve valilik, geri kalan ailelerden kampı boşaltmalarını istiyor.

Şu anda insanlar karanlıkta. 2 aylık bebeleri olan aile var. Kimini ev sahibi çıkarmış, ağır hasarlı evi olan insanlara dahi AFAD başka yer göstermiyor. “Konteynerlerden çıkın gidin” deniyor.

TOKİ’den ev çıkmış sıra bekleyen insanlar da var aramızda, ama evleri henüz tamamlanmadı, onlardan da konteynerlerden çıkmaları isteniyor.

Elektriğimizi borcundan dolayı kestiler, çünkü burada kalanların bir işi, bir geliri bile yok. Hiçbir kurum da yardımcı olmuyor, ne yapacağımızı bilemiyoruz.

Lütfen birilerine sesimizi duyurun.