Gündemar araştırmasında sormuşlar, “Türkiye’nin şu anda karşı karşıya olduğu en önemli sorun sizce nedir?” diye.

Cevaplar çarpıcı.

İlk üçü söylüyorum:

Ekonomi, işsizlik ve enflasyon yüzde 41,5 ile birinci sırada.

Dikkat çekici kısım tam da ikinci sıraya oturmuş. Ahlaki yozlaşma!

Hukuk, adalet sistemi ve yargı bağımsızlığı, deprem, afet riski, kentsel dönüşüm, yolsuzluk, torpil ve liyakatsizlik diye devam ediyor.

Ancak en çok konuştuklarımızı listede alt sıralarda görüyorum.

Kürt sorunu bunlardan biri.

Göçmen ve sığınmacılar ya da terör ilk sıralarda yer almıyor.

Bu da bizi oyaladıklarını gösteriyor. Mış gibi yapıyorlar, sorun varmış gibi köpürtüyorlar.

Gerçekleri konuşmuyoruz, dibine kadar yaşıyoruz.

Emekli sokakta, memur sokakta, işçi sokakta...

Anketin ikinci sırasında çıkan ‘en önemli sorun’ ahlaki yozlaşma, aslında birinci çıkan ‘ekonomi, işsizlik ve enflasyon’ ile çok bağlantılı.

Süleyman Demirel’in sözünü hatırlıyorsunuz değil mi, “Enflasyon sadece pahalılık olayı değildir. Ahlakı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır” demişti.

Dün MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Türk futboluna ve hatta Türk sporuna gölge düşürenlerin neden olduğu ahlaki krizin üzerine kafa yormamız gerekli değil midir? İnsanların birbirlerini boğazlamaları ahlak krizi değil midir? Yalan, dolan, iftiradan medet umarak siyasi diyalogları tıkamak bir ahlaki kriz değil midir? Belediyelerin kasıp kavuran rüşvet iddiaları ahlak krizi değil midir? İBB soygunu, milli hafızaya mıh gibi yerleşen ahlak krizi değil midir? Adaletin devreye girmesine saldırmak, yargı mensuplarımıza saldırmak hem adalet hem ahlak krizi değil midir? Yeni nesil çeteler, çocuk yaştaki çocukların sahaya sürülmesi, uyuşturucu yaşının düşmesi bir ahlak krizi değil midir? Büyükçekmece Adliyesi’ndeki emanetleri çalmak bir ahlak krizi değil midir?” gibi sorular sordu. Ahlaki kriz, bir toplumun ölümü aynı zamanda.

Ahlaki yozlaşma başladıysa, yalan dolan, haksız kazanç, adaletsizlik kaçınılmaz olur. Toplum vicdanının yerini bulamaz.

Biz buraya kolay gelmedik. “Benim memurum işini bilir” diye diye büyütüldük.

Sonra dürüst olan, adil hareket eden kim varsa “Enayi misin” demeye başladık.

Doğru ve yanlış algımız kayboldu.

Herkes kötüyü örnek almaya başladı. “O yapıyorsa, ben niye yapmayayım?”

Körleştik, iyiye duyarsızlaştık.

Futbolda, siyasette, yerelde, genelde, insan ilişkilerinde, kısaca her yerde kolay olana ulaşmak başlıca gayemiz oldu.

Geleneklerimizi ıskartaya çıkardık.

Değerlerimize sırtımızı döndük. 

Ekonomi düzelir de, biz bu işin içinden nasıl çıkacağız?