“Adam” profesördü...

Küreselleşmenin ve liberalizmin de önde gelen bayraktarlarındandı... Öylesine liberaldi ki; bayrağı daha ilerilere taşımak için bir de Liberal Düşünce Topluluğu kurmuş, Yönetim Kurulu Başkanlığı koltuğuna oturmuştu... Sonra ne yapmıştı peki? İki adet “İfade özgürlüğü projesi” hazırlamış ve karşılığında Avrupa Birliği’nden tam 450 bin Euro destek almıştı!.. Yani 900 bin yeni Türk lirası! Bu miktar “adamın” Emin Çölaşan’a bizzat açıkladığı rakamdı...

Adam liberaldi ama yazıları tam sayfa boyutunda bir dinci gazetede parlatılıyordu. Bu yazılarında kendisinden beklenen görevi ise cansiperane bir şekilde yerine getiriyor. Başlıca vazifesi Cumhuriyeti, Türk devrimini, Anadolu aydınlanmasını karalamaktı... Ancak olmuyor olamıyordu ne bilgi derinliği ne tarih algılaması yetiyor, yetmeyince de tahrif etmeye çalışıyor, bu kez de saçmalıyordu!

İşte bu “adam” İzmir AKP Gençlik Kolları’nın davetlisi olarak bir konuşma yapmış, şunları konuşmuştu:

- Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder. Kemalizm medeniyeti çözücü bir süreçtir. AB sürecinde artık bizlere ‘Neden her yerde bu adamın (Atatürk) heykelleri, fotoğrafları var?’ diye soracaklar. Üstünü örtemezsiniz. Bu mutlaka tartışılacaktır...

Nasıl buldunuz? Söylemdeki kabalığı, üsluptaki terbiyesizliği bir tarafa bırakalım, şu sözcüklerin neresinden tutacaksınız?.. Kemalizm’in ne olduğunu hiç uzatmadan İlhan Selçuk’un sözleriyle özetleyelim:

- Emperyalizme karşı bağımsızlık, padişahçılığa karşı cumhuriyetçilik, şeriata karşı laiklik, tutuculuğa karşı devrimcilik, ümmetçiliğe karşı milliyetçilik...

Adamın adı, Atilla Yayla idi... Zavallı ancak kasaba kurnazı bir “adamdı.”

Eski bir solcunun içler acısı sayıklamaları!

Gülay Göktürk, eski “sıkı solculardandı.”

Sonra saf değiştirip “karşı mahalleye taşındı! “Fethullahçı” bir gazetede yine bir takım “eski solcu” ve de “Atatürkçü Profesörlerle” birlikte kalem oynatıyordu... Şu sıralarda ise buharlaşmış vaziyette ne bir ses ne bir nefes!

Yıllar önce İzmir’de konuşan “adamı” savunmak için yazdığı “Kemalizm gerilemeye tekabül eder” başlıklı yazısı, bu cephede bilgi birikiminin nasıl yerlerde sürüklendiğini, bir yerlere “bağımlı olmanın” ise nasıl bir ruh hali gerektirdiğini anlatması açısından son derece ilginçti...

Atatürk heykelleri ve resimlerini lidere tapınma kültürünü aşamamış 3. dünya ülkeleri kompleksi olarak niteleyip, Mehmet Altan’ın, “Kemalizm’i demokrasi sanan Türkiye, AB sayesinde ‘demokratik cumhuriyete’ dönüşüyor” incisini öne çıkardıktan sonra, Kemalizm’in niçin gerilemeye tekabül ettiğini şu sözcüklerle açıklamaya çalışıyordu:

- Kendilerine Kemalist diyenler, AB karşıtlığında başı çekiyor... Globalleşme ve yabancı sermaye düşmanlığı yapıyor... Serbest piyasa ekonomisini kösteklemeye çabalıyor... Kürt meselesinde şoven milliyetçiliğe kayıyor.. Demokratik reformlara (AB isteklerine) militanca direniyor...

Göktürk’ün yazısını okurken, aklıma 19. yüzyıl başlarında İngilizleri bile hayrete düşürecek denli İngilizci olan Ahrar Partisi gelmişti; onlar da Osmanlı’nın felaketini hazırlayan kapitülasyonları kahramanca savunmuşlardı. Böylesine bir Avrupa sevgisine, böylesine bir “bizi ancak AB adam eder” yaklaşımına nasıl bir sıfat yakışır, emin olun bulamamıştım!

Şayet, “Kemalizm’in gerilemeye tekabül etmesi” buysa çok haklıydı! Avrupalı liderlerin dahi “artık çok oluyoruz” dediği bir köleleştirme sürecine baş kaldırmak gerilikse kabuldü! Türkiye’nin Güneydoğusu’nun ayrılmasını körükleyen şoven Kürt milliyetçiliğine karşı çıkmak gerilikse ona da yürekten kabuldü! Bakın sevgili Ahmet Taner Kışlalı, yıllar önce ne diyordu:

- Bir din devleti kurmak isteyenlerin karşısındaki en büyük engel Kemalizm... Türkiye’yi etnik kökenlere göre parçalamak isteyenlerin önünde en büyük engel Kemalizm... Ve yeni mandacı, 2. cumhuriyetçilerin önünde en büyük engel yine Kemalizm...

Kışlalı’nın bu sözleri, Kemalizm’in, Mustafa Kemal’in niçin 20. yüzyıla gömülüp kalmadığını, niçin 21. yüzyıla ışık tuttuğunu gayet net, gayet açık biçimde anlatıyor. Eğer bu ilkeleri savunmak, bu hedeflere yürümek bir takım ruhunu kiraya vermiş küreselleşme aşığının moralini bozuyorsa varsın bozsun...

- Uşak yaşamaktan bin kez evladır...

Arşivler yalan söylemez... Asla unutmayın. Unutturmayın...