Beklenen zirve yapıldı...
Sabırla, umutla, hayal kırıklığı karışık bir kaygıyla izledim, bekledim. Sona erdikten sonra ise şu sözcükler takıldı aklıma:
- Peki, ne oldu şimdi?
Başa saralım; CHP Genel Başkanı Özgür Özel, beraberinde emekli büyükelçi Namık Tan ile birlikte tam zamanında AKP Genel Merkezi’nin önündeydi. Mustafa Elitaş ve AKP protokol müdürü tarafından karşılandı ve Tan ile birlikte hızla içeriye yöneldi. Asansör kapısında AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından karşılandılar. El sıkıştılar. Odaya geçtiler ve kendilerine ayrılan yerlere yönlendiler...
Tan ve Elitaş karşılıklı kanepelere buyur edildi; bu birinci fauldü! Oraya oturması gerekenler asıl konuşacak olanlardı, eşit şartlarda iki genel başkan olarak...
AKP Genel başkanı, arkasında Cumhurbaşkanlığı forsu bulunan baş köşedeki koltuğa oturdu, sağ yan tarafına Türkiye’nin birinci partisinin genel başkanı buyur edildi. Cumhurbaşkanı’nın sol tarafında ise boş bir koltuk bulunuyordu. Bu da ikinci fauldü! Aslında genel başkan kimliğiyle o boş koltuğa oturması gereken Tayyip Bey’di! Ortadaki koltuğun da kaldırılması gerekiyordu.
- Görüşme, bu havada başladı, sonrası bilinmiyor!
Başroldeki koltuk!
Zirve 1 saat 40 dakika sürdü...
Sonrası derseniz, o yoktu işte! İki genel başkan ve yanındakiler el sıkıştılar, hızla aşağı indiler ve arabalarına binip gittiler, iyi mi! Ne bir açıklama, ne iki kelimelik bir konuşma, ne içerikten bir haber, tümü yok hükmündeydi...
- Her şeye hazırlıklıydım, ancak Özgür Özel’in bir açıklama yapmamasına değildim!
Hayretler içinde izlemeyi sürdürdüm; ellerinde haber namına hiçbir bilgi olmayan TV’ler ve haber siteleri tabii ki beklediğim hamleyi yaptı:
- Başrolü magazin ve koltuk kapıverdi!
Özel, armağan olarak “Cumhuriyet Ateşi” isimli bir obje getirmişti... AKP Genel Başkanı, armağan vermişti ama ne olduğu belli değildi... Yüzler gülüyor muydu? Vücut dilleri neler söylüyordu? Medya baktı ki bu kadarı kesmiyor, tüm dikkatini o boş koltuğa çevirdi. Acaba o koltuk ne mesaj veriyordu? Özel, bu boş koltuk nedeniyle bozulmuş muydu? Kimin performansı daha iyiydi, kim kazandı? Evirdiler çevirdiler ve sonunda şu noktaya bağladılar:
- Özel’in boş koltuk ve oturma düzeninden memnun kalmadığını gören Erdoğan “bunu telafi edelim” dedi ve iade-i ziyaret yapalım dedi ve Özel de “memnuniyet duyarız” dedi!
Bu kadar! Peki içerik? Her şey vardı ama yok olan tek oydu! Medya, el yordamıyla, “içeriden” alınan kırıntılarla kendi haberini yaratmaya girişti! Zaten daha önceden bilinen konuları sıraya dizip “bunlar konuşuldu” diye yayınlar yaptı.
- İyi de, ne konuşulmuştu o konular hakkında, kardeşim?
Olmayan, bilinmeyen, detaylarına vakıf olunmayan bir konu hakkında yorum yapmak “havanda su dövmek” bir şeydir. Ancak bildiğim şudur:
- 31 Mart seçimlerinden büyük bir bozgunla çıkmış olan AKP’li Cumhurbaşkanı, ne yapmış, ne etmiş, adeta bir zafer kazanmış kumandan edasını göstermeyi başarmıştır!
Şayet, CHP’nin bizim aklımızın ermediği bir strateji ve taktiği yoksa, bu algıyı pompalamayı da sürdürecektir! Özgür Özel’in “müzakere ve mücadeleyi birlikte yürüteceğiz” açıklaması bunu anlatıyorsa amenna, değilse nedir, anlamaktan acizim!
Özel’e Kılıçdaroğlu ve Türkoğlu hediyesi!
Bu arada, Erdoğan’ın, Özel’e armağanının ne olduğu da kısa sürede ortaya çıktı:
- Milli Saraylar’dan bir çay takımı ile bal ve çay!
Bana sorarsanız Özel’in aldığı asıl armağan, zirve ile aynı zaman diliminde gerçekleşen iki yargı kararı oldu...
Önce Cumhuriyet yazarı değerli kardeşim Barış Terkoğlu, eski hakim ve Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek’in şikayeti üzerine yazdığı iki yazı nedeniyle “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçlamasıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Barış, her iki yazısında da bir hakimi eleştiriyordu.
Son duruşmada savunma yapan Terkoğlu’nun söylediklerini paylaşayım:
- Hakimler, savcılar, polisler birer yurttaştır. Dolayısıyla yaptıkları eylemler, aldıkları kararlar nedeniyle eleştirilebilirler. Onlara ayrı bir koruma zırhı Anayasa’ya aykırıdır.
CHP Genel Başkanı Özel’in zirve görüşmesini yaptığı zaman diliminde CHP’nin bir önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında da 2006’da Grup Toplantısı’nda yaptığı bir konuşma nedeniyle eski bakan Erdoğan Bayraktar’ın şikayeti üzerine daha önce düşürülüp sonra yeniden açılan davada savcı tarafından 2 yıl 4 aya kadar hapsi istendi!
O da çok anlamlı bir mesajla hem düşüncesini hem de Barış’a desteğini şöyle açıkladı:
“Yoksulluğun, savaşların, zindanların ve otokrasilerin beşiğidir Ortadoğu coğrafyası...
Gazetecilerin ve muhalif düşüncenin hapislerle cezalandırıldığı, diktatörlerin ve aile fertlerinin saraylarda şatafat içinde yaşarken, halkının yoksulluk ve korku içine hapsolduğu çaresizliğin adresidir.
Bu yüzdendir ki; Türkiye Cumhuriyeti Ortadoğu ülkesi olmayacak!
Senin partin de Baas Partisi olmayacak!
Sen de çok istediğin rejimi getiremeyecek, padişah olamayacaksın!!
Gazeteci Barış Terkoğlu’na da 2 yıl hapis cezası verilmiş. Sevgili Barış sakın üzme kendini, senin koca yüreğin onların saltanatlarından ve zindanlarından büyüktür iki gözüm.”
CHP’nin dikkatine sunuyor ve naçizane bir uyarıda bulunuyorum:
- Kurtlar sofrasına meze olmayın!