Yüksek Seçim Kurulu şahane bir kurumdur.
İyi ki vardır.
Onun yaptığı seçimlerde “Atı alan Üsküdar’ı asla geçmemiştir.”
Bu sözü söyleyen kişi yanlış anlaşılmıştır.
Ayrıca YSK’nın yaptığı hiçbir seçimde trafolara kedi girmemiştir.
Sandığa atılan zarfların içindeki dört oydan biri iptal edilip seçim yenilenmemiştir.
Mühürsüz zarfların geçerli olmasını kabul ettiyse, etmiştir. Bize mi soracaktır?
Kısacası YSK şahanedir, muazzamdır, muvaffaktır, mucizedir hatta mukaddestir.
Bu güzide kurumu eleştirenler ise vatan haini, dış güçlerin piyonu, terör örgütünün elemanı ve FETÖ’cüdür.
YSK üyeleri o kadar doğru insanlardır ki boyunlarındaki kravat bile asla yamulmaz!
★★★
Diyeceksiniz ki, “Nereden çıktı bu YSK yalakalığı?”
Nasuh’tan...
Onun yaka paça kodese tıkıldığını görünce, tırstım! Aynı şeyler benim de başıma gelmesin diye önlem alıyorum.
★★★
Dün bir kez daha anladım ki bu ülkede herkes eşit...
Ama bazı kişiler çok daha eşit!
Örneğin Cumhurbaşkanı.
Ve onun bakanları...
Bir de Yüksek Seçim Kurulu...
İçinde “Y”, “S” ve “K” harflerinin yan yana geçtiği eleştiri cümlelerini kuran herkes kodesi boyluyor.
Ya da Ekrem İmamoğlu gibi koltuğu elinden alınmak isteniyor.
Son örnek, dünyanın en temiz insanı, eski AKUT Başkanı, yazar Nasuh Mahruki...
“En temiz” ama... Büyük bir suçu var:
Fena halde Atatürkçü...
★★★
Tutmuş, YSK Başkanı Ahmet Yener’in “Elektronik oylama sistemine geçmek için tüm hazırlıklarımızı yaptık” açıklaması üzerine bir x mesajı atmış...
Demiş ki, “Aman dikkat... Eğer sıkı bir denetim yapılmazsa oylarımızı çalarlar, sahtesiyle değiştirirler ve seçimi yine yasadışı kazanırlar...”
Sen misin diyen?
Evine şafak baskını falan...
Şimdi içeride...
★★★
Suçu, “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma ve yargı organlarını alenen aşağılama...”
Soruşturmayı açan Savcı Bey bu “alenen” sözcüğünü özellikle kullanabildiğince bol kullanmış ki “iddiası” güçlensin.
İyi de suçsa, alenen değil, gizli de yapılsa suçtur.
Ayrıca, madem Nasuh yanıltıcı bilgi verdi; tekzip edersin, doğrusunu söylersin olur biter... Bu ülkede her “yanıltıcı bilgi” vereni hapse atmaya kalksak TÜİK başta olmak üzere devlet kurumlarında adam kalmaz!
★★★
Neyse... Hiç dert etmiyorum; eminim Nasuh da kafaya takmıyordur. Çünkü bunun bir “göz dağı operasyonu” olduğunu o da biliyor ben de... Birkaç gün “zindan palas”ta misafir edilir, sonra serbest bırakılır. Ancak...
Saygıdeğer yargı organlarımız, bu tür “sok-çıkar”lı tutuklamalarla düşürüldükleri durumdan nasıl “çıkar”, işte onu bilmiyorum.
Hangi pazara gitti?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brezilya’dan dönerken uçakta yandaşların sorularını yanıtlamış.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in birlikte pazara gitme çağrısına yanıt vermiş:
“Benim seninle gezmeye vaktim yok. Biz oraları kendimiz ve ilgili arkadaşlarımızla zaten geziyoruz. Hiç endişe etme, biz oradayız.”
Çok merak etttim; acaba Cumhurbaşkanı, hangi pazara gidiyor? Çünkü bugüne kadar hiçbir yerden, “Pazarı korumalar bastı” haberi gelmedi de...
Ondan soruyorum!
GÜNÜN SORUSU
Altı kurumun temsilcileri, Avrupa Birliği kriterleri gereğince parayla satılan market torbalarına yapılacak zammı belirlemek için bugün biraraya gelecekmiş. Torbaların tanesinin, madeni para sıkıntısı nedeniyle 25 kuruştan 1 liraya çıkarılması bekleniyormuş. Sorum bu işe kafa yoranlara:
AB’nin tüm kriterlerine uyduk da bir bu mu eksik kaldı?
Türkçe dersi...
Ana dilimiz Türkçe ama ne yazık ki ne konuşmayı, ne de yazmayı becerebiliyoruz...
Son zamanlarda en çok takıldığım yanlışlardan biri de bundan önceki cümlede örneğini verdiğim, “ne, ne” kalıbının kullanımı...
“Ne” ile başlayan ve yine “ne” ile devam eden bir cümle, asla olumsuz bitmez!
Bu hatayı dün Cumhurbaşkanı Erdoğan da yaptı.
“Ne emeklimizi, ne memurumuzu ne asgari ücretlimizi enfasyona ezdirmeyeceğiz” dedi.
Oysa doğrusu, “Ne emeklimizi, ne memurumuzu ne asgari ücretlimizi enfasyona ezdireceğiz” olacaktı.
★★★
Eee ne demiş adam, “Ben sana ‘Cumhurbaşkanı olamazsın’ demedim, ‘Dilimizi hatasız konuşamazsın’ dedim...”
Tam olarak böyle değildi ama... Ben yaptım oldu!