Korkusuz
Ümit Zileli

Yeni “Gençliğe Hitabe” ya da hedef 1923!..

O zaman Başbakandı...

Bir konuşmasında ne istediğini, ne hedeflediğini aslında tüm açıklığıyla söylemişti:

- Dindar gençlik!..

Tepkiler gelince, “Tek tip insan yetiştirilmek isteniyor” eleştirileri yükselince Başbakan, söylediği hedefi kendince düzeltti. Yeni hali şöyle oldu:

- Modern ve dindar gençlik!..

Bunu ya da benzeri sözleri ilk söyleyişi de değildi. Refah Partisi’nin İstanbul İl Başkanı olduğu sıralarda, belediye başkanlığı döneminde son derece keskin, tartışma yaratan açıklamalar yapmıştı. Ben birini hiç unutmadım mesela; demokrasiyi, amaçladıkları yolda bir tramvaya benzetmiş, zamanı geldiğinde ineceklerini söylemişti...

- Bugünlerde, tramvaydan inme zamanı geldi demek ki!..

Tayyip Bey’in toplumu bir kez daha dalgalandıran bu sözleri söylediği sürece bakarsak, neyin hedeflendiğini çok daha iyi kavrayabiliriz sanıyorum...

Öncelikle milli bayramlar bir punduna getirilip yasaklanmaya, hatta tamamen kaldırılmaya başlandı. Cumhuriyet Bayramı, askerimize saldırı yapıldığı, yasta olduğumuz gerekçesiyle; 19 Mayıs Bayramı havaların soğuk olduğu bahanesiyle kutlanmadı. Bundan böyle yapılması da şüpheli!.. Eh 19 Mayıs’a soğuk diyen kafanın 23 Nisan’a nasıl bir kulp takacağı da belli oldu haliyle!..

Ardından “Andımız” oturtuldu hedefe. Daha o tartışma sürerken de Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”si. Öyle ki; AKP’nin sözcüsü Hüseyin Çelik (şu sıralar kayıplarda), ortada bu türden en ufak bir tartışma yokken, kimsenin aklının ucundan bile geçmezken bir televizyon programında, Gençliğe Hitabe ve Andımız için “Tabii ki kaldırılabilir, ayet mi bunlar” dedi, diyebildi!..

Milli Eğitim’in ve Diyanet İşleri’nin art arda attıkları adımlar, aldıkları kararlar, amaçlanan hedefi tüm açıklığıyla gösteriyor.

- Gençliğin beyninden Cumhuriyeti ve Atatürk’ü silmek!..

Kininin öcünün davacısı olacak dindar gençlik


İşte bu kadar basit!..

Tayyip Bey’in AKP Gençlik Kolları’nın etkinliğine telekonferans yoluyla bağlanarak yaptığı konuşmada Necip Fazıl Kısakürek’ten alıntı yaparak okuduğu dize neydi?

- Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik!

Gerçi Tayyip Bey, okurken “öcünün” sözcüğü yerine “kalbinin”sözcüğünü koydu ama aslı “öç”tür, Necip Fazıl kendi sesiyle okuduğu bu şiirde “öcünün davacısı bir gençlik” demiştir.. Böylece anlamış bulunuyoruz ki Tayyip Bey’in istediği “dindar gençlik” böyle bir gençliktir:

Kininin, öcünün davacısı olacak bir gençlik!.

Kime karşı kin, kime karşı öç, orasını daha iyi kavrayabilmek için şiirin tamamına bir göz atmanız kâfi, orada gayet açıkça anlatıyor şair!.. Necip Fazıl’ın bu şiirinin adı ne onu biliyor musunuz peki?..

- Gençliğe Hitabe!..

Zaten, şiirin tanıtımı da “Müslüman Gençliğe Hitabe” olarak yapılıyor!.. Bu durumda, Mustafa Kemal’in “Gençliğe Hitabe”sinin niçin kaldırılmaya çalışıldığı da gayet açıkça belli oluyor:

- Hedef 2023.. Hitabe’nin yenisi de cepte.. Geriye ne kaldı?!.. 

Aslında yazımı noktalamıştım ancak gazetede bir eğitimcinin, Erzurum Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın’ın sözlerini okuyunca gençliği yetiştiren bir eğitimcinin “sefaleti” karşısında şok geçirdim. Adam açıkça şöyle diyor:

- Suçluların kanı alınsın, gen haritası çıkarılsın. Çocuk doğduktan sonra analiz yapılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümeden yok edilsin...

Eğitimci değil, Gestapo komutanı mübarek!.. Şiddet eğiliminin yalnızca gen değil, aile, çevre, yetişme ve eğitim sorunu olduğunu bilemeyecek denli cahil!.. Bir Nazi’den farkı yok.

İstenen tür ve ebatta çocukları bunlar mı yetiştirecek?!..

Geldiğimiz nokta!..


Bu yazının büyük bölümü, taa 9 yıl önce, 2012’de yukarıdaki olaylar yaşandığı sıralarda sıcağı sıcağına yazılmıştı...

Bir karşılaştırma yapmanız için özellikle ve de küçük eklemelerle paylaşmaya karar verdim. 1923’e, yani Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına yalnızca 2 yıl kaldı! İktidarın bu süreçte attığı adımlar hepimizin gözleri önünde gerçekleşti; iş, şiirden hitabeden, bir yobazın “kanları incelensin, bozuksa yok edilsin” isteminden, bir başka yobazın, yurtsever, Cumhuriyetçi insanlara hiç utanıp sıkılmadan “en kalitelisinden pamuk” hediye edeceğini ilan etmesine kadar vardı!

Artık, milli bayramlarımız göstermelik çelenk koyma törenlerinin ötesine bile geçmiyor; muhalefetin o çelenkleri koyması bile engelleniyor, devletin zirvesi törenlere dahi katılmıyor!..

Genelgelerle idare edilen, insanların yoksulluk içine hapsolduğu, en küçük bireysel hakların bile copla, biber gazıyla cezalandırıldığı, hapishanelerin ağzına kadar dolduğu bir ülkedir artık Türkiye!..

-Bu millet, böylesine bir yaşamı hak ediyor mu düşünün istedim!..