Korkusuz
Can Ataklı

Yaşlılık hiç de kötü değildir

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Yaşlılık hiç de kötü değildir


İstanbul Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, İstanbul Erkek Lisesi’nden dönem arkadaşımız.

Yüz yüze görüşme fırsatını pek bulamasak da okul arkadaşlarımızın olduğu WhatsApp gruplarından neredeyse her gün haberleşiyoruz.

Artık maşallah hepimiz 40 küsur! olduk.

Çocuk cerrahisi ve ürolojisi uzmanı olan Yunus, geçenlerde gruba 60 yaş üstünün özelliklerini anlatan bir bilimsel yazı göndermiş.

Yaşınız kaç olursa olsun bu yazıyı okumanız için paylaşmak istiyorum.

Nasıl olsa hepimiz bir gün 60 yaşın üstüne çıkacağız.

Birlikte okuyalım şimdi;

George Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi müdürü, yaşlı bir kişinin beyninin yaygın olarak inanıldığından çok daha pratik olduğunu savunuyor.

60 yaş üstünde, beynin sağ ve sol yarım kürelerinin etkileşimi uyumlu hale gelir ve bu da yaratıcı olanaklarımızı genişletir.  Bu nedenle 60 yaş üstü insanlar arasında yaratıcı faaliyetlerine yeni başlayan birçok kişilik bulabilirsiniz.

Elbette beyin artık gençlikteki kadar hızlı değil.  Ancak esneklik kazanır.

Bu nedenle, yaşla birlikte doğru kararları verme olasılığımız artar ve olumsuz duygulara daha az maruz kalırız.  İnsan entelektüel aktivitesinin zirvesi, beynin tüm gücüyle çalışmaya başladığı 70 yaş civarında gerçekleşir.

Zamanla, nöronlar arasında sinyallerin hızlı geçişini kolaylaştıran bir madde olan beyindeki miyelin miktarı artar.  Böyle olunca da entelektüel yetenekler ortalamaya göre yüzde 300 artar.

Ayrıca ilginç olan, 60 yıl sonra bir kişinin aynı anda 2 yarım küre kullanabilmesidir.  Bu, çok daha karmaşık sorunları çözmenizi sağlar.

Montreal Üniversitesi’nden Profesör Monchi Uri, yaşlı beynin en az enerji tüketen yolu seçtiğine, gereksizleri ortadan kaldırdığına ve sorunu çözmek için yalnızca uygun seçenekleri bıraktığına inanıyor.

Farklı yaş gruplarının katıldığı bir çalışma yapılmıştır.  60 yaş üstü olanlar doğru kararlar verirken, gençlerin kafası çok karıştı testleri geçerken.

Şimdi 60 ile 80 yaş arasındaki beynin özelliklerine bakalım.  Onlar gerçekten pembe.

YAŞLI BİR İNSANIN BEYNİNİN ÖZELLİKLERİ

  1. Çevrenizdeki herkesin dediği gibi beynin nöronları ölmez.  Kişi zihinsel çalışma yapmazsa, aralarındaki bağlantılar basitçe ortadan kalkar.

  2. Bilginin fazlalığından dolayı dikkat dağınıklığı ve unutkanlık ortaya çıkar.  Bu nedenle, tüm hayatınızı gereksiz önemsemelere odaklamanıza gerek yoktur.

  3. 60 yaşından itibaren, bir kişi karar verirken, gençler gibi aynı anda bir yarım küreyi değil, ikisini birden kullanır.

  4. Sonuç: Bir kişi sağlıklı bir yaşam tarzı sürüyorsa, hareket ediyorsa, uygulanabilir fiziksel aktiviteye sahipse ve tam zihinsel aktiviteye sahipse, entelektüel yetenekler yaşla birlikte AZALMIYOR, sadece BÜYÜYOR, 80-90 yaşlarında zirveye ulaşır.


Bu yüzden yaşlılıktan korkmayın.

Entelektüel olarak gelişmeye çalışın.

Yeni el sanatları öğrenin, müzik yapın, müzik aletleri çalmayı öğrenin, resim yapın!

Dans!

Hayata ilgi gösterin, yeni arkadaşlarla tanışın ve iletişim kurun, gelecek için plan yapın, elinizden geldiğince seyahat edin.

Mağazalara, kafelere, gösterilere gitmeyi unutmayın.

Tek başına susma, bu kimse için yıkıcıdır.

Düşünceyle yaşa: tüm güzel şeyler hâlâ önümde!

KAYNAK: New England Tıp Dergisi.

NOT: Bu bilgiyi 60’lı, 70’li ve 80’li yaşlardaki ailenize ve arkadaşlarınıza iletin, böylece yaşlarıyla gurur duysunlar.

ÇOK GÜLDÜM

İşte pazarın fıkraları


Bu hafta fıkralar tabii ki Yıldırım Tuna’dan geldi.

Birlikte okuyalım;

Otel

Otelde kalan çok güzel bir kız merdivenlerden ağır ağır adımlarla lobiye inmiş, resepsiyona kolunu zarifçe uzatıp eliyle görevli delikanlının sakalını karıştırıp parmaklarını da dudaklarına dayamış, şaşkın görevli etrafta kimse olmadığını fark edip daha önce görüp hayran olduğu kızın parmaklarını tek tek öpmüş.

“Beğendin mi?” demiş kız,  “Oh, evet..” diye cevap vermiş görevli delikanlı titreyerek,
“Hayret.. Bak senden günlerdir rica ediyorum da tınmıyorsun” demiş kız “Haydi şimdi kat görevlisini ara ve banyoma el sabunu ve 2 rulo tuvalet kağıdı göndertiver..”

Sınıf yemeği

15 sınıf arkadaşı 50 yıl sonra bir öğle yemeğinde, kentin en lüks otelinde buluşmuşlar, VIP salonunda yenilen harika yemekler ve içilen şaraplar sonunda, iş hesap ödemeye gelince müthiş bir “Hesabı ben ödeyeceğim savaşı “ başlamış.

Otel müdürü bu sahneyi görünce, 50 yıl sonra bile, gelen bu yüksek hesaba rağmen, insanların aralarında sönmeyen arkadaşlık duyguları onu çok duygulandırmış.

Gruptakilerden biri “Minik bir yarış düzenleyelim o zaman ” demiş, “Otelin etrafında bir tur atalım, resepsiyona kim önce gelirse hesap onun.. Tamam mı?.. Anlaştık mı?..”

Müdür artık iyice hassaslaşmış, “O zaman ‘Başla’ düdüğünü ben çalacağım” demiş gözleri nemlenerek,“Kim önce gelirse hesabı o ödeyecek..”

Bu gün 3. gün, bizim müdür elinde düdük, hâlâ otelin önünde beklemekte..

Kurtulan yolcu..

Yardım ekipleri düşen yolcu uçağının enkazına ulaşmışlar, kurtulan tek kişi, yanında insan kemiklerinden oluşmuş dev gibi bir piramit, elindeki kemiğin yuvarlak ucunu emiyormuş…

Bunu gören ekip şoka girmiş, herkes burnunu, midesini tutup bir yerlere dağılmış,

“Bana öyle suçlar gibi bakmayın.. Hayatta kalmak zorundaydım..!” demiş adam birden bağırarak.
“Kes be..!” demiş ekibin başı öğürerek, “Ulan uçak düşeli daha bir buçuk gün olmadı..!”

Tamam ama açım

Dünyanın bir ucunda kimsenin bilmediği bir ormanın içine düşen uçaktan bir tek bizden biri kurtulmuş, uçağın düştüğünü gören yamyamlar bizimkini yakalamışlar, köylerine getirmişler, elleri ve ayaklarını bağlayıp iplerin arasından bir sırığa geçirmişler, nar gibi yanan odunların üzerinde çevirirken bir yandan da davullar çalıp şarkılar söylemeye ve dans etmeye başlamışlar..

Aa??.. Aniden bizimkinin hayatını kurtarabilecek çok önemli bir şey dikkatini çekmiş.. Diğer yamyamlara benzemeyen, ellerinde tahta kaşıklar, kollarını açarak, sekerek, dizini yere vurarak davulun ritmine uyan bizim coğrafyadan bıyıklı biri..

“K.. Kardeş sen bizim oradan mısın?..” diye bağırmış heyecanla..

“Şey…Evet..” diye cevap vermiş adam gergin ve endişeli bir ses tonuyla gözlerini kaçırıp ateşin etrafında dönerken, “Kusura galma da yeğenim, yapacak heç bi şey yok” demiş adam oynayıp sırtını dönerek, “ Valla  ben de çok açım..!”

KOMİK

Bu tuvalet kağıdına hiç dava açılmamış




Okurlarımdan, artık sizin de adına aşina olduğunuz Abdullah Cenkçiler yazmış.

Yıllar önce bir Amerika gezisinde aldığı tuvalet kâğıtlarını anlatmış.

“San Francisco’da iken bu şehrin  en çok turist çeken Fisherman’s Wharf bölgesinde  bir hediyelik mağazadan üzerinde Trump’ın yüzünün resminin  bulunduğu tuvalet kağıdından 1 düzine satın alıp kullanmaya başladım” diyen Cenkçiler şöyle devam etmiş; “Ama bu ürünün özel imalat olmasından ötürü diğerlerine nazaran daha pahalı olduğunu sonradan öğrendim. Bizde de buna benzer üzerinde fotoğraf olan tuvalet kağıdı üretimi yapılmaya kalksa neler olur kim bilir değil mi?”

Cenkçiler “Merak edip sormuştum, ‘Burada böyle şeyler yapıldığında dava falan açılmıyor mu?’ diye. Açılmıyormuş. Bunu yapmak herkesin özgürlüğü imiş” notunu da eklemiş.

ŞAŞIRDIM

Yok artık daha neler


Normal yemek faturalarının Nusret falan gibi restoranlarda görüldüğünü sanıyorduk.

Ekonomik krizin anormal hale gelmesi ile hiç umulmadık yerlerdeki lokantaların faturaları da görenlerin şaşkınlıktan dilini yuttuğu hale gelmeye başlamış.

Bu yemek faturası çok mu çok lüks bir lokantanın değil, İstanbul’a yakın bir yerdeki lokantada yenilen yemeğin bedeli.



“Haydi dışarıda güzel bir yemek yiyelim” diyenlere “Amanın dikkat” uyarısı yapmak istiyorum.

Siz siz olun bilmediğiniz lokantaya sakın gitmeyin. Hele “Burası pek lüks semt değil, yemek faturası ne tutacak ki?” gibi yanlış bir düşünceye sakın kapılmayın.

Bak, “Söylemedi” demeyin sonra.