Özgür Özel dedi ki: “23 Nisan’da saat 17.00’de Birinci Meclis’in önünde buluşup Anıtkabir’e yürüyeceğiz.”

Ankara Valisi yasak koydu:

“Yürüyemezsin!”

Özgür Özel yanıt verdi:

“Cumhuriyetin kurucusu partinin, ülkenin kurucu ve kurtarıcı liderine yürüyüşünü kimse engelleyemez... Yürüyeceğiz!”

★★★

Ankara Valisi Vasip Şahin, Birinci Meclis’in önüne on bine yakın polis gönderdi.

Barikatlar kurdurup Anıtkabir’e giden yolları kestirdi.

TOMA’ları yolladı.

Vakit geldiğinde on binlerce insan Özgür Özel’in çağrısına uydu ve Birinci Meclis’in önüne sel gibi aktı.

Polis, yollarını TIR’la kesmeye kalkıştı.

Gözükara Milletvekili Mahmut Tanal TIR’ın üstüne tırmandı ve yolu kapatmasını engelledi.

★★★

Özgür Özel ve kurmayları en öndeydi. Kalabalığa seslendi:

“Asla ne yılarız, ne korkarız, ne de Atamızla aramızda barikat kabul ederiz; yıkar geçeriz. Kimseyi incitmeden, ama önünüze konulan barikatı da asla ve asla dinlemeden hep beraber sel oluyoruz ve Anıtkabir’e akıyoruz...”

Bu konuşmanın ardından vatandaşlar, barikatlara yüklendi. Polis çaresiz kaldı ve direnmedi.

Kalabalık, barikatları yıkarak Anıtkabir’e yürüdü.

★★★

Ne diyordu Ankara Valisi Vasip Şahin?

“Yürüyemezsin!”

Sonuç ne oldu?

Yürüdüler...

Vali kimi temsil eder?

“Devleti” diyenler yanıldı... Günümüzde “valiler” ne acıdır ki Saray’ı temsil ediyor!

Vasip Bey, diğer tüm valiler gibi artık devletin değil, “saray”ın temsilcisi...

“Hukukçu” kimliğine rağmen anayasayı umursamayıp, Saray’ın dediğini yaptı.

“Hukuksuz” bir emir vererek, “halk”la inatlaştı.

Sonuçta “halk”ı arkasına alanlar, “saray”ı arkasına alan Vasip Bey’i ezip geçti.

★★★

Vasip Bey artık “pabucu yarım” bir validir.

“Çık dışarı oynayalım”dır...

Hiçbir ağırlığı, ciddiyeti, itibarı kalmamıştır.

Dolayısıyla hemen istifa etmelidir.

Devletin kurucusuyla, halkın buluşmasını engellemeye kalkıştığı için de yargılanmalıdır.

Ah CHP ah!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da meydana gelen 6.2’lik depremin ardından kendilerine yöneltilen tepkilere sert yanıt vermiş...

“Deprem gibi hepimizi sarsan konuların günlük siyasete alet edilmesini tasvip etmiyoruz” dedikten sonra devam etmiş:

“Kentsel dönüşüme odaklanmalıyız. Artık laf üstüne laf değil, taş üstüne taş koyma vaktidir. Tüm enerjimizi yapı stokumuzu yenilemeye harcamalıyız.”

★★★

Ey muhalefet, ey CHP...

Tam yirmi iki buçuk yıldır iktidardasınız. Sözüm ona kentsel dönüşümü gerçekleştirmek için “deprem vergisi, özel iletişim vergisi” adları altında trilyonlarca lira topladınız.

Ama ortada dişe dokunacak bir şey yok.

Ne yaptınız o paraları?

Neden yirmi iki buçuk yıldır taş üstüne taş koymadınız da hep laf üstüne laf koydunuz!

Tayyip Bey’in partisi bir iktidar olsun da görün bakın, tüm enerjilerini nasıl yapı stokunu yenilemeye veriyorlar...

★★★

Kafanız mı karıştı?

İyi o zaman... Çünkü beyefendinin yapmak istediği tam da bu!

Ben varım!

DEM heyeti, dün Adalet Bakanı ile görüştü ve terörist başı Apo’nun bazı taleplerini iletti.

Meğer bebek katilinin görüşmek istediği bazı yazarlar ve gazeteciler varmış...

Bu isimleri herkes tahmin edebilir. Büyük bir ihtimalle Ahmet Hakan, Albülkadir Selvi, Oral Çalışlar, Mahmut Övür, Nagehan Alçı, Cem Küçük vs...

Bu talebin yerine getirilmesi çok önemliymiş...

★★★

Belli ki bebek katili her şeyi halletti; şimdi sıra imaj düzeltme aşamasına geldi.

İstediklerini söyleyecek, duymak istemediği soruları yanıtlamayacak... Karşısındaki gazeteci görünümlü “Rasimgiller” de böylece, bu caninin ne kadar demokrat, ne kadar barış yanlısı biri olduğuna kamuoyunu inandıracak.

★★★

Madem karşısında gazeteci görmek istiyor; öyle seçmece yok!

Ben bu göreve talibim!

Onun ya da bu tezgahı kuranların yüreği, soracağım sorulara yetiyorsa ben varım!

GÜNÜN SORUSU

CHP kurultay delegeleri Hatip Karaaslan ve Yılmaz Özkanat, 6 Nisan’da yapılan 21. Olağanüstü Kurultay’ın iptal edilmesi için dava açmış... Sorum tüm CHP’lilere:

İçinizdeki düşmanlardan kurtulmadan, dıştakilerle nasıl mücadele edeceksiniz?

Üçüncü Baro!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’dı.

Gözaltına alınıp sonra bırakıldı.

Şimdi de onun avukatı Yiğit Gökçehan Koçoğlu hakkında gözaltı kararı verildi. Anlaşılan bu iş böyle gidecek...

Bu gidişle barolarda avukat kalmayacak...

“Vay sen misin benim tutukladığım adamı savunan? Seni de içeri alırım” mantığıyla hukuk olmaz...

Bu gidişle İstanbul’da yandaş barodan sonra üçüncü baro da Silivri’de kurulacak...

Çünkü içerideki avukatlar, baro kurmaya yetecek sayıya ulaşmak üzere!

Gülelim mi ağlayalım mı anlayamadım!