Komiser Suat Zamir...

Bakmayın adının Suat olduğuna, o bir kadın.

Cinayet çözen, inatçı, isyankar, kavgacı, dik başlı biri. 

Başına ne gelirse gelsin asla vazgeçmiyor. Üç kuşaktır polis bir aileden geliyor.

Gazeteci-Yazar Elçin Poyrazlar’ın yarattığı Suat Zamir karakteri her romanda başka bir maceranın peşinden koşuyor. O maceralar aslında bizlerin bire bir yaşadığı sorunları, memleketin halini de fotoğraflıyor.

Bir önceki ‘Çıplak Kalp’ romanında Komiser Suat Zamir dini tarikatlar, bu tarikatların devlete sızması ve hepsini birer holding haline getiren ekonomik ilişkilerine fokuslanmıştı. Takkeli, cüppeli Samet’in etrafında şekillenen devlet-tarikat ilişkileri Suat Zamir’in marifetiyle sunuldu okura.

Gazeteciliğini de konuşturan, Türkiye’deki suçlardan beslendiğini söyleyen Elçin Poyrazlar şimdi dördüncü kitabında Başkomiser Suat Zamir’e yine zor bir görev yüklüyor.

Yine çok tanıdık bir meselede, nefes nefese bir roman ‘Gölgenin Eli’. Suat Zamir, bu kez İstihbarat Şube’ye atanıyor ve İstanbul’daki evinde vahşice, tam 22 bıçak darbesiyle öldürülen bir ‘sosyal medya fenomeni’ne; milyonlarca takipçisi olan Darin Dinamo’ya odaklanıyor.

Soruşturma kapsamında bir kişiyi takip etmesi isteniyor. Ünlü gazeteci Gökhan Konak...

Neden bu kadar önemliydi?

Ülkede yüzlerce gazeteciyi söyledikleri tek sözcük nedeniyle hapse tıkıyorlardı. Gökhan Konak neden özeldi?

Neden hem takip hem koruma gerekiyordu Gökhan Bey’e?

İsmi iyi bilinen ama gerçekte kim olduğu belli bir çevre dışında pek anlaşılmayan ünlülerdendi. Aldığı yerel ve uluslararası ödülleri, araştırma kitapları, büyük dosya konuları vardı. Bir de birkaç yıllık mahkûmiyet, yurt dışında kısa süreli bir sürgün, binlerce ölüm tehdidi ve sönmeyen bir gazetecilik inadı.

Bir de kadınlara zaafını yazıyordu arama motorları...

Elçin Poyrazlar

İşte Suat tam bu zaaftan girdi içeri ve Gökhan Bey’in kapısı sonuna kadar açıktı.

Peki ona takip emrini veren Oğuz Anar kimdi?

Tüm sırlar, ‘Gölge Kitap’taydı.

Çeteler, paralel yapılar, devletin karanlık tarafı, suçlu tarafı...

Çeteleri araştıran gazetecinin listesinde bir isim daha vardı: Atilla Zamir!

Suat Zamir’in zayıf noktası...

Bazen haberlerde üstü kapalı geçtiğimiz ya da sadece güncel yerinden tartıştığımız meseleleri, bir gazeteci roman olarak önümüze koyduğunda daha iyi anlarız.

İsimler farklı olsa da, romanı okurken kimin kim olduğunu gözümüzde canlandırır, karakterin sesini duyarız.

İşte ‘Gölgenin Eli’ böyle bir roman...

Vicdan, adalet ve suç üstüne düşünmek istiyorsanız da önünüze konulmuş bir fırsat.

Tavsiye ederim.

Türkiye bir şarkı olsa ‘Böyledir Bizim Sevdamız’ olurdu

Bugün ‘Apolitik’ soruları İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay yanıtladı.

- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Herhangi bir ritüelim yok aslında. Ama her sabah uyandığımda güzel İzmir için kalbimin delicesine attığını, hep aynı heyecanla çalışmaya başladığımı söyleyebilirim.

- En son hangi kitabı okudunuz?

Şarkılarını duyarak büyüdüğüm, bende çok iz bırakmış, çok önemli ozanlarımızdan, edebiyatçılarımızdan biri olan Zülfü Livaneli’nin ‘Engereğin Gözü’ kitabını okudum.

- En sevdiğiniz ses ne sesi?

Kendimi bildim bileli keman sesini çok severim.

- En çok dinlediğiniz üç şarkı?

One Day, Kum Gibi, Mazi (Sema).

- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

‘Böyledir Bizim Sevdamız’.

- Aşka inanır mısınız?

Tabii inanıyorum. Aşkın olmadığı yerde hayat var mı?

- Kırmızı çizginiz nedir?

Yalan ve ihanet için çok rahatlıkla kırmızı çizgimdir diyebilirim. Yalan ve ihanetten arındığımız an, daha güzel bir gelecek için hayal kurabileceğimize inanıyorum. Birlik ve beraberlik olmadan bir adım yol alamayız.

- En sevdiğiniz yemek?

Annemin karnıyarık yemeği çok güzeldir. Sarma ve kabak çiçeği dolmasına da bayılırım.

- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Yok.

- Sizi ne heyecanlandırır?

Siyasetin içinde biri olsam da kalabalıklar karşısında konuşurken heyecanlanıyorum.

- Yağmur mu, güneş mi?

Her ikisini de aslında ama illa ki seçim yapacaksam güneş derim. Çünkü her gün güneş yeniden doğar ve yeni umutlar filizlenir.

- Güz mü, ilkbahar mı?

İlkbahar benim için yeni başlangıçları, uyanış ve yenilenmeyi simgeler. İlkbahar, umutsuzluğa yer bırakmaz. Yeniden yola çık, yeniden başla der. O yüzden çok severim baharı.

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Yalan ve ihanete patavatsızlığı da ekleyebilirim.

Cemil Tugay bizimle Tıp Fakültesi’nde okurken çekilmiş fotoğraflarını paylaştı.

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Kendime söylerim. Siyasete daha erken atılmalıydım diye düşünüyorum çünkü. Vatan ve millet sevgisi öyle yüce bir duygu ki, bu ülke için hizmet etmeye çok daha erken başlamayı dilerdim.

- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Normal hayatıma devam ederdim. Hiçbir zaman teknolojinin esiri olmadım.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Yine kendim olmak isterdim. Ne mutlu bana ki, Türkiye’nin gururu olan bir şehirde, kurtuluşun ve kuruluşun kentinde belediye başkanıyım. Gönülden bağlı olduğum bu kenti daha ileri taşımak için çalışıyorum. 

- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Çalmıyorum ama müziği gerçekten çok seviyorum.

- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

80 yaşımı görmek, o yaşa kadar da bu ülke için çalışmak isterim. Bunda da son derece samimiyim. Benim o yaşa gelmemi sağlayacak da yine o memleket sevdası olacak çünkü.