İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayalım” diye çağrı yaptıkları gerekçesiyle dün sabah 92 kişiyi evlerinden toplatıp gözaltına aldırdı.
Aralarında çok sayıda kadının da bulunduğu bu insanlar, kimseyi öldürmedi.
Hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık yapmadı.
Devletin resmi bayram ilan ettiği bir günü kutlamak istedi.
Bunun için de 1 Mayıs 1977’den bu yana Türk solu için özel bir anlamı olan Taksim’i işaret etti.
Sen misin bunu yapan?
Hepsi seri katil gibi yakalanıp emniyete götürüldü.
★★★
Resmi bayram değil mi arkadaş, ille de senin işaret ettiğin yerde mi kutlamak zorundayım?
Minibüste kutlarım, vapurda kutlarım, evime bayrak asar öyle kutlarım.
Miting değil ki bu, gösteri yürüyüşü falan hiç değil...
Bayram, hem de resmi bayram!
İster tek başıma, ister milyonlarla kutlarım!
Dağda kutlarım, bağda kutlarım, kendi evimin sokağında kutlarım!
Bırakın ülkemin meydanlarını... Milyonlarca Türk’ün her Cumhuriyet Bayramı’nda yaptığı gibi ABD’de, Fransa’da, Almanya’da, İngiltere’de bile kutlarım.
İsteyen katılır, istemeyen katılmaz!
Resmi bayramı nerede kutlayacağıma kimse karışamaz.
Kimse adres gösteremez!
Bu, dünyanın her yerinde de böyledir.
★★★
CHP’ye açık çağrıda bulunuyorum:
Madem 1 Mayıs’ta Taksim’i yine yasakladılar; ondan sonraki ilk resmi bayram 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı...
Saraçhane’de sizi yalnız bırakmayan gençlere bir vefa borcunuz var!
Gelin bugünden bir karar alın ve Gençlik Bayramı’nı milyonların katılımıyla Taksim’de kutlayacağınızı açıklayın.
1 Mayıs’ta kapatılan meydanı 19 Mayıs’ta bir daha asla kapatılmamak üzere halka açın... Tamam Taksim, siyasi parti mitinglerine, eylemlere, protestolara kapalı olabilir...
Ama...
Atatürk’ü anmaya, bayram yapmaya da kapatılamaz ki...
Haydi Özgür Özel:
Bu fırsatı kaçırma...
Gençliği, meydanına kavuştur!
Hürmete devam mı?
“Tehdit saçan güruh... Provokasyon partisi... Kanayan yara... Sakil (çirkin, kaba) ve sakim (bozuk, yanlış) siyaset anlayışı...
CHP demek, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, yağma ve talan demektir. CHP demek, kriz, kavga ve kaosa bel bağlayan Özgür Özel fitneye bedenlik ve sözcülük yapmaktadır.
Yolu yanlış, yöntemi sakat, kafa ve kalbi bozuktur.
Türkiye’nin temellerine dinamit döşemektedir.
Özgür Özel yalnızca aklını peynir ekmekle yememiş, klinik psikolojinin konusu olmak için iyice kolları sıvamıştır.
Zavallı... Yüz kızartıcı... Ahmakça...”
Bu sözlerin hepsi dün Devlet Bahçeli adına yapılan açıklamada geçiyor.
★★★
Peki; aynı Bahçeli 1 Ekim’deki Meclis’in yeni yasama yılı resepsiyonunda Özgür Özel’le el sıkıştıktan sonra ne demişti?
“Birbirimizi kırmıyoruz inşallah. Üzülme, bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor, siyasetin gereği olarak.”
Özgür Özel de bu sözlere, “Herkes doğru bildiğini söylüyor. Önemli olan saygıda, sevgide eksiklik göstermemek. Hürmet ederim.”
★★★
Özgür Bey...
Dün şahsınız ve partiniz için “zavallı” ve “ahmak”a kadar varan ağır ifadeler kullanan bu küfürbaz siyasetçiye hala “hürmet etmeye” devam ediyor musunuz?
Eğer yanıtınız “Evet ediyorum”sa...
Kusura bakmayın ama o zaman ben size hürmet falan etmiyorum!
Çünkü “hürmet” başka, “eziklik” başkadır!
Sizin bu sözlerden sonra bu küfürbaza göstereceğiniz “hürmet”, “ezikliğe” girer!
Sinyal kesiciler...
İktidar medyasının Ekrem İmamoğlu’na saldırmak için yeni malzemesi, bir otel ziyareti... Onlara göre bu ziyaret sırasında otele iki çanta sokuluyor. “İçeridekiler”den alınan paralar da bu çantaya konulup dışarı çıkarılıyor.
Ekrem İmamoğlu da salak ya, rüşvet almaya bizzat kendisi gidiyor!
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, bu çantaları gazetecilere göstererek içlerinde sinyal kesici (jammer) olduğunu söyledi.
Yandaş arkadaşlar bu sefer rüşvet iddiasından vazgeçtiler, “Bir belediye başkanı neden jammer kullanır ki? Demek ki gizli kapaklı işler çeviriyor” demeye başladılar.
Sonra görüldü ki bu jammerlar birçok AKP’li belediye başkanında da var.
Sadece başkanlar mı?
Bilal Erdoğan’ın da gittiği her yere korumaları tarafından jammer götürüldüğü ortaya çıktı. Bakalım yandaş arkadaşlar şimdi ne diyecek?
Bilal Erdoğan’a hak olanın, İmamoğlu’na yasak olması gerektiğini nasıl açıklayacaklar?
GÜNÜN SORUSU
İstanbul Emniyeti, İBB’ye yönelik yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda Ekrem İmamoğlu’nun sağ kolu Murat Ongun’un oğlu Koray’ın kumbarasına el konulmuş... İçinden 3 bin lira civarında bir para çıkmış. Sorum soruşturmayı yürütenlere:
Aradığınız yolsuzluk ve rüşvet delilini o kumbarada bulacağınızı mı sandınız, yoksa asıl amacınız muhaliflere gözdağı mı vermekti?