Gerçek adını saklayacağım ama yüz kızartıcı bir suç işlediği için değil, başı belaya girmesin diye...

Biz ona Feridun diyelim. Dedesinin ismini vermişler!

Henüz 20 yaşında...

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi...

Deprem tatilinden yararlanıp yaşadığım beldedeki ailesini ziyarete geldi.

Amacı gazeteci olmak ama... Hiç umudu yok!

Annesi zaten en başından beri karşı çıkıyor:

“Hayırlısıyla başını belaya sokmadan okulunu bitirip diplomasını alsın da gazeteci falan olmasın... Bu devirde yapacak iş mi kalmadı? Gelsin babasının zeytinyağı işinin başına geçsin...”

Baba gençliğinden beri sıkı solcu, o yüzden anne gibi düşünmüyor. Her fırsatta tartışıyorlar:

“Canım boşuna mı okuyor? Hem elalemin çocuklarının canı yok mu? Herkes kendi işini yapacak. Madem gazeteci olmak istiyor, varsın olsun...”

“Olsun da her gün adliyelerde, hapishanelerde mi dolaşalım? Hiç mi korkmuyorsun? Bak sesi kısık geldi eve... Boykot mu ney yapmışlar, bağıra bağıra helak olmuş.”

“Hırsızlık, arsızlık etmesin yeter. Ben her yerden toplarım oğlumu... Hak için, memleket için, kendi geleceği için şimdi bağırmayacak da ne zaman bağıracak? Sesi bugün kısıksa yarın açılır.”

“Sen şımartıyon bu çocuğu herif... Senden ötürü gözü kara... Allah korusun işkence falan ederler diye de mi korkmuyon?”

“Ben karışmam, sen de karışma. Koskoca herif oldu. Haksızlıklara isyan ediyor. Varsın etsin... Hem zeytinlikler burada durup duruyor; kaçmıyor ya... Baktı olmuyor, gelir geçer işin başına...”

★★★

Feridun, benim de konuğu olduğum sofradaki bu tartışmayı gülerek izledi... Tabii on dakikada 24 tane zeytinyağlı yaprak sarmayı yutarak...

Sonra ağzını sildi, annesine, babasına baktı, bana gülümsedi;

“İzninizle” deyip kalktı, odasına yöneldi.

Annesi bağırdı arkasından “X’midir ne karın ağrısıdır, oralardan ilişme Tayyip’e falan... Kafanı kırarım... Başını belaya sokma...”

Feridun döndü, annesinin yanağına kocaman bir öpücük kondururken boynundaki parmak izlerine ilişti gözüm...

★★★

Bu çocukların laf dinleyecekleri falan yok kardeşim!

Küçük’ün büyük gafı!

Cem Küçük adlı bir arkadaş var biliyorsunuz... Türkiye Gazetesi’nde köşe yazarı... Aynı zamanda TGRT’de programcı...

Kendisi, günümüzün önde gelen “her b..u bilir”lerinden...

En gizli bilgiler hep ondadır ama asla kaynak açıklamaz! Dediklerinin çoğu da fos çıkar!

Rasim Ozan Kütahyalı’nın bir benzeri anlayacağınız...

İktidarın keyfini kaçıracak ne olursa kendisini can siperane bir şekilde öne atar:

Savunur da savunur...

Muhalefeti yıpratacak bir şey olduğunda yine en öndedir:

Vurur da vurur!

Bazen kendisini kontrol edemez, “iplerini tutan kuklacılar”ı ele verir. Yine öyle olmuş...

★★★

TGRT Haber canlı yayınında bir tartışma sırasında, “Savcının gönderdiği yazılarda var bu” demiş...

Sonra yaptığı gafı anlamış ama ne fayda! Söz ağızdan çıkmış bir kez...

Sosyal medyada, “Hangi savcı seninle ne paylaşıyor?” diye sorulmaya başlanınca da her zamanki gibi yavuz hırsızlık yapmış ve üste çıkmaya çalışmış:

“Başsavcılıkların operasyonlarla ilgili tüm medyaya geçtiği bilgi notlarını sanki bir kişiye veriyormuş gibi sunmak kötü niyettir.”

★★★

Yeme bizi Cem Efendi...

Dilin senden dürüst davrandı ve sakladıklarını tüm dünyaya ilan etti.

Şimdi istediğin kadar çırpın!

Biz anlayacağımızı anladık.

Sen şimdi “savcının gönderdiği yazılar” dediğin yazıları ortaya dök de karşılaştıralım bakalım; medyaya gönderilenlerle aynı mı, yoksa sana özel servis mi yapılıyor?

Dindar değiller!

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, iktidarı eleştirirken, “Son 23 yılda ülkemize yapılan en büyük kötülük, ‘Dindarlar yolsuzluk yapmaz’ algısının yıkılması oldu” demiş...

İlahi Mahmut Bey...

Gerçekten bu algının sadece son 23 yılda yıkıldığını mı sanıyorsunuz; yoksa bazı gerçekleri unutturmaya mı çalışıyorsunuz?

Sahi siz, partinizin kurucusu Necmettin Erbakan’ın “kayıp trilyon” davasından 2 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldığını, bu yüzden tarihimize “Cumhuriyet döneminde dolandırıcılıktan hüküm giyen tek başbakan” olarak geçtiğini hiç mi duymadınız?

Ayrıca o, “Dindarlar yolsuzluk yapmaz” algısının yıkıldığı falan yok...

Dindarlar, gerçekten inananlar Allah’tan korkar... Bu yüzden hırsızlık da yolsuzluk da dolandırıcılık yapmaz, rüşvet almaz. Çocuk denilecek yaştaki kızlarını evlendirmez, Kur’an kurslarındaki tecavüzlere seyirci kalmaz.

Bunları yapanlar “dindar” değil, “dini kullananan” ama dinle ilgisi olmayan şarlatanlardır.

Koskoca bir partinin genel başkanısınız; sapla samanı karıştırmayın!

GÜNÜN SORUSU

İBB Başkanı İmamoğlu’na yönelik operasyonlar sürerken aklıma bir parti liderinin 19 Şubat 2012’de söylediği, “Hiçbir zaman seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz” sözleri geldi. Sorum size:

Kimdi bu demokrasi aşığı lider? Şimdi de aynı sözleri söyleyebilir mi?