Son üç aylık gündem fırtınası yeni bir konjonktüre uğurladı hepimizi.

Devlet katında yeni bir çizgi çekildi, kim içinde kaldı, kim içine alındı, hâlâ anlaşılamadı. 

Yerel seçim sonucu, normalleşme, kayyumlar, İmralı, yeniden kayyumlar, operasyonlar, eski dosyalar...

Uzatarak çeşitlendirebileceğimiz bu gündem fırtınasını oluşturan başlıklar, bir konjonktür tarifliyor kuşkusuz. 

Fakat netliği yok, su hâlâ bulanık...

Böylesi bir siyasi çıkmaz, kimi hukuki çıkarları da beraberinde getiriyor. 

Buna panzehir olarak CHP’nin getirdiği çözüm, ısrarlı bir erken seçim talebi. 

Bu talep ağırlıklı ve güçlü görünsün diye de adaylık beyanı iliştirilecek. 

Politik hat için doğru bulunan bu önerme, yine de belirsiz konjonktür nedeniyle riskli bir patika olarak da değerlendirildi.

Sorular net, finalini yapma tarihlerine göre sıralayalım:

1- İmralı çağrısı sonrası siyasi iklim bugünkünden ne kadar farklı olacak?

2- CHP, iki adaylı olasılığı ne kadar makul ve geniş tabanlı bir kabule indirgeyebilecek?

3- Suriye sahasından içeriye dönük ekonomik bir hikaye çıkarılabilecek mi?

Takvimin öngördüğü bu finaller, seçmenin oy tercihlerine doğrudan veya dolaylı etki edecek. 

Eninde sonunda yine bildiğini okuyanların hikayesi oylanacak.

KÖŞENİN GÖZÜ

Tarih: 18 Şubat 1995.

Adres: CHP-SHP ortak kurultayı.

Bir birleşmenin fotoğrafı...

Bugünlerde konuştuğumuz el ele İmamoglu-Yavaş fotoğrafları aklıma bu arşiv sayfasını getirdi. 

Murat Karayalçın liderliğindeki SHP’nin CHP’ye katılımı...

Baykal ile verilen resim...

Ortada elleri havaya kaldıran, uzlaşının ortak geçici genel başkanı Hikmet Çetin.

“Nihayet birleştiler” manşetleri eşliğinde...

O gün için “Solda tarihi birlik” denmişti.

Bugün ise çok daha farklı bir siyasi dönem ve yine çok daha kapsayıcı bir çözüme odaklanılmış durumda.

İmamoğlu-Yavaş hattında neler olacağına, tarihi siyasi birlikteliklere mercek tutarak bakmaya devam edeceğiz.

Hafıza önemli, yerine göre bir panzehir.

KÖŞENİN SÖZÜ

İnsan nasıl olursa olsun, kendi gölgesini atlayamaz. - Arnavut atasözü.