371 hakemin bahis hesabı var.
152’si aktif olarak bahis oynuyor.
Bir hakemin tek başına 18 bin 227 kez bahis oynadığı tespit edildi.
Bu, Türkiye’de her 10 hakemden 6’sının bahis hesabı olduğu anlamına geliyor.
★★★
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun bu açıklamaları yalnızca futbol camiasını değil, bir kez daha (zaten yerle yeksan olmuş) adalet duygumuzu da sarstı.
Zira sahadaki adaletle, ülkenin adalet anlayışı arasındaki farkın neredeyse kalmadığıyla bir kez daha yüzleştik.
Futbol bu ülkede hiçbir zaman sadece futbol olmadı zaten.
Bugün bir kez daha kanıtlandı.
Halbuki TDK’ya göre “hakem”;
“Karşılaşmaları, yarışmaları kurallara uygun ve yansız olarak yöneten kimse.”
Ama artık o tanımın yanına yeni bir madde eklemek gerekiyor:
“Bahis oranlarını da yakından takip eden kimse.”
Oysa hakem dediğin düdüğe değil vicdanına güvenmeli.
★★★
Peki neden bu kadar kirlendi oyun?
Rahmetli Süleyman Demirel’in o meşhur sözü geliyor akla:
Enflasyon ahlakı bozar.
Bir de gelin buradan bakalım olaya.
Hakem maaşları daha iki gün önce artırıldı:
Maaşlar Süper Lig’de 53 bin 500 TL’den 80 bine, 1. Lig’de 17 bin 300 TL’den 26 bine çıktı.
Futbol ekonomisinin döndürdüğü milyonlarla kıyaslayınca bu artış, denizde bir damla bile değil.
Asgari ücretin bile altında...
Yoksulluk sınırının kat be kat aşağısında rakamlardan bahsediyoruz.
Bir yanda milyon euroluk transferler, primler, yayın gelirleri...
Diğer yanda adaletin temsilcisi olması gereken hakemlerin, her kararın sonunda cebindeki bakiyeyi düşünen insanlar haline gelmesi.
Soru şu:
Bu insanlar kendi yönettikleri maçlarda mı bahis oynadı — yani şike mi söz konusu?
Yoksa sistemin çöküntüsü içinde, spora ilgi ve bilgileriyle yalnızca ek gelir peşinde koşan, ahlaki değil, ekonomik olarak sıkışmış bireyler mi bunlar?
★★★
Belki de her ikisi...
Çizgiler bulanıklaşmış halde.
Kimse doğuştan kötü, ahlaksız ya da art niyetli değildir.
Ama sistem o kadar bozuk, geçim o kadar zor ki, kaybeden hileye, kolay kazanca, kısa yola meyleder durumda.
Ahlaksızlık bireysel değil, sistemsel bir sonuç artık.
Ve daha da üzücüsü: Bu ülkede yolsuzluğa kimse şaşırmıyor.
Çünkü şaibe artık rutine dönüştü.
Denetimsizlik cezasızlıkla birleşince, çürüme zincirleme şekilde ilerliyor.
Kirlenmemiş bir alan kalmadı sanki.
Bakanlara göre adalet VAR, ama kimse göremiyor.
★★★
Üstelik dahası da olduğunu tahmin etmek zor değil.
Bugün konuşulanlar sadece hakemlerin adına açılan hesaplar.
Peki ya yakınları, eşleri, arkadaşları?
Onlar üzerinden oynanan kuponlar nasıl tespit edilecek?
Bu bile bu kadar kirliyse, buzdağının altı kim bilir ne kadar derin?
Yıllardır kaybedilen maçlar, şaibeli kararlar...
O maçlar şimdi yeniden mi değerlendirilecek?
Liglerin, şampiyonlukların, düşen takımların kaderi ne olacak?
Bu soru sadece sporun değil, sistemin de sorusu artık:
Adaletin hükmen yenildiği bir ülkede oyuna kim devam edecek?
İlahi adaletin iptali
Gaziosmanpaşa’dan sonra Bayrampaşa’da da CHP’li belediye başkanının tutuklanmasının ardından, başkanvekilliği AKP’ye geçti.
Bayrampaşa örneği, Gaziosmanpaşa’dan bile daha tartışmalı.
Çünkü burada yalnızca bir koltuk değil, “ilahi adalet” ifadesinin kendisi de iptal edildi.
★★★
Ne olmuştu?
Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu’nun tutuklanmasının ardından mecliste yapılan oylamada dört tur üst üste eşitlik çıkmış, beşinci turda kura çekilmişti.
Kuradan CHP adayı çıkınca, CHP’liler buna “ilahi adalet” dedi.
Ama o adalet fazla sürmedi.
AKP itiraz etti.
Seçim iptal edildi.
Ve kavga gürültüyle yenilenen oylamada bu kez kazanan AKP oldu.
İlahi adaletin bile hükmü, itiraz dilekçesine yenildi.
★★★
Olayın kendisi kadar sonrası da dikkat çekici.
Gaziosmanpaşa’da da benzer bir sahne yaşanmıştı.
Kazanan başkanvekilini Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat arayıp tebrik etmiş, AKP’li isim esnaf ziyaretlerine çıkıp “Yeni başkan” olarak halkla tanışmıştı.
Şimdi aynı senaryo Bayrampaşa’da sahnede.
AKP İstanbul İl Başkanı Abdullah Özdemir, seçimin ardından bir “balkon konuşması” yaptı.
Aynen şöyle dedi.
“Biz bugün Bayrampaşa halkının vermiş olduğu emanete en doğru şekilde sahip çıkacak kardeşimize sahip çıktık.”
Ama ortada bir ayrıntı var:
Bayrampaşa halkı, o emaneti %47 gibi büyük bir farkla CHP’ye vermişti.
Yani halkın iradesi, bir mahkeme kararıyla değil, bir meclis aritmetiğiyle değiştirilmiş oldu.
İlahi adalet bile tartışmalı mahkeme kararlarıyla geçersiz sayılıyorsa, sandığın hükmü ne kadar sürer ki?
Çünkü anlaşılan o ki artık mesele kimin kazandığı değil; kimin iptal ettirebildiği.