ABD, Türkiye dâhil 185 ülkeye uygulanacak vergileri açıkladı. Tüm dünyada piyasalar alt üst oldu. Sonucu değiştirmese de Trump, her yerde protesto edildi.
Herkes Trump’ın, kararları kendisinin aldığını zannediyor. Oysaki Trump da prompterden konuşuyor!
ABD’yi seçilen başkan yönetmez. ABD’nin en büyük, en güçlü tekelleri yönetir! Emperyalizm budur! Bugün ABD’nin tekelleri, kendi içinde pastayı paylaşma kavgası veriyor. En güçlü tekeller kazanacak, diğerleri boyun eğecektir. Bu kavga ABD’nin dış politikasını değiştirmez!
Bu nedenle ABD’deki ve dünyadaki ekonomik krizler doğaldır. ABD’nin en güçlü tekelleri bu krizden daha da güçlü çıkmıştır. 8 Nisan’da, ABD borsalarının yeşile dönmesi bundandır!
Sanayi devrimini başaran ülkeler, emperyalist ülkelerdir. Bunlar ABD, Rusya, Japonya, İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada, İtalya’dır. Eşit gelişmezler ve her zaman biri en güçlüdür! En güçlü olan ile hiçbiri teke tek başa çıkamaz. Bu yedi ülke tek başına yapamayacakken sanayi devrimini yapamamış Çin’in, ABD’ye karşı hiç şansı yoktur. Aslında Trump, “Çinliler radikal solcu değiller” diyerek ÇKP’nin, ülke bayrağına ihanetini özetlemiştir!
Göstergesi Çin’deki yabancı sermayedir. Apple’dan İntel Corparation’a, General Motors’dan Pfizer’e kadar birçok şirket emperyalist ülkelerin şirketleridir. Bunlar Trump’ın Çin’den getiriyorum dediği şirketlerdir. Çin’i tercih sebepleri ise ucuz iş gücü, hammadde ve geniş arazidir. Çin arabası diye yutturulan BYD hissedarlarının, emperyalist şirketler olduğundan kimsenin haberi bile yoktur!
7 Nisan’da Trump’ın canlı yayındaki açıklamaları da önemliydi. Netanyahu’nun ziyareti sırasında, Suriye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili cümleleri çok dikkat çekiciydi.
BBC’de yer alan habere göre Trump; Erdoğan’a, “Tebrikler, başka kimsenin 2000 bin yıldır yapamadığını yaptınız. Suriye’yi aldınız. Başka isimlerle ama aynı şey” dedi.
Ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hayır, biz değildik” diye kendisine yanıt verdiğini aktardı. Trump’ın da “Ben biliyorum, sizdiniz” dediğini ve Erdoğan’ın “Evet, belki de bizdik” dediğini anlattı.
2000 yıl öncesi vurgusu çok ilginçti. 2000 yıl öncesine gidersek de karşımıza bir İsrail miti çıkar. Vaat edilmiş topraklar! Bugün İsrail askeri, Şam’a 20 kilometre kala çadır kurmuş, keyif yapıyor! 2000 yıllık miti gerçekleştirdiği için de Türkiye, tebrik ediliyor...
Aslında İsrail, yeni kuruldu diyor!
Basında yer alan KKTC’yi satma meselesi!
“Üç Türkî cumhuriyeti, 12 milyar Avro’ya KKTC’yi sattı” başlıklı haberler yapıldı. Aslında bu yaklaşım, merhum Denktaş’ın, Annan Planı’na karşı verdiği milli mücadeleyi görememektir!
24 Nisan 2004’te Kıbrıs’ta, dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın adını taşıyan plan, referanduma götürüldü. Annan’ın bile “Okumadım” dediği plandan bahsediyorum!
Türk kesimi %64,91 ile “yes be annem”, Rum kesimi ise %75,38 ile “hayır” demişti. Türkiye’de herkes şaşkındı. ABD ise referanduma 30 milyon dolar harcamıştı! Kıbrıs’a barış gelecekti neden hayır diyorlardı! Üstelik Denktaş da “hayır” demişti.
Denktaş’a hakaretler edildi, karalandı. Denktaş, 2004’te tehlikeyi anlatmak için Türkiye’ye geldiğinde “Denktaş Kıbrıs’ta konuşsun” diyerek Türkiye’den bile kovuldu! Yetmedi, Rumlar ile işbirliği ile suçlandı...
Oysaki Denktaş, Plan’ın Lozan Antlaşması’nı ve Türkiye’yi tehdit ettiği için “hayır” dediğini haykırmıştı. Ege’de Yunanistan, adaları nasıl işgal ediyor sanıyorsunuz!
Plana göre Kıbrıs Adası bağımsız tek devlet olacaktı. İktidar sayesinde Kıbrıs Türk’ü “evet” demişti. Rumlar “hayır” deyince plan hayata geçmedi zannedildi. Rum kesimi elbette Annan Planı’na “hayır” diyecekti. BM’ye göre zaten resmi olarak Kıbrıs’ta tek devlet(GKRY) vardı!
Referandumdan bir hafta sonra “Kıbrıs Cumhuriyeti” AB üyesi oldu! Ancak en önemli şeyi söylemeden olmaz! AB Türkiye’ye, Gümrük Birliği’ni sürdürecek isen AB’ye yeni katılan
10 üyeyi de kapsayacak
şekilde “Ankara Anlaşması’nı güncelleyeceksin” dedi!
İktidar, 29 Temmuz 2005’te Ankara Anlaşması ek protokolünü imzaladı! Ek protokolde 10 üye içinde Kıbrıs Cumhuriyeti de vardı!
Her ne kadar imzanın ardından yayınlanan Kıbrıs Bildirisi ile Dışişleri Bakanlığı “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımadık” dese de uluslararası hukukta karşılığı yok.
Üç Türkî cumhuriyeti Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıdı diye kızmaya gerek var mı?