Dün de dedim ya... Zordur bayramlarda yazmak. Günlük olaylardan söz etmek istemezsiniz ama “geçmiş” de özlem demektir.
Yine de kaçamazsınız geçmişten, geçmişinizden!
Sizi bilmem ama benim aklıma “torpil” gelir bayram deyince...
Ama AKP’lilerin, MHP’lilerin bildiği “torpil”e benzemez bu...
Onların “torpil”i sinsidir.
Gizlice yapılır.
Birini kollarken başkasının canını yakar o torpiller...
Bizimki ise delikanlı işidir.
Yakarsın fitilin ucunu, gürültüsü bin metreden duyulur.
Kimsenin de burnunu bile kanatmaz!
★★★
Çatapat gelir bir de aklıma, bayram deyince...
Kız kovalayan, maytap, mantar tabancası gelir...
Bakkallarda satılırdı hepsi...
Her gün top oynadığımız alana kurulan atlı karıncayı, pamuk helvayı da unutmamak gerek... Onlar da birer bayram klasiğidir.
Telaşla çalınan kapılar, kapıda el öpmek ve şeker almak için bekleşen çocuklar gelir.
★★★
Bir de “o” gelir...
Bayram için şifon kumaştan özel dikilmiş pileli eteğini ve fırfırlı gömleğini giyinmiş, boncuk gözleriyle ışıl ışıl bakmaktadır.
Yaşınız yedi, bilemediniz sekizdir.
İçinizde bir şeyler olduğunu hissedersiniz ama ne olduğunu bilemezsiniz.
“Canaaaan dikkat et düşme kızım” diye seslenir pencereden annesi; “Dizlerin daha yeni iyileşiyor!”
★★★
Diyorlar ki, “Bayramların eski tadı tuzu kalmadı.”
İyi de kim yaptı?
Kim aldı tüm bunları elimizden?
Neymiş, torpil, kız kovalayan, çatapat, maytap, mantar tabancası tehlikeliymiş...
Benim çocukluğumda; on milyon velettik en azından... Hepimiz oynadık bunlarla.
Kaç kişiyi öldürdük, yaraladık ya da sakat bıraktık?
Bizim oyunlarımızda ölmek, öldürmek yoktu ki...
Birbirimizi korkuturduk en fazla!
Şimdiki çocukların hepsi bilgisayarın başında seri katil...
Altı yaşındaki velet oyundan başını kaldırdığında böbürlenerek anlatıyor:
“Tam 172 düşman askerini öldürdüm!”
“İyi halt ettin” diyesi geliyor insanın, diyemiyor...
Çünkü bu “katiller”i biz yetiştirdik.
★★★
Şimdi “bayram” deyince tatil geliyor insanların aklına...
Bütün şehir hep birlikte, ayrı arabalar ya da uçaklar içinde, aynı yerlere gidip, kentteki kavgayı, telaşı, gerilimi güzelim sahil beldelerine taşımak geliyor.
Çuvalla harcanan para, yorgunuk, yalancıktan söylenen “Oh tatil gibisi var mı?” sözleri, “mış gibi” eğlenmeler geliyor...
★★★
Yaz-kış yaşadığım huzurlu sahil beldesine her bayramda üşüşen, lokantaları, marketleri talan eden, bir şezlonga 300, bir lahmacuna 400 lira veren bu yeni nesil bayramcıları görünce içimdeki çocuk uyanıyor...
Bütün marketleri (ne yazık ki artık bakkal yok) tek tek dolaşarak “torpil” arayasım geliyor...
Alacaksın iki torpil, bunların tam ortasına atacaksın:
Güüüümm, güüümmmm!
Anında dönmezlerse İstanbullarına, Ankaralarına; balık olayım!
Korkarlar, bombalı saldırı oldu zannederler o patlamaları!
Ertesi günün gazetelerine de manşetten haber olursunuz:
“Sahil beldesine ses bombası atıldı!”
Kimsenin aklına gelmez ki “isyankar yaşlı bir çocuk” torpillemiştir ortalığı, eski günlerin hatırına!
★★★
Bırakın torpili...
Br mantar tabancası bulsam, ben bilirim yapacağımı ama...
Yok ki!
‘Kavurmamızı yaparlar!’
Çarşamba günkü yazılarımdan birinin başlığı, “Işığı Gören Kişi”ydi...
MÜSİAD Başkanı Burhan Özdemir, bir açıklama yapmış ve orta vadeli programın olumlu etkilerini hissetmeye başladıklarını belirterek, “Tünelin ucundaki ışığı görüyoruz” demişti.
Bu sözlere yanıt, dünyanın en büyük otomotiv devlerine ihracat yapan bir otomotivciden geldi...
Savcılık tarafından soruşturma açılmasın diye adını vermiyorum:
★★★
“Devletin otomotiv sanayiine yönelik hiçbir stratejisi yok... Gerçi başka sektörlere de yok. Her gün değişen maliyetlerle üretim ve ihracat yapıyoruz. Bir sene sermayeden koyarız, tamam... Ama tünelin ucunda ışık mışık yok ki! Durmadan sermayeden yiyoruz. İthalat süper ucuz... Kapat fabrikaları, üretim yapmaktan vazgeç, depoya çevir; bugünkünden üç kat daha fazla para kazanırsın. Çünkü ithal malları koyacak yer yok! Son bir duyum: Reis’in yatırım ajansındaki genç tıfıllar, ‘Sanayici çok kazandı; iki-üç yıl zarar etseniz ne olur’ diye dolaşıyor ortalıkta. Hiçbiri bilmiyor ki; biz bu yanlış politikanın, daha doğrusu politikasız ekonominin kurbanı olduk.
Borsa da sadece bir et lokantası...
Kavurmamızı yaparlar artık!”
GÜNÜN SÖZÜ
DEM Partisi Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, daha 15 yaşındayken, 11 Ağustos 2017’de PKK’lı teröristler tarafından Trabzon’da katledilen Eren Bülbül’ün acılı annesi Ayşe Bülbül’ü arayarak bayramını kutlamış. Sorum kendilerine:
Hazır aramışken, Eren’i katleden alçakları “kınamayı” da akıl etseydiniz bari... Yoksa yine “kınamaya kıyamadınız mı?”