Bu dünyadan bir Ferdi Zeyrek geçti...
Bir ölüm herkese nasıl bu denli dokunur, nasıl bu kadar can yakar, iliklerimize kadar acıyı hissettirir... Hep birlikte, ülkece yaşadık.
CHP değil, Manisa değil; kalbinde bir parça sevgi ve merhamet taşıyan herkes Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’e ağladı.
Ama onun cenazesi sadece bir veda değildi. Bir işaret fişeğiydi.
Toplum, kimi sevdiğini, neye değer verdiğini, hangi siyaseti benimsediğini çok net bir şekilde gösterdi.
Kalabalık sadece bir kalabalık değildi.
Bir mesajdı.
Hem iktidara, hem muhalefete, hem de siyasetin geleceğine.
Alınacak öyle çok ders var ki... Sadece birkaçını yazabiliyorum.
1. Halk ne yaparlarsa yapsınlar iradesine sahip çıkıyor
Sandıkla gelenin görevden alındığı, seçilmişlerin tutuklandığı, kazananlara kayyum atandığı bir dönemdeyiz. Halk iradesiyle değil, başsavcılık kararlarıyla koltuğa oturanların sayısı her geçen gün artıyor. Gaziosmanpaşa bunun son örneği oldu. Ama bu cenazedeki kalabalık sadece bir yas değil, aynı zamanda bir irade beyanıydı. Millet sevdiğine, seçtiğine nasıl sahip çıktığını, çıkabileceğini gösterdi.
2. Toplum samimiyeti özlemiş
Ne çok beklemişiz içten konuşanı, gerçekten dinleyeni... Ferdi Zeyrek’in “gösterişsiz” hali, siyasette samimiyetin en güçlü bağ olduğunu yeniden hatırlattı hepimize. Oyla değil, güvenle kurulan ilişkinin kıymetini gösterdi. Sandıkta kazanmak kadar sokakta sevilmek de önemliymiş.
3. Doğru adayla oluyormuş
Ferdi Zeyrek hem teknik olarak donanımlıydı hem de halkla bağ kuruyordu. Ne kibirliydi ne yapay. Görev süresi uzun değildi ama gönüllere girmesi için süreye değil, sahiciliğe ihtiyaç vardı. Manisa gibi CHP’nin yüzde 6 bile oy alamadığı bir kentte, doğru aday oy oranını yüzde 60’a çıkarttı. Yanlış adayla en kazanılacak seçimler kaybedilirken, doğru adayla imkansızın başarılabildiğini gösterdi.
4. İdeoloji değil, karakter aranıyor
Kimse o gün “CHP’li bir başkan” için ağlamadı. Ferdi Zeyrek için ağladı. Toplum artık sadece kimlikten değil, karakterden yana bağ kuruyor. Sevgi partiden geçmiyor, insanlıktan geçiyor. O an cenazede olanlar bir partinin arkasında değil, bir insanın ardından yürüdüler.
5. Birleşmeye ne çok ihtiyacımız varmış
Son yılların en gergin, en kutuplaşmış dönemlerinden birinden geçiyoruz. Bir yanda siyasi tartışmalar diğer yanda iliklerimize kadar hissettiğimiz ekonomik kriz... Herkes burnundan soluyor. Bu cenaze “bir” olmaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösterdi bize bir kez daha. Cenazeye gelenler, o meydanı dolduranlar aynı partiden değildi. Aynı mahalleden, aynı kimlikten de değildi. Ama aynı kalabalıkta, aynı duyguda buluştular. Demek ki hala mümkünmüş: Birleşmek, bir arada hissetmek, ortak bir iyilikte buluşmak... Yeter ki birleştiren bir zemin, bir dil, ya da bir insan olsun.
6. Gösteriş değil, görevini yapan lider
Ferdi Zeyrek’in ardında dev bir PR kampanyası, sosyal medya şovları yoktu. Görevini yaparak sevildi. Miting meydanlarını değil, halkın kalbini doldurdu.
Siyasette “görünürlüğün” değil, “güvenilirliğin” karşılık bulduğunu gösterdi. Çünkü o sosyal medyada değil, sokakta görünürdü. “İşini yapan başkan” olarak oy vermeyenlerin bile takdirini kazandı. Zeyrek’in kaybı gerçek bir acıydı; o yüzden cenazedeki o hıncahınç kalabalık da gerçekti.
7. Sahici acılar, sahici temsilciler
Toplum artık “tasarlanmış kahramanlar”, “parlatılmış yüzler”, “popülist ajitasyonlar” değil; tanıdığı, acılarına tanıklık ettiği, hayatına değmiş isimleri temsilci olarak görmek istiyor. Bunu tek karede özetleyen bir sahne vardı cenazede... CHP Genel Başkanı Özgür Özel, gözyaşları içinde mezara kadar indi. Toprağı kendi elleriyle attı. Parti lideri gibi değil, yol arkadaşı gibi... Siyasetçi gibi değil, insan gibi.... Kendini hiç saklamadan, gizlemeden acısını yaşadı.
8. Genç siyaset kuşağına güven yüksek
Ferdi Zeyrek 1977 doğumluydu. Ne eski sistemin taşıyıcısıydı, ne de teknokrat soğukluğunda bir figür... Sadece son dönemin yükselen bir yerel yöneticisi değil, yeni bir siyaset tarzının taşıyıcısıydı. Onun gibi Özgür Özel de, Ekrem İmamoğlu da CHP içindeki birçok isim de son dönemde giderek dikkat çekiyor. 2002’de AKP’nin genç kadrolarına duyulan güvenin bir benzerini bugün muhalefet cephesinde görmek mümkün. O da partide parlayan bu yeni kuşak temsilcilerinden biri olarak görülüyordu. 1970-80 doğumlu bu yeni kuşak siyasetçilere toplum güven duyuyor. Önleri açılırsa, gelecek orada olabilir.
★★★
SON SÖZ: O gün mezara inen sadece Ferdi Zeyrek değildi.
Siyasetin sokaktan uzaklaştığı, halktan koptuğu, güvenin kaybolduğu bir dönemin de sonuna yaklaşıldığını gösterdi o kalabalık.
Gösterişin değil güvenin; ideolojinin değil insanlığın kazandığı yeni bir siyaset mümkün.
Halk ne istediğini gösterdi.
Sıra, bunu anlayanlarda.