Gazeteci Enver Aysever, YouTube hesabındaki bir yayınında Ekrem İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu’nu eleştirmişti.

Sözcü’ye konuşan Hasan İmamoğlu“Ömrüm boyunca bu ülkeye komünizm gelmesin diye mücadele ettim, pişmanım. Komünizme artık gerek yok. Çünkü istedikleri zaman komünizm ilan ediliyor. Malınıza, mülkünüze el konuluyor” demişti.

Aysever de “Hasan İmamoğlu, oğlunun başına gelenlerin sağcılıktan dolayı geldiğini anlayamamış” demiş ve şöyle devam etmişti:

“Cumhuriyet’in ahlakını bozan, Menderes’ten bu tarafa gelen bütün sağcılardır. Sağcılık suçtur. Sağcı olduğunuz zaman ahlaksız olursunuz ya da ahlakınız, ahlaksızlık olur.”

★★★

Bu sözlerinin ardından Aysever, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” iddiasıyla tutuklanarak İstanbul Silivri’deki Marmara Cezaevi’ne gönderildi.

Yandaş Sabah’ın yandaş kalemi Mahmut Övür, sanki aynı cezaevinde kalıyormuş ve olayın şahidiymiş gibi bu ikili arasında kavga çıktığını yazmış.

Övür, İmamoğlu ile Aysever’in cumartesi günü Silivri Cezaevi’nde karşılaştığını...

Ekrem İmamoğlu’nun tokalaşmak için elini uzatarak, “Hoş geldin Enver, geçmiş olsun” dediğini...

Ancak elinin havada kaldığını...

Çünkü Aysever’in, “Çek kirli elini, hırsızların elini sıkmam!” dediğini...

İmamoğlu’nun neye uğradığını şaşırdığını ve “Ne biçim konuşuyorsun lan?” diye yanıt verdiğini...

Aysever’in de “O biçim konuşuyorum lan” dediğini iddia etmiş...

★★★

Peki; gerçekten böyle bir olay oldu mu?

Mahmut Övür’ün iddiası, bizzat o karşılaşma anında bu ikilinin yanında olan Avukat Yiğit Akalın tarafından yalanlandı.

Akalın, cezaevinde böyle bir diyalog yaşanmadığını belirtti.

Akalın’ın aktardığına göre Ekrem İmamoğlu avukat görüşü sırasında Enver Aysever’e “Geçmiş olsun” diye seslendi, Aysever de “Sağolun Başkanım size de” diye yanıt verdi...

Peki; yandaş bir gazeteci, neden yalanlanacağı bu kadar net olan bir “olay”ı uydurma gereği duyuyor?

Birincisi İmamoğlu’na bir kez daha “hırsız” demek...

İkincisi de eski bir CHP’linin bile İmamoğlu’na  inanmadığı yalanını piyasaya sürerek, kendi mahallesindeki saf insanları İmamoğlu düşmanlığı konusunda biraz daha “kemikleştirmek” için!

★★★

Ne diyeyim; yazıklar olsun...

Mahmut Övür’ün bu yaptığı, en hafif deyişle terbiyesizliktir!

Neden KKTC?

Yılbaşı gecesi sahneye çıkacak ünlülerin alacakları ücretler netleşmiş:

Tarkan 600 bin dolar yani yaklaşık 25,5 milyon lira ile birinci sıradaymış...

Mahsun Kırmızıgül 450 bin dolar, yani 10.2 milyon lira...

Sibel Can 300 bin dolar, yani 12,8 milyon lira...

Ebru Gündeş 10 milyon lira...

Gülşen ve Serkan Kaya 8,5’er milyon lira...

Özcan Deniz 8 milyon lira...

Hadise 7 milyon lira...

Funda Arar 5 milyon lira...

Sıla 5 milyon lira...

Haluk Levent ve İrem Derici 4er milyon lira...

Melek Mosso ve Zeynep Bastık 3’er milyon lira...

Nükhet Duru ve Deha 1,5’er milyon lira...

★★★

Bu sanatçıların ortak noktası ne biliyor musunuz?

Hepsi o gece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki çeşitli “kumar otelleri”nde sahne alacakmış...

Ve... Neredeyse bu otellerin hiçbirinde daha şimdiden yer kalmamış!

Düşünün; Tarkan’ın sahneye çıkacağı ve 25,5 milyon lira alacağı Concorde Luxury Hotel; acaba kaç lira kazanacak ki bu parayı verebilecek?

Ve bir soru daha...

Neden KKTC?

Bu soruya sadece “kumar turizmi” yanıtı vermek ne kadar gerçekçi?

Acaba bundan daha çok KKTC’nin “kara para aklama cenneti”ne dönüşmesinin hiç mi payı yok?

Ve Türk maliyesi, Saray’ın lüks harcamalarına kaynak yaratmak için habire “kümesteki kaz”ı yolacağına... Kıbrıs’ta uçuşan milyonların kimlere ait olduğuna bakmayı ne zaman akıl edecek?

Size ne?

Ünlü televizyonculara yönelik uyuşturucu soruşturması, haber sunucularının kıyafetlerine kadar dayandı...

Her kafadan bir ses çıkıyor; herkes kendi yaşam tarzını başkasına dayatıyor!

AKP eski MKYK Üyesi Mücahit Birinci de X hesabından bir paylaşım yapmış ve “Millet spiker mi seyredecek haber mi dinleyecek? Toplumsal ahlaka, genel adaba mugayir giysilerinizi dilediğiniz kadar özel hayatınızda giyin” demiş...

Hatırlarsınız değil mi; bu arkadaşlar sıkmabaşlı milletvekillerini, hakim ya da savcıları, öğretmenleri savunurken, “Biz kimsenin hayat tarzına karışmayacağız, siz de karışmayın” diyordu.

Şimdi resmen “kılık kıyafet” dayatır hale geldiler...

Beğenmezsen; televizyonun kumandasını eline alır, kanalı değiştirirsin...

Kısacası; sane ne Mücahit Bey?

Ahlakımızı korumak sana mı kaldı?

GÜNÜN SORUSU

İstanbul Valiliği, cami önlerinde veya avlularında milli piyango bileti satılmasını yasaklamış...

İstanbul Valisi’ne iki sorum var:

Bir: Yasasız yasak olmaz... Bu yasağın yasal dayanağı ne?

İki: Bu yasağın tek kaynağı dinse, şimdi de din polisliğine mi başladınız?